Başkan Erdoğan'dan İslam Medeniyetleri Müzesi açılışında önemli açıklamalar

İstanbul'daki Büyük Çamlıca Camisi Külliyesi'nde yer alan İslam Medeniyetleri Müzesi Başkan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıldı. Başkan Erdoğan müzenin açılışında açıklamalarda bulundu. Bir dönem tarihi unutturmaya çalışan zihniyete sert tepki gösteren Erdoğan, "Ülkemiz bir dönem maalesef tarihiyle, kültürüyle bağını koparmak için gayret sarf eden bir zihniyetin tasallutu altında kaldı. Milletimizi dalından kopan bir hazan yaptağı gibi küresel rüzgarların önünde savurmak isteyenlere inşallah meydanı bırakmayacağız." dedi. İslam Medeniyetleri Müzesi, 1200 yıllık geçmişin izlerini taşıyan ve pek çoğu daha önce teşhir edilmemiş eşsiz eserleri barındırıyor.

Giriş Tarihi 08 Nisan 2022, 10:00 Güncelleme 08 Nisan 2022, 18:55
Başkan Erdoğan’dan İslam Medeniyetleri Müzesi açılışında önemli açıklamalar

İÇİNDEKİLER

İstanbul'daki Büyük Çamlıca Camisi Külliyesi'nde yer alan İslam Medeniyetleri Müzesi Başkan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıldı. Başkan Erdoğan müzenin açılışında önemli açıklamalarda bulundu.


Başkan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;

Tarih boyunca mekanla insanın buluştuğu yerlerde öncelikle şehirler kurulmuş ardından medeniyetler inşa edilmiştir. Medeniyetler kültür, sanat ve bilime değer katan şehirlerin ortak eseri olarak gelişmiştir. Her medeniyet kendi ahlak, sanat, felsefe ve din anlayışı çerçevesinde şehre bir anlam bir kimlik kazandırmıştır. Şehirlerin kimlikleri tarihi, edebi ve kültür sanat birikimleriyle şekillenmiştir. Türkiye bir çok medeniyete beşiklik etmiş, farklı inanç ve kültürleri potasında eritmiş tarihin akışında başrol oynamış çok özel bir coğrafyadır.

Kadim şehirlerimizin her biri birer açık hava müzesidir. Bu coğrafyanın göz bebeği olan İstanbul ise bizim en büyük müzemizdir. Bütün klasik müzeler sadece maziyi muhafaza ederken İstanbul mazi ile bugünün iç içe geçtiği bir arada hayat sürdüğü bir müze hüvviyetindedir. İstanbul'un en taze incisi Büyük Çamlıca Camii'ni de bünyesindeki sanat galerisi, kütüphanesi, konferans salonu, atölyeleri ve müzesi ile coğrafyamızın zenginliğinin nişanesi olarak asırlar boyunca hizmet verecek bir eser olarak medeniyet mirasımıza kazandırdık.

ESERLER BU TOPRAKLARA YEPYENİ ÇEHRE KAZANDIRAN İSLAM MEDENİYETİNİN BİN YILLIK BİRİKİMİNİ TEMSİL EDİYOR
Bu vesileyle geçtiğimiz yıl kaybettiğimiz camimizin ve müzemizin inşasında büyük katkıları olan Gürsoy ailesinden Abdurrahman kardeşimizi rahmetle yad ediyorum. Gerçekten de yaklaşık 3 yıl önce ibadete açtığımız camimiz ve külliyemiz İstanbul'un silüetine değer katan bir eser oldu. Bugün açılışını yapacağımız İslam Medeniyetleri Müzesi de külliyemizin en önemli bölümlerinden biridir. Müzemizde sergilenecek eserler bu topraklara yepyeni çehre kazandıran İslam medeniyetinin bin yıllık birikimini temsil ediyor.

Milli Saraylar İdaremiz tarafından hazırlanan bu müzenin tematik bölümlerinde İstanbul'daki seçkin müzelerden getirilen 650 eser sergileniyor. Bunlar arasında peygamber efendimizin eşyalarından Kur'an-ı Kerim'in ilk nüshalarına, Türk dokuma sanatının örneklerinden mimari ve dekoratif eşyalara, hüsnühat sanatından çini örneklerine kadar her biri diğerinden kıymetli eserler de bulunuyor. İslam Medeniyetleri Müzemizin şehrimize, ülkemize ve kültür sanat dünyamıza hayırlı olmasını diliyorum.

Muhteşem tarihimizin kadim medeniyetimizin en kıymetli izlerini gelecek nesillere taşıyacak olan bu müzenin şehrimize ve ülkemize kazandırılmasında emeği geçenleri özellikle tebrik ediyorum. İstanbul'un tarihi, coğrafi ve kültürel yapısını yansıtan şehrimize çok yakışan bu müzenin ziyaretçileri medeniyetleri inşa eden asli gücün ilim ve hikmet olduğunu fark edeceklerdir.

Diğer bütüm kültür sanat eserleri işte bu ilim ve hikmet çatısının altında kendini üretmekte inşa etmekte, yükseltmekte, geliştirmektedir. Asırlar boyunca tıptan edebiyata, mimariden giyime, astronomiden şehirciliğe her alanda dünyanın öncülüğünü yapan bir medeniyetin mensupları olarak önce kendimizi tanımaya ihtiyacımız var. İslam medeniyetini yok sayarak dünya tarihi yazmanın ve bilimde bugünkü seviyeye nasıl gelindiğini kavramanın imkansızlığı müzemizde sergilenen eserler sayesinde bir kez daha anlaşılacaktır.

YASAKÇI ZİHNİYETE TEPKİ
Asırlar boyunca farklı inanışların, farklı kültürlerin, farklı yaşama biçimlerinin beşiği olmuş İstanbulumuz bu eseri de gururla taşıyacaktır.Tarih bizlere sadece geçmişle ilgili değil geleceğe dair de çok aydınlatıcı imkanlar sunuyor. Bugünü anlamak ancak dünü iyi bilmekle, geçmiş zamanda neler yaşadığını doğru kavramakla mümkündür. Nasıl büyük bir insanlık birikiminin varisi dünya barışı için ne kadar anlamlı kültürel mirasa sahip olduğumuzu ancak bu şekilde anlayabiliriz. Yakın geçmişte bu konuda pek de iyi duygularla hatırlamadığımız tecrübelerimiz oldu.

Ülkemiz bir dönem malesef tarihi ile, medeniyeti ile kültürü ile bağını koparmak için özel gayret sarfeden bir zihniyetin tasallutu altında kaldı. Ecdadın binbir emekle kurduğu şehirlerimiz binlerce yıllık medeniyet değerlerimiz bilinçli şekilde tahrip edildi. Yakın tarihimiz bu acı hakikatin hatıralarıyla doludur.

TÜRBELERİN KAPISINA KİLİT VURDUK DİYE AÇIKLAR
Şimdi sizlerle bunlardan birini paylaşmak istiyorum. Hamdullah Suphi Tanrıöver tek parti hükümetinin maarif vekilliğini yaptığı yıllarda Yuguslavya'nın büyük şairlerinden birini İstanbul'a davet eder. Gayesi şairin İstanbul'un güzelliklerinden ilham alarak yeni şiirler yazmasını sağlamaktır. Aynı zamanda ülkesinin elçisi de olan şair davede icabet eder. Beraber İstanbul'u gezerken Süleymaniye Camii'ne de uğrarlar. Camiden çıktıktan sonra şair bu muhteşem eserin banisi olan Kanuni Sultan Süleyman'ın kabrini ziyaret etmek ister. Bu istek karşısında Hamdullah Suphi'nin rengi değişir. Ne cevap verceğini bilemez ve misafirini talebinden vazgeçirmeye çalışır. Bu durumda bir gariplik sezen şair ev sahibini açık sözlü olmaya davet edince Hamdullah Suphi çaresiz bir şekilde türbelerin kapalı olduğunu söyler. Sebebini de bir müddet mazi ile alakamızı kesmek istedik onun için türbelerin kapısına kilit vurduk diye açıklar.

Misafirin tepkisi ibrekliktir tarihi olmayan milletler esatir ve efsane uydurarak kendilerini tatmin ediyor. Siz muhteşem bir tarihe sahipken tüm dünyanın saygı duyduğu sultanlarınızın kabirlerini nasıl kapatabiliyor sunuz? Evet bu yasakçı ve yok sayıcı zihniyet, kökleri kurutulmuş geçmişle bağları koparılmış bir millet meydana getirmeye çalışıyorlardı. Merhum Akif ise bu utanılası gayretlerin ne kadar beyhude olduğunu şöyle haykırıyordu; İki üç balta ayırmaz bizi mazimizden, ağacın kökü madem ki derindir cidden, dalı kopmuş ne olmuş, gövdesi gitmiş ne zarar, o bakarsın yine üstündeki edvarı yarar, yükselir fışkırıp afakı perişanımıza yine bir vaha sürer kavrulan imanımıza. Evet Türkiye'nin üstüne bir kara bulut gibi çöken bu dönemi yırtıp atan milletimiz tarihi, kültürü, medeniyeti ile buluştukça yeniden güçlenmiştir.

Biz milletimizin işte bu özlemlerini hayata geçirmenin gayreti içindeyiz. Bir yanda yaptığımız yatırımlar ve hayata geçirdiğimiz projelerle ülkemizi kalkındırırken diğer yandan da medeniyetimize sahip çıkıyoruz. Geçmişin eksiklerini telafi etmenin ötesinde maziden atiye kurduğumuz köprü ile milletimize yepyeni bir gelecek inşa etmek için gece gündüz çalışıyoruz.

MEYDANI BIRAKMAYACAĞIZ
Edebiyatından mimarisine, insani, dini ve fikri değerlerinden coğrafi varlıklarına kadar tüm unsurlarıyla bizim olan muhteşem bir medeniyeti yeniden ayağa kaldırıyoruz. İçinde bulunduğumuz büyük Çamlıca Camii'ni de açılışını yaptığımız İslam Medeniyetleri Müzesi'ni de bu ifşafın sembolleri olarak görüyoruz. Milletimizi dalından kopan bir hazan yaptağı gibi küresel rüzgarların önünde savurmak isteyenlere inşallah meydanı bırakmayacağız.

Medeniyetimizin izlerini silinmez kılmak gayesiyle ülkemizin dört bir yanında yeni eserler inşa etmeyi sürdüreceğiz. Ülkemize kazandırdığımız eserleri ve hizmetleri eleştirenleri Mimar Sinan'ın yaptığı minareyi eğri bulan çocukların durumuna benzetiyorum. Halbuki Mimar Sinan'ın eserleri üzerine söz söylemeye cüret edenin önce kendinin bir Sinan seviyesine gelmesi gerekir. Karşı çıkamadıkları eser ve hizmetlerin bile üzerine ama diye başlayan cümlelerle gölge düşürmeyi adet haline getirenleri kendi müktesebatlarını ortaya koymaya davet ediyorum. İşte o zaman herkesin kalibresi ortaya çıkacaktır.

Türkiye Diyanet Vakfı ve Diyanet İşleri Başkanlığının öncülüğünde düzenlenen 39. Kitap ve Kültür Fuarı açıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımıyla Büyük Çamlıca Cami avlusunda düzenlenen fuarın açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş, fuarın 70 kadar yayıncının katılımıyla ramazan aylarının vazgeçilmezi olduğunu söyledi.


KİTAP VE KÜLTÜR FUARI AÇILIŞINDA KONUŞTU
Büyük Çamlıca Camisi Külliyesi'nde yer alan İslam Medeniyetleri Müzesi açılışı öncesi Türkiye Diyanet Vakfı tarafında bu ramazanda 39'uncusu düzenlenen "Kitap ve Kültür Fuarı"nı açılışında konuşan Başkan Erdoğan, "Salgın sebebiyle 2 yıldır arada verilen fuarlarımızın yeniden başlamış olmasından memnuniyet duyuyorum." dedi.

Başkan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;

Türkiye Diyanet Vakfımız tarafından düzenlenen kitap ve kültür fuarlarının 39'uncusunun ülkemize, milletimize kültür ve sanat hayatımıza hayırlı olmasını diliyorum. Bu yıl Ankara'da Ahmet Hamdi Akseki Camii, İstanbul'da Fatih Camii ve Büyük Çamlıca Camii'nde açılan kitap ve kültür fuarlarımızı Ramazan ayının bereketlerinden birisi olarak görüyorum.

Başı rahmet ortası mafiret sonu ebedi azaptan kurtuluş olan böyle müstesna bir ay içinde leyle i kadr'in olduğu böyle müstesna bir ay içerisinde bu kitap fuarları ile birlikte Büyük Çamlıca Camii'mizin altında inşallah müzemizi de açıyoruz. Bu müzede senede bir, bazen iki kez elimizdeki tüm objeler sergilenecek ve milletimize tamamıyla bu objeler onların hizmetinde olacak.

Salgın sebebiyle 2 yıldır ara verilen fuarlarımızın bu yıl yeniden başlamasından memnuniyet duyuyorum. Bizim medeniyetimiz az önce Diyanet İşleri Başkanımızın da ifade ettiği gibi yaradan rabbinin adıyla oku emri üzerine bina edilmiştir. Ümmül kitap Kur'an-ı Kerim'i her şeyin üzerinde tutan bir kültürel mütesabata sahibiz. Açılışını yapacağımız İslam Medeniyetleri Müzesi'nde Kur'a-ı Kerim'in en güzel şekilde yazılışından muhafazalarına kadar pek çok sanat eseri de sergileniyor.

"ECDADIN KALEM KILIÇTAN KESKİNDİR SÖZÜ OKUMAYA VE YAZMAYA VERDİĞİ ÖNEME İŞARET EDER"
Böyle bir medeniyetin mensuplarının kitap dostu olması kadar tabii bir durum yoktur. Tarihimizde 50-60 yıllık hayatlarına 500'e yakın eser sığdıran bunlardan günümüze kalanları dahi hakkıyla okuyup hıfsetmein bir ömre bedel olduğu Gazali gibi İbn-i Sina gibi abidevi isimler vardır. En büyük vasfı fetihler yapmak devletler kurmak olan ecdadın kalem kılıçtan keskindir sözü okumaya ve yazmaya verdiği öneme işaret eder.

"İNSANLARIN KILIKLARINA, KIYAFETLERİNE, İBADETLERİNE TAKILIP KALANLAR BİZİ BİZ YAPAN ASIL MİRASINA SIRT DÖNMÜŞTÜR"
Ülke ve millet olarak beka mücadelesi yürüttüğümüz asırlarda sadece topraklarımızı, sadece kardeşlerimizi geride bırakmakla kalmadık, aynı zamanda kültürel bir çoraklıkla da karşı karşıya kaldık.

Uzunca bir süre devam eden Türkiye'nin geri kalmışlığı sadece insanlarımızın günlük hayatlarındaki yokluklar, yoksunluklar, eksikler ile ilgili değildi. Asıl geri kalmışlığı zihinlerde yaşamıştık. İnsanların kılıklarına, kıyafetlerine, ibadetlerine, konuşmalarına, oturmalarına, kalkmalarına takılıp kalanlar milletimizin aklı selim, zevki selim, kalbi selim gibi bizi biz yapan asıl mirasına sırt dönmüştür.


"TÜRKİYE KİTAP ÜRETİMİ VE SEKTÖRÜN BÜYÜKLÜĞÜ BAKIMINDAN ULUSLARARASI YAYINCILAR BİRLİĞİ İÇİNDE İLK 10'DA YER ALAN BİR YERE GELMİŞTİR"
Ülkemizin son 20 yılda gerçekleştirdiği büyük demokrasi ve kalkınma atılımının en güzel hayırlı neticelerinden biri milletimizin diğer alanlarla birlikte okuma, yazma, üretme konusunda da önünü açmış olmasıdır. Nitekim bugün Türkiye kitap üretimi ve sektörün büyüklüğü bakımından uluslararası yayıncılar birliği içinde ilk 10'da yer alan bir yere gelmiştir.

Mesela 2000 yılında ICBN numarası verilen kitap sayısı 9 bini bile bulmazken bu rakam geçen yıl 87 binin üzerine çıkmıştır. Önde gelen araştırma şirketlerimizin yaptıkları çalışmalar okuma oranının son 14 yılda iki katından fazla arttığını göstermektedir. Bu artışın en çok da gençlerimiz arasında yaşanıyor olması geleceğimiz adına bize ümit vermektedir. Türkiye Diyanet Vakfımızı 1983 yılı Ramazanından beri gerçekleştirdiği bu güzel fuar için tebik ediyorum. Fuara katılan yayın evlerimiz ve yazarlarımız ile tüm katılımcılara bereketli bir fuar diliyorum.

MÜZEDE HANGİ ESERLER YER ALIYOR?
Topkapı Sarayı ve Saray Koleksiyonları Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, İstanbul Türbeler Müzesi ve Vakıflar Müzesi koleksiyonlarından seçilen ve daha önce sergilenmemiş eserler müzede yer alıyor.

7. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar İslam sanatının gelişimini yansıtan 800'e yakın eserin sergilendiği müze, Türk Dokuma Sanatı, Hz. Peygamber'e Atfedilen Eserler, İslam Sanatında Mimari ve Dekoratif Ögeler, İlk Mabet Kabe, Şam Evrakı, Kur'an-ı Kerim ve Mahfazaları, İslam'da Bilim, Berat ve Fermanlar, Hüsn-i Hat, Tılsımlı Gömlekler, Osmanlı'da Giyim, Destimal Geleneği, Sanduka Puşideleri, İslam'da Fetih, Türk Çini Sanatı, İslami Sikkeler olmak üzere 15 tematik bölümden oluşuyor.

Ziyaretçiler müzeye geldiklerinde bu bölümlerde, Peygamber Hazreti Muhammed'in temsili ayak izi, Kabe kapısı perdesi, tılsımlı gömlekler, padişah kaftanları, Fatih Sultan Mehmet'in çocukluk defteri, Osmanlı dönemine ait paralar, dervişlerin tespihleri, padişah kılıçları ve daha birçok eseri görme imkanı bulacak.

KUR'AN-I KERİMLER, HACER'ÜL ESVED VE HIRKA-İ SAADET MUHAFAZALARI
İslam Medeniyetleri Müzesi, 1200 yıllık geçmişin izlerini taşıyan ve pek çoğu daha önce teşhir edilmemiş eşsiz eserleri barındırıyor.

Osmanlı Devleti'nin her sene hac mevsiminden önce Mekke ve Medine'ye gönderdiği Surre-i Hümayun Alayı'nın en gösterişli unsuru olan Mahmel-i Şerif ile Peygamber Hz. Muhammed'in fiziki ve ahlaki güzelliklerini anlatan Hilye-i Şerifler, koleksiyonun dikkati çeken eserleri arasında yer alıyor.

Bu iki eserin yanı sıra müzede Hücre-i Saadet perdesi, Başmak-ı Şerif, Sakal-ı Şerif, Hilye-i Şerif, Kabe örtüleri, Kur'an-ı Kerimler, Hacer'ül Esved ve Hırka-i Saadet mahfazaları, Kabe kilidi ve anahtarı, kaftanlar ve tılsımlı gömlekler, sikkeler ve çini sanatının nadide örnekleri de bulunuyor.

İSLAM MEDENİYETİNİN SUYA ATFETTİĞİ MANA AB-I HAYAT ENSTALASYONUNDA
İslam Medeniyetleri Müzesi'nde çağdaş müzecilik teknikleri kullanılarak hazırlanan video prodüksiyonlar ve etkileşimli dokunmatik ekranlardan da yararlanıldı. Dijital uygulamaların en dikkati çekeni, 2 dakika 17 saniyelik "Ab-ı hayat enstalasyonu".

Olağanüstü bir görsel şölen niteliğindeki enstalasyonda, İslam medeniyetinin suya atfettiği mana derinlemesine hissettiriliyor. Allah'ın "Hayy" isminden ilham alınarak hazırlanan sunumda, ayetlerle suyun gücü ve hayattaki yeri anlatılıyor.

Huzur veren bir etkiyle hazırlanan ab-ı hayat enstalasyonu, suyun taşın içinden doğuşu, havuzlardan geçerek dört bir tarafa dökülüşü ve yüzeyde kayboluşuyla yaşam döngüsünü temsil ediyor. Müzede ayrıca çini tabak tasarlama deneyimi yaşatan kiosk gibi projeler de bulunuyor.

MÜZİĞİN İYİLEŞTİREN GÜCÜ SES İSTASYONLARINDA
Müzenin öne çıkan sunum alanlarından biri de ses istasyonları. Bu bölümde birçok hastalığı iyileştirici tesiriyle bilinen Türk müzik makamlarının etkileyici melodileri keşfedilebiliyor.

1,5 dakikalık uygulamada, hastalıkların müzik makamları ile olan ilişkisine, tarihte çocukluk ve ergenlikte ortaya çıkan hastalıkların tedavisi için önerilen makam önerilerini dinleyebilme imkanına yer veriliyor.

MÜZEYE "LAZERLE ALAN KORUMA SİSTEMİ" KURULDU
Lazerle alan koruma sisteminin kullanıldığı müzede, belirlenmiş alanı geçiş ihlali yapıldığında sistem devreye girip sirenleri çaldırarak güvenlik görevlisine ve izleme bilgisayarlarına haber verilmesini sağlıyor.

Müzenin 75 vitrininde yansıması düşük, şeffaflığı yüksek, UV geçirimsizliği olan müze camları kullanıldı. Vitrinler hava ve toz sızdırmayacak şekilde tasarlandı. Aktif iklimlendirme cihazları kullanımıyla eserler için konservasyon şartları ön planda tutuldu.

Aydınlatma armatürleri, istenilen mesafeye fokuslanacak şekilde, vitrinlerdeki eserleri ayrı ayrı vurgulayabilecek nitelikte kurgulandı. Her bir vitrine darbe, izinsiz açma veya kırma riskine karşı alarm üreten sensör takıldı. Müze ayrıca 130 güvenlik ve 2 yüz tanıma kamerasıyla koruma altına alındı.

BAZI ESERLERE PSİKO ALGISAL EFEKTLER VE SESLER GİZLENDİ
Müzenin akustik özellikleri de dikkati çekici. Türkiye'de ilk kez İslam Medeniyetleri Müzesi'nde sesin emilmesi amacıyla mineral fiber tavan kaplamasından faydalanıldı. Bölümlerin ses dağılımı homojen hale getirilerek birbirlerine karışması engellendi.

Müzenin ses sisteminde ultrasonik hoparlör teknolojisi kullanıldı. Bazı eserlere psiko algısal efektler ve sesler gizlendi. Işınlar kafatasına değdiği zaman sistem aktive oluyor ve kafatası kemiklerini hoparlör olarak kullanıyor. Bu sesler paralar, seramikler, savaş malzemeleri ve Kur'an-ı Kerimlerin yer aldığı bölümlerde duyulabiliyor.

Müzenin giriş katında yer alan karşılama ağacı Piezzo elektrik seramiklerle ağaç hoparlöre dönüştürüldü. Burada da herhangi bir hoparlör olmadığı halde konser tadında çalınan müzik dinlenebiliyor. Bu yöntem ilk kez 16. yüzyılda Mimar Sinan tarafından Süleymaniye Camisi'nde kullanılmıştı.

Öte yandan müzede saat 17.00'ye kadar karşılama müzikleri, bu saatten sonra ise sultanların eserleri dinletisi başlıyor.

Bilgisayara aktarılan selatin camilerinin ses yansımaları, ana kubbe görüntülerinin yer aldığı dijital bölümde makamlı ezanlarla sunuluyor.

Sinevizyon alanlarında da 5 artı 1 sistemi, duvarlarında ise özel akustik yansıtıcılar kullanıldı. Bu sayede sükunet eşliğinde ses dinlenebiliyor.

"MÜZE, BÜYÜK ÇAMLICA CAMİSİ'NİN MÜTEMMİM BİR CÜZÜ"
Milli Saraylar İdaresi Başkanı Yasin Yıldız, İslam Medeniyetleri Müzesi'nin Türkiye için çok önemli bir müze olduğunu belirterek, Büyük Çamlıca Camisi'nin ülkede inşa edilmiş en büyük cami ve İstanbul'un çok mutena bir köşesinde ciddi bir oranda yerli ve yabancının gelip ibadet ve ziyaret ettiği bir alan olduğunu söyledi.

İslam Medeniyetleri Müzesi'nin de Büyük Çamlıca Camisi'nin "mütemmim bir cüzü" olduğunu dile getiren Yıldız, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu müzenin mesleğimiz açısından şöyle bir önemi var. 10 bin metrekare, müze olarak inşa edilmiş bir bina. Milli Saraylar veya diğer kurumların bünyesindeki gibi tarihi bir mekanda müzecilik yapılmıyor. O nedenle sergileme açısından imkanlarımız daha geniş. Bizi de Milli Saraylar Başkanlığı olarak bu yönüyle çok cezbetti. Çünkü Milli Sarayların bugün elinde Topkapı, Dolmabahçe, Yıldız ve Beylerbeyi başta olmak üzere ülkemizdeki Milli Saray hüviyetindeki yapılar, saray, köşk ve kasırlarımız, Osmanlı döneminden günümüze kadar yaşayan tarihi fabrikalarımız, koleksiyonlarımızı sergileyebildiğimiz konsept müzelerimiz var. Bunlardan en önemlisi Sayın Cumhurbaşkanımızın açtığı Milli Saraylar Resim Müzesi ve Beykoz'daki Abraham Paşa Cam Müzesi.

Çamlıca Camisi içindeki İslam Medeniyetleri Müzesi de bunun 3. ayağı. Çünkü bilhassa Milli Sarayların Topkapı başta olmak üzere envanterinde yer alan ve depolarında ziyaretçiyle buluşma imkanı bulamayan eserler için burası çok ciddi bir sergileme mecrası. Bütün sistemleriyle teknolojik altyapısından vitrinlerine kadar bir müze olarak inşa edildiği için bize gerekli imkanları sağlıyor. Burada konservasyon atölyelerimiz ve obje depolarımız da mevcut. Bu yönüyle ülkemizde önemli bir ilki teşkil ettiğini söyleyebilirim."

"KABE VE OSMANLI DÖNEMİNİN İLİŞKİSİ MÜZEMİZDE ÇOK CİDDİ ANLAMDA VURGULANIYOR"
Müzede, Topkapı Sarayı koleksiyonu ve Milli Saraylar Saray Koleksiyonları Müzesi'nin depolarından seçilmiş eserlerin yer aldığını aktaran Yıldız, bunun yanı sıra Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Türk İslam Eserleri Müzesi, Vakıf Sanatları Müzesi gibi müzelerden de destek aldıklarını söyledi.

Müzenin 15 bölümden oluştuğunu anlatan Yıldız, müzede yer alan bazı eserlere ilişkin şu detayları aktardı:

"Bunlar tematik olarak sınıflanmış durumda. İslam medeniyetinin merkezinde hiç şüphesiz ki Peygamberimiz bulunuyor ve tabii ki ilk mabedimiz Kabe. Bu iki konu üzerinden başlıyoruz müzemize. Kabe ve Osmanlı döneminin ilişkisi de müzemizde çok ciddi anlamda vurgulanıyor. Çünkü Osmanlı Devleti, bilhassa Yavuz Sultan Selim döneminde hilafetin Osmanlı Devleti'ne geçmesinin ardından, buralarla oldukça özel ilgilenmiş durumda. Temalarımızda bu nokta çok ciddi şekilde vurgulanıyor. Örnek vermek gerekirse, her yıl Kabe'ye giden ve güzergah boyunca bulunan yoksul halklara hediyeler dağıtılan Surre Alayı geleneğini yaşatan objeler, bir mahmil-i şerif ki ciddi bir sürpriz olacak diye düşünüyorum ziyaretçilerimize.

Kabe örtüleri her biri ayrı bir sanat eseri ve ebatları itibarıyla daha evvel sergilenme imkanı bulamamış eserler. Hilafetten doğan haklarla İslam medeniyetine yapılan katkılarla ilgili Sultanların elimizde çok ciddi fermanları ve beratları var. Bunlar da gün yüzüne çıkmış eserler değildi. Bu bölümün de ziyaretçilerimizin ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Tılsımlı gömlekler, dini kültürümüzde çok ciddi yeri olan, padişahların da üzerinde ehemmiