Başkan Erdoğan'dan CHP'li Kılıçdaroğlu'na sert tepki: Yüreksizliğini, çapsızlığını ortaya koydu!

Son dakika haberine göre, Başkan AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, Ankara'nın Kızılcahamam ilçesinde düzenlenen partisinin 30. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda açıklamalarda bulundu. CHP'li Kemal Kılıçdaroğlu'nun sorduğu 10 soruya verdiği cevaplara sert tepki gösteren Erdoğan, "Seçimin tarihi belli olmasına rağmen çarpıtarak yüreksizliğini, çapsızlığını ortaya koydu. Seçim tarihi belli, siz adayınızı belirleyin. Sen sıkıyorsa aday mısın, değil misin onu açıkla." dedi.

Giriş Tarihi 04 Haziran 2022, 11:51 Güncelleme 04 Haziran 2022, 15:58
Başkan Erdoğan’dan CHP’li Kılıçdaroğlu’na sert tepki: Yüreksizliğini, çapsızlığını ortaya koydu!

İÇİNDEKİLER

Türkiye'yi eserlerle donatmanın, millete aşkla hizmet etmenin mücadelesini verirken, "siyasetin cilvesi" diyebilecekleri bazı kişiler ve konularla uğraşmak mecburiyetinde kaldıklarına dikkati çeken Erdoğan, şu değerlendirmede bulundu:

"Türk siyasi tarihinin en ağır, en eziyetli, katlanması en zor cilvesi maalesef bize, bizim dönemimize denk geldi. Bu talihsiz cilvenin adı Kılıçdaroğlu'dur. Karşımızda öyle bir karakter var ki ciddiye alsak ciddiye alınacak tarafı yok. Gülüp geçsek gülünecek tarafı yok. Biz de çoğunlukla yok saymayı tercih ediyoruz. Kendisini uzunca bir süre yok saydığımızda da arsızlara özgü bir cesaretle yalanın, iftiranın, zırvanın dozunu sürekli yükseltiyor. Biz de mecburen bu zatı ara ara paçasından tutup aşağıya çekmek durumunda kalıyoruz. Yine böyle bir mecburiyetle karşı karşıyayız. CHP'nin başındaki zat, güya bizim geçtiğimiz salı günü AK Parti Meclis Grubu Toplantımızda sorduğumuz sorulara cevap vermiş. Sonra da yine güya bize 10 soru sormuş. Bizim sorularımıza verdiği cevapların her satırından, bu zatın hep işaret ettiğimiz sinsiliği, riyakarlığı, kifayetsizliği buram buram tütmektedir.

Birinci sorum olan 'Hiçbir ayrım yapmadan tüm terör örgütlerini lanetleyip lanetlemeyeceğine' verdiği cevaptaki örgüt ilişkilerinden devletin terörle mücadele taktiklerine kadar tüm göndermeler, Türkiye'yi birilerine gammazlayan, hatta el altından müdahaleye çağıran alçakça tuzaklarla bezelidir. İkinci sorum olan 'Türkiye'nin PKK ve YPG'ye karşı yürüttüğü sınır ötesi harekatlarını destekleyip desteklemediklerini', yabancı postal gibi yapılan işlerle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir iğrençliği karıştırarak kirli zihnindeki hezeyanları bir kez daha sergilemiştir. Üçüncü sorum olan 'İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliği tartışmalarında devletinin izlediği politikaların yanında olup olmadığına' verdiği cevap sadece bu mücadelemizde karşımızda olanları sevindirecek bayağılıktadır."

Kılıçdaroğlu'nun dördüncü soru olan "Türkiye'nin Akdeniz ve Ege'de yürüttüğü mücadelede kimin safında olduğu" hususuna verdiği cevapla ülkesinin değil Rumların ve onları Türkiye'nin üzerine salanların yanında yer aldığını tekrar gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, "Beşinci sorum olan 'Dünyanın, küresel krizin ekonomik boyutunun ülkemize etkilerine karşı sürdürdüğümüz mücadeleye destek verip vermediğine', olup bitenlerden hiçbir şey anlamadığı için Türkiye'nin başındaki en büyük felaketin kendisi olduğunu gösterecek basitlikte bir cevap vermiştir." dedi.

