Bu arada Kırıkkale milletvekilimiz Ramazan Can ve Ağrı eski milletvekilimiz ve halen Ağrı İl Başkanımız olan Halil Özyolcu ile istişaremiz sonucu, Halil Özyolcu'nun bürosunda buluştuk. Burada kısa bir değerlendirme yaptık. Ben, "Kızılay'a gidelim, halkla birlikte darbeci hainlere karşı mücadele edelim" dedim. Halil Bey ve Ramazan bey, buna itiraz edip dediler ki, "Siz bakansınız ve tanınmış birisiniz, Kızılay'a gidersek, darbeciler sizi etkisiz hale getirmek ya da yakalamak isteyebilirler, bu durumda da halk bizden sebep zarar görür" dediler. Bunun üzerine ben, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gidelim ve mücadelemizi oradan sürdürelim" dedim ve ardından birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gittik.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NDE YAPTIĞINIZ TARİHİ KONUŞMA HALA HAFIZALARDA. TBMM'YE ATILAN İKİ BOMBA DA SİZİN KONUŞMANIZ SIRASINDA ATILDI. SİZ KONUŞMANIZI KESMEDİNİZ VE KONUŞURKEN DE İNSİCAMINIZI BOZMADINIZ. BU KONUŞMA SIRASINDA NELER OLDU?
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne geldiğimizde, doğruca Genel Kurul salonuna gittik. Soyadı gibi kahraman olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız Sayın İsmail Kahraman oturumu yönetiyordu. Kürsüde de bir milletvekilimiz konuşuyordu. Milletvekilimizden sonra konuşmak için Sayın Başkandan söz istedim. Başkanın söz vermesi üzerine kürsüye geldim ve konuşmama başladım. Ne kadar süre geçti bilmiyorum, çok büyük bir patlama oldu, Genel Kurul'daki avizeler sallandı, yerden tozlar kalktı. Ama atılan bu bombaya rağmen konuşmamı kesmedim, bir süre sonra ikinci bir bomba atıldı. Bu ikinci bomba daha şiddetli idi ve adeta Genel Kurula düşmüş gibiydi. Avizeler daha hızlı sallandı, yerden toz kalktı, vekiller ve orada bulunanlar sağa sola kaykıldı. Yine konuşmamı kesmedim. Fakat bu arada Başkanlık Divanı'nın olduğu yerden gürültüler ve sesler gelmeye başladı. Kulak kabarttığımda bazı milletvekilleri, Meclis Başkanına, "Sayın Başkanım, burada duygusallığa yer yok, bir devlet aklına ve sağduyuya ihtiyaç var. Bu bombalar Genel Kurul'a isabet etseydi felaket olurdu. "Lütfen, Genel Kurul'u kapatın, sığınağa gidelim" dediklerini duydum.
Bunun üzerine aklımdan, eğer Meclis Genel Kurulu kapatılırsa, halk "Meclis korktu" der, evinde olan sokağa çıkmaz ve meydanda olan da meydanda durmaz, Meclis kapanmamalı, düşünceleri içinde konuşmamı kestim ve Başkanlık Divanına gittim. Meclis Başkanımıza; "Sayın Başkanım, burayı kapatıp aşağı inersek bu millet meydana gelmez, bu millet 'Meclis bunlardan korktu' der. Bizim burada yapacağımız şey, burada ölmektir. Gitmek isteyenler gidebilir. Lütfen Meclisi kapatmayalım' dedim. Meclis Başkanımız, önerimi kabul etti ve Meclisi kapatmadı. Milletimiz sokakta tankların altına yattığı, ölüm kusan uçaklara, helikopterlere, tanklara, bombalara ve otomatik silahlara karşı ölümüne mücadele ettiği gibi, milletimizin temsilcileri de Gazi Meclisimizde bombaların altında ölümüne mücadele etmiştir. Halkımız gibi Meclisimiz de darbe teşebbüsüne kalkışan FETÖ'cü teröristlere geçit vermemiştir.
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ İLK DEFA BOMBALANDI. NE DERSİNİZ?
Darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristler, Cumhurbaşkanımızı infaz edemediler ve ele de geçiremediler. Başbakanımızı ve hükümetimizi indiremediler. Meclisi susturamadılar, halkımızı korkutamadılar. Bütün bunlar, darbeye teşebbüs edenlerin moralini bozduğu tartışmadan varestedir. Darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristler, direkt Meclis Genel Kurulu'nu hedef alarak uçaktan iki bomba attı. Meclisi susturamayınca, Meclisi bombalayarak, içindeki vekillere ve diğer bulunanların ölümünü de bilerek ve isteyerek bombaladıklarını düşünüyorum. "Ne yaparsanız yapın, bomba da atsanız buradayız, cesetlerimizi çiğnemedikçe Meclisimize giremeyeceksiniz" diye haykıran vekillerimiz, ölümüne bir demokrasi mücadelesine imza atmıştır.
Meclisimiz daha önce de darbe teşebbüslerine ve hatta darbelere şahit oldu. Ama hiçbir zaman Meclisimiz bombalanmadı. Savaş yıllarında dahi Meclisimiz bombalanmadı. Kurtuluş savaşı yıllarında Ankara yakınlarına kadar gelmiş düşmanın dahi bombalamaya cür'et edemediği Meclisimizi, darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristler bombalamaya cür'et etti. Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan'a ve ona destek veren yedi düvele haddini bildiren Meclisimiz, 15 Temmuz gecesi de hem darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristlere ve hem de onlara destek veren yedi düvele haddini bildirmiştir. O gece Meclisimiz, hem darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristleri hem de onlara destek veren ülkeleri ve karanlık güçleri yenmiştir. Bu nedenledir ki Meclisimiz, ikinci kez "Gazi" unvanını kazanmıştır.
DARBE TEŞEBBÜSÜNÜN KIRILMA NOKTASI NEDİR SİZCE?
Darbenin seyrini değiştiren pek çok olay var. Sayın Cumhurbaşkanımızın, halkı meydanlara ve darbeye teşebbüs edenlere karşı mücadeleye çağırması, halkın gücünün üstünde hiçbir gücün olmadığını ilan etmesi, kendisinin de darbeye teşebbüs edenlere karşı ölümüne mücadeleyi seçmesi, hava hakimiyetinin darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristlerin olduğunu bile bile ve de ölümü göze alarak ailesiyle birlikte adeta ölüme uçarak İstanbul'a gelip halkıyla mücadeleyi seçmesi, darbe teşebbüsünün seyrini değiştirmiştir. Halkın Sayın Cumhurbaşkanımızın çağrısına uyup sokaklara çıkması ve iradesine, iktidarına, Meclisine, Anayasasına ve demokrasisine ölümüne sahip çıkması; hükümetin darbe teşebbüsüne karşı mücadele etmesi; Meclisimizin atılan bombalara rağmen açık durması ve mücadelesi, medyanın ve siyaset kurumumun topyekün mücadelesi, yargının darbeye teşebbüs edenlere biat etmeyip darbeye teşebbüs edenler hakkında adli süreçleri başlatıp işletmesi, elbette darbe teşebbüsünün seyrini değiştirmiş ve darbe teşebbüsünün başarısızlıkla sonuçlanmasında büyük rol oynamıştır.
15 TEMMUZ'DA DARBEYE TEŞEBBÜS EDENLERE KARŞI YÜRÜTÜLEN MÜCADELEYİ ANLATIRSANIZ NE DERSİNİZ?
15 Temmuz gecesi, halkın gücü tankın gücünü yendi. Tarihimizde ilk defa Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türk halkı; darbeye teşebbüs edenlere, ölüm kusan uçak, helikopter, tank, bomba ve silahlara karşı ölümüne meydan okudu, mücadele etti ve neticede hem darbeyi önledi ve hem de darbeye teşebbüs edenler ile onlara destek veren ülkeleri ve karanlık güçleri yendi.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türk halkının ölümüne verdiği bu büyük mücadele, tarihe altın harflerle geçecektir.
Eğer böylesine büyük bir demokrasi mücadelesini Türkiye Cumhurbaşkanı değil de başka bir ülke Cumhurbaşkanı ya da Türk halkı değil de başka bir ülke halkı verseydi, Nobel Barış Ödülü başta olmak üzere onlara verilmedik uluslararası nişan veya ödül kalmazdı. Ölümüne demokrasiye sahip çıkan Türkiye Cumhurbaşkanı liderliğinde Türk halkı olunca, bu büyük mücadeleyi ve elde edilen zaferi demokrasiyi dillerinden düşürmeyen kimi ülkeler görmezlikten gelmeyi ve konuşmamayı tercih etti.
DARBE TEŞEBBÜSÜ DEVAM ETTİĞİNDE DUYGULARINIZI ÖĞRENEBİLİR MİYİZ? NELER HİSSETTİNİZ?
Darbe teşebbüsünü öğrendiğimde, belki bu gece son gecemiz olabilir düşüncesiyle önce abdest aldım. Şehit olursak, abdestli iken Rabbim nasip etsin diye dua ettim. Darbeye teşebbüs eden FETÖ'cü teröristlerle ölümüne mücadele edecek ve hiçbir şart altında teslim olmayacaktım. Benim ancak cesedimi teslim alabilirlerdi. Bu benim o gece aldığım karar ve sahip olduğum kanaat idi. Evden çıktıktan sonra Ankara sokaklarında dolaşırken büyük oğlum özel aracımızı kullanıyordu. İnsanların Ankara dışına çıkışını gördüm. Buna çok üzüldüm.