'Agatha Christie çekingendi'

'Polisiye kraliçesi' Agatha Christie'nin Pera Palas'ta düzenlenen 120. yaş kutlamasına katılan yazarın torunu Mathew Prichard, "Müziğe çok yetenekliydi ama çekingenliği bu yönünü geliştirmesine engel oldu" diyor.

Giriş Tarihi 17 Eylül 2010, 00:00 Güncelleme 18 Ekim 2010, 17:03
’Agatha Christie çekingendi’

İÇİNDEKİLER

Tarih 15 Eylül. Mekân İstanbul'da tarihi Pera Palas Oteli. Balo salonunda bir doğum günü kutlanıyor ve sahnedeki İngiliz beyefendisi, konuşmasını, "İyi ki doğdun Nima!" diye tamamlıyor. Sahnedeki adamın adı Mathew Prichard. Nima ise çocukluğunda dili dönmediği için büyükannesine seslendiği isim (İngilizce 'büyükanne' anlamına gelen 'grandma'dan yola çıkarak). Prichard adını duymamış olabilirsiniz ama anneannesini tanıdığınıza eminim. Çünkü o, dünyanın en ünlü polisiye yazarı Agatha Christie'den başkası değil! O gün Christie'nin 120. doğum günüydü ve ilk kez memleketinin dışında, İstanbul'da ve Christie'nin 'ünlü kayboluşu' esnasında kaldığı düşünülen Pera Palas Oteli'nde kutlandı. Kutlamanın bir diğer onur konuğu da Agatha Christie'nin hiç yayımlanmamış not defterlerini ve iki yeni Hercule Poirot (Christie'nin en ünlü dedektif karakteri) öyküsünü ortaya çıkarıp Agatha Christie'nin Gizli Defterleri adıyla yayımlayan John Curran'dı. Kitap bizde de Altın Yayınları tarafından basıldı. Curran ve Prichard, birkaç yıl önce Christie'nin bir tiyatro oyununu izlemek için gittikleri Kanada'da tanışmış.

Gerçek bir Christie hayranı olan Curran, derin bilgisiyle Prichard'ı etkilemeyi başarmış ve o günden bu yana dostlukları devam etmiş. Christie'nin yaşadığı dönemde evi olan, şimdiyse koruma altında bulunan Devon'daki Greenway Konağı'na sık sık uğrayan Curran, tüm zamanını evdeki arşiv odasında çalışarak geçirmeye başlamış; varlığı bilinse de Christie'nin araştırılmamış not defterlerini inceleme fırsatı bulmuş. Curran, kitabın yazılış süreci için, "Her şey Mathew'un beni böyle bir kitap yazmamı teşvik etmesiyle başladı. Notları ilk gördüğüm an kendimi cennette hissettim. Beni zorlayan tek şey el yazısını çözmek oldu. Günlükleri yalnızca kendisi için tutmuş ve doğal olarak el yazısına pek özenmemiş. Beni zorlayan bir diğer konu da notların hiçbirinde tarih belirtilmemiş olmasıydı" diyor. Bu noktada biraz içgüdülerinden faydalandığını da itiraf eden Curran, ayrıca pek çok arşivden yararlanarak eksik bilgileri tamamlamış. Defterlerde, az sayıda olsa da profesyonel notların yanı sıra özel hayatına dair notlar da mevcutmuş. Örneğin sevgili torunu Matthew için yazdığı bir şiir... Curran, Christie'nin tüm dünyada bu kadar sevilmesini birkaç nedene bağlıyor. "Gerçek bir dehaydı. Kafasının ne kadar hızlı çalıştığını, neredeyse her ay yeni bir hikâye yazacak denli üretken olduğunu notlarından ve gittikçe hızlanıp bozulan el yazısından izleyebildim. Eli, beyninin çalışma hızına yetişemiyor gibiydi. Öte yandan bu kadar çok seviliyor olmasının nedeni her şeyden önce son derece basit ve sade yazıyor olması. Onu torun da büyükbaba da aynı zevkle okuyabilir. Üstelik ipuçlarını aslında hep göz önünde tutar ve gerçek ortaya çıktığında 'tabii ya, çok basitmiş, nasıl göremedim?' dersiniz. Kuşkusuz bu da yine dehasıyla ilgili." "Dünyanın en ünlü polisiye yazarının torunu olmak nasıl bir duygu? İlişkiniz nasıldı? Özel hayatında nasıl bir insandı? Onu çalışırken izler miydiniz?" gibi sorularımı peş peşe sıraladığım Mathew Prichard, söze gülerek başlıyor ve "Ömrümce bana bu sorular soruldu ve hep aynı yanıtı verdim. Benim için son derece normal, diğer büyükannelerden farksız, çok sevdiğim büyükannemdi. Bir takım üzüntüler yaşadığı biliniyor ama benim onu tanıdığım zamanlarda mutlu bir aile yaşamı olan, mutlu bir kadın olduğunu söyleyebilirim" diyor.

MÜZİĞE YETENEĞİ VARDI
"Birlikte çok gezer, çok vakit geçirirdik. Dünyayı, özellikle Doğu'yu gezmeyi çok sever, beni de sık sık yanına alırdı. Fakat gerek evde, gerek bu seyahatlerde ne ben ne de ailenin diğer fertleri onu çalışırken pek görmezdik. Aile hayatına işlerini pek dahil etmezdi. Ancak kafasında sürekli yazdığını bilirdik" diye anlatan Prichard sözlerini şöyle sürdürüyor: "Ayrıntılar onun için çok önemliydi. Her şeyden önce çok iyi bir dinleyiciydi ve bence başarısının en önemli sırrı da bu özelliğiydi. Örneğin benim arkadaşlarımı bile saatlerce dinler ve bu gözlemlerini hikâyelerinde işlerdi. Müzik ve özellikle operaya olan sevgimi ona borçluyum. Pek kimse bilmez ama müziğe çok yeteneği vardı. Oldukça utangaç olduğu için bu yönünü geliştirememiş, ortaya çıkıp şarkı söylemekten çekinmiş."

Gecede canlı performans
Gecenin teması, Christie'nin yaş gününden yola çıkarak 120 rakamıydı. 120 maddede yazarın hayatı ve hakkında az bilinen detaylar sunuldu, belgesel film de gösterildi. Gecenin en büyük sürprizi ise canlı performanstı. Suç temalı bu temsilde, özel dedektif rolünü Şenay Gürler üstlendi. SABAH yazarı Atilla Dorsay ve Sevil Atasoy gibi kimi davetliler de doğaçlama olarak performansa dahil edildi!