"AYNI YALANLARI VE İFTİRALARI TEKRARLAYARAK CEVAP VERMİŞTİR"
"Altıncı sorum olan 'Yalanı ve iftirayı bir kenara bırakıp bırakmayacağına' tam da kendi karakter fukarası tarzına yakışır şekilde aynı yalanları ve iftiraları tekrarlayarak cevap vermiştir." açıklamasını yapan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yedinci sorum olan 'Siyasi stratejilerini yabancı ülke temsilcilerine hatırlatmak veya hazırlatmak ve onaylatmaktan vazgeçip geçmeyeceğine' yine bu mahfillerin telkin ettiği şekilde inkarla cevap vermiştir. Sekizinci sorum olan 'Bu toprakların tüm değerleri, sembolleri, birikimleri ve kazanımlarıyla, asil bir evladı gibi hareket etmeyi kabul edip etmeyeceğine', asil değil sefil bir şahsiyet olduğunu göstererek cevap vermiştir. Dokuzuncu sorum olan 'Partisi içindeki her türden terör örgütü destekçisini, her türden hırsızı, tacizciyi, tecavüzcüyü, istismarcıyı tasfiye etmeyi düşünüp düşünmediğine', tüm bu rezilliklere üstünü örterek ortak olduğunu ikrar ederek cevap vermiştir.

Onuncu sorum olan 'Yüreği yetip 2023'te cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağına' ise sorumda zaten belli olan seçim tarihinin açıklanması bahanesiyle yüreksizliğini, çapsızlığını, iradesinin ve ipinin başkalarının elinde tutulduğunu bir kez daha göstererek cevap vermiştir. Seçim tarihi belli, bizden yeni seçim tarihi istiyor. Seçim tarihi belli olduğuna göre sen şimdiden Haziran 2023'e hazırlan ama önce adayınızı belirleyin. Sen kendin sıkıysa aday oluyor musun, olmuyor musun, önce bunu açıkla. Soru diye papağan misali tekrarlayıp durduğu zırvalar ise onun sadece yalancılığını ve çapsızlığını değil aynı zamanda ülkesinin ve milletinin çıkarlarını savunacak kalibrede bir devlet adamı olamayacağını göstermiştir."

BİR YUMRUK DA 6'LI MASAYA
Başkan ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi için "Altılı masa kimi seçerse o aday olacakmış. Altılı masa da bunu bu kadar uzatmasın artık, kararını ne zaman verecekse bir an önce versin. Altılı masanın altında olanlar varsa onlar da meydana çıksın." dedi.

Erdoğan, Kızılcahamam ilçesindeki bir otelde düzenlenen AK Parti 30. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, Merkez Bankası'nın 128 milyar dolarlık rezervini yalan, yanlış rakamlarla değil tüm kalemleriyle en doğru, açık, sarih haliyle kamuoyuyla paylaştıklarını hatırlattı. Başkan Erdoğan, "Buna rağmen hala aynı nakaratı sanki altında başka bir şey varmış gibi tekrarlayan bu zatın idraksizliği, kendisinin ve partisinin sorunudur. Biz, attığı iftiranın hesabını hukuk önünde soruyoruz ve soracağız. Bunun da altından kalkamayacak. Bunu da çok kısa zamanda göreceksiniz." ifadelerini kullandı.

"Ülkemize sığınmış mazlumlara karşı yürüttüğü kin ve nefret siyasetini, bu zatın bozuk karakterine veriyoruz." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Türkiye'nin çıkarlarının nasıl savunulacağını bilmeyen bu zatın, devlet yönetimindeki tek referansı genel müdürlüğünü yaptığı SSK'yı batırmasından ibarettir. Bay Kemal, biz senin SSK'yı nasıl bitirdiğini ve batırdığını çok iyi biliriz. Rahmetli Savaş Ay, o programında zaten senin neler yaptığını, ne hale getirdiğini, SSK nasıl bitti, battı, bunu ekranda göstermişti, biz de izlemiştik. Ama o, yine o zamanlar topu nereye attı? O zamanın siyasetçilerine attı. Şimdi de ülkeyi topyekun batırmanın peşinde ama milletimiz kendisine bu fırsatı tanımayacaktır. Küresel ekonominin nereden gelip nereye gittiğinden habersiz bir zatın, ekonomiyle ilgili söylediği hiçbir şeyin kıymeti, harbiyesi yoktur.

Eğitim amaçlı vakıflara ancak FETÖ'cülerin ve Türkiye düşmanlarının yapabileceği bir gözü dönmüşlükle saldıran bu zat, iftiraları sebebiyle yine mahkeme önünde hesap vermektedir. Bu ülkeyi organize suç örgütleri belasından kurtarmış bir hükümete ve onun kadrolarına bühtan edenlerin, mafya bozuntularının hezeyanlarından medet umacak kadar alçaldıklarını unutmadık. Bu alçaklığın hesabı da hukuk önünde kendisinden sorulmaktadır."

Şu ana kadar CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'ndan 250 bin lira tazminat kazandıklarını aktaran Erdoğan, bunu, Kılıçdaroğlu adına iki vakfa verdiklerini söyledi. Başkan Erdoğan, "Bu iki vakıf sebebiyle inşallah Bay Kemal'in bir hayrı buraya dokunmuş olacak. Bütün dünyanın, ülkemizin ilkeli duruşunu takdir ettiği Kaşıkçı meselesini dahi bize saldırı malzemesi yapan bu zat, onursuz ithamının hesabını hukuk önünde vermektedir." diye konuştu.

"SİZLER ADINA BİZ ÜZGÜNÜZ"
"Kendi kendine SADAT diye bir öcü uydurup 'Bizim şirketin kurucusuyla evinde konuştuğumuzu' söyleyecek kadar hayal alemine dalmış bu zata ne desek fayda etmeyeceğini biliyorum." ifadelerini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her gün altı da üstü de boş yalanlara insanları tehdit ederek haysiyet cellatlığına soyunan birisinin, bizi toplumsal çatışma çıkarmaya çalışmakla itham etmesi trajikomik bir çırpınıştır. Ben, SADAT'ın kurucusuyla evlerinde bir görüşme gerçekleştirmedim. Böyle bir görüşmem yok. Bay Kemal, sen yalancısın, sen cambazsın. SADAT'ın kurucusu denilen tuğgeneralle göreve getirdikten sonra benimle çalıştığı süre içerisinde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde görüşmelerim var ama evinde herhangi bir görüşmem söz konusu olmamıştır, bunu da bilesin. Hem NATO'ya sahip çıkıp hem de bunun gereklerinin tam tersi beyanlarda bulunmak şark kurnazlığı değilse, ahmaklığın dik alasıdır. Velhasıl bizim tüm umutlarımıza ve temennilerimize rağmen kendisine 'yalancıdan siyasetçi olmaz, yalancıdan genel başkan olmaz' dememizin, kendisine 'gavurun kılıcını çalandan adam olmaz' dememizin, kendisine 'karikatür tiplerin hezeyanlarına millet mahkum edilmez' dememizin, kendisine 'kifayetsiz muhterislere ülke teslim edilmez' dememizin ne kadar haklı, doğru, isabetli olduğunu göstermiştir. Ülkemiz, milletimiz, hatta CHP'ye oy veren kardeşlerim, umut bağlayanlar, sizler adına biz üzgünüz.

Ezcümle kendisinden hiçbir şey olmayacağını tekrar ortaya koyan bu zatı, siyasetin konusu olmaktan çıkartıp, tekrar tababetin ilgi alanına ve 'mazur' sıfatıyla milletimizin takdirine havale ediyoruz. Altılı masa kimi seçerse o aday olacakmış. Altılı masa da bunu bu kadar uzatmasın artık, kararını ne zaman verecekse biran önce versin. Altılı masanın altında olanlar varsa onlar da meydana çıksın. Herhalde artık bu yıl içerisinde bu açıklamayı yapacaklardır."

Türkiye'nin son 10 yıldır yakın tarihimizin en kritik dönemeçlerinden geçtiğine dikkati çeken Erdoğan, bu süreçte Türkiye'nin ekonomik, sosyal, siyasal bakımdan farklı yöntemler kullanılarak kuşatılmak istendiğini söyledi.

"NEREDE BU ÇEVRECİLER"
Milli iradeyi ve seçilmiş hükümeti alt etmeyi hedefleyen bu dönemin işaret fişeğinin 7 Şubat MİT kriziyle çakıldığını, ardından Gezi olaylarının geldiğini anımsatan Erdoğan, "Siz hala meseleyi anlamadınız mı diyen elebaşlarının da ikrar ettiği gibi Gezi olaylarının ne ağaçla ne çevreyle ne de yeşil hassasiyetiyle ilgisi vardır." dedi.

"Şimdi buradan ben, bay Kemal'e ve CHP'ye sesleniyorum." diyen Erdoğan, şunları söyledi:

"Beşiktaş Çırağan Caddesi'nde o canım çınar ağaçlarının kesilerek orada çok farklı bir katliamın yapılmasını acaba gözü var görmüyor muydu? Peki bu konuda acaba ne yaptı? Ne gibi bir adım attı? Atılan bir adım var mı? Yok. Nerede bu çevreciler? Be çevreciler, bu ağaçları kökünden kesenleri acaba hiç dillerine doladılar mı? Bunlara acaba bu işin hesabını hiç sordular mı? Yok. Biz, milyonlarca ağaç, fidan diktik iktidarlarımız döneminde. Hala dikiyoruz. İşte şimdi Atatürk Millet Bahçesi'ne de Bay Kemal, dikiyoruz. 1 milyon 250 bin fidan ve ağacı oraya dikiyoruz. 350 yaşında bir zeytin ağacını da oraya diktik. Bak alışacaksın bunlara ama senin çevreyle mevreyle alakan yok. İnşallah göre göre bunlara da alışırsın."

Gezi olaylarını, "ağaç ve çevre kılıfı altında Türk demokrasisine kurulmuş bir pusu, sokak terörü üzerinden milletin iradesini gasbetme girişimi, azgın azınlığın sessiz çoğunluğu sindirme teşebbüsü" olarak nitelendiren Erdoğan, bu olayların Türkiye'nin IMF defterini tamamen kapattığı tarihi günlerde doğrudan ekonomik bağımsızlığı hedef alan mandacı bir eylem, İstanbul'un duvarlarına "Zulüm 1453'te başladı" yazılarının yazıldığı Bizans heveslisi bir girişim olduğunu söyledi.

"İSTİSMARI ÇOK İYİ YAPIYORSUNUZ"
"Bay Kemal, bunları siz yaptınız. 'Zulüm 1453'te başladı.' bu ifadelerin arkasında sen varsın. Örgütünüzün elemanları bunları duvarlara yazarken sesiniz çıkmadı." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Sen, bunların başında Beşiktaş'tan kalktın Taksim Meydanı'na kadar yürüdün. Bezmialem Valide Sultan Camii'nin içini bira kutularıyla işte sizin o takımınız kirletti. Bunları yaptınız. Sizin böyle bir maneviyat, bu ülkenin dini değerlerine saygı, öyle bir anlayışınız yok. Ama istismar sizde ileri derecede var. İstismarı çok iyi yapıyorsunuz, o işi çok iyi biliyorsunuz. Bundan sonra o da yutmayacak, o da tutmayacak.

İşte Atatürk Kültür Merkezi'ne o Gezi olaylarında, o malum teröristlerin pankartlarını o gün siz astınız. O tür teröristlerin pankartları oradayken sen de o alana geldin. Bunları yutacak mıyız? Bunları görmezden gelecek miyiz? Ben buradan milletime sesleniyorum, bütün bu olanlar karşısında bu ülkeyi terör örgütlerine biz, asla peşkeş çekmeyeceğiz, çektirmeyeceğiz. İşte geçenlerde üç tane sözde milletvekili 18 Mart Şehitler Köprüsü'nde ne yaptılar? Pankart asmaya yeltendiler ve bunların üstelik polisimize de orada nasıl zulmettiğini görenleriniz ekranda olmuştur. Hatta vurmaya kalkanlar bunların içinden olmuştur. Ve bunlar malum partinin parlamentodaki uzantılarının ta kendisi. Bu milletin polisine el kaldırandan milletvekili olmaz. Bunların parlamentoda da yeri olmaz. Bunların da bir an önce parlamentodan silinip atılmasının adımlarının atılması lazım. Bunun adı demokrasi olmaz. Demokrasinin sınırları bir yere kadar. Kalkıp bu ülkenin güvenliğini temin için çalışan, gayret eden polise orada kalkıp vuracaksın, yere indireceksin. Neymiş? Orada sen, izinsiz köprüye pankart asacaksın. Bu pankartı sana astırmamaya, görevini yapmaya çalışan polisimize bu tür saygısızlığı yapan, bundan milletvekili olmaz."

Gezi olaylarında sokakların ateşe verildiğini, devletin otobüslerinin, vatandaşların dükkanının yakıldığını ifade eden Erdoğan, "Bütün bunlar olurken, bunları savunan zihniyetten hiçbir şey olmaz. Polis araçlarımız, camilerimiz yakıldı. Bu kendini bilmezler tarafından işgal edildi." dedi.

Başkan ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Güneyimizdeki sınırdan 30 kilometre içeri doğru, buralar güvenlik alanımız, bu güvenlik alanında rahatsız edilmek istemiyoruz, bunun adımlarını da atıyoruz." dedi.

Erdoğan, Kızılcahamam ilçesindeki bir otelde düzenlenen AK Parti 30. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nın açılışında yaptığı konuşmada, Gezi vandalizminin Türkiye'ye doğrudan maliyetinin 1,5 milyar dolardan fazla olduğunu, Türkiye ekonomisine verdiği toplam zararın ise yüzlerce milyar doları bulduğunu vurguladı.

Erdoğan, "Bizim Gezi olayları konusundaki öfkemizin sebebi kişisel değil, ülkemizin ve milletimizin hala ödediği ağır faturaların önümüze sürülmeye başlandığı ilk hadise, halen mücadelesini verdiğimiz siyasi ve ekonomik tuzakların pervasızca ilk sergilendiği yer olmasıdır. Türkiye'ye, Türk milletine, Türk demokrasisine ve ülkemizin vizyon projelerine karşı aleni bir saldırı olan Gezi kalkışmasının üzerini hiçbir süslü cümle örtemez. Hiçbir güzelleme bir ay boyunca sokaklarda sahnelenen eşkıyalığı, yağmacılığı, kundakçılığı, hakareti, küfrü, tacizi kapatamaz. Hiçbir romantikleşme çabası insanımızın malına, mülküne iffetine saldıran güruhun gerçek yüzünü gizleyemez, aklayamaz." ifadelerini kullandı.

17-25 Aralık girişimi ve 15 Temmuz ihanetiyle Gezi kalkışması arasında amaç olarak zerre kadar fark olmadığının, çukur eylemleriyle de Gezi olayları arasında niyet olarak bir fark bulunmadığının altını çizen Erdoğan, Gezi olaylarının tıpkı 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat gibi "demokrasiyi hedef alan bir vesayet girişimi" olarak milletin zihnine kaydolduğunu vurguladı.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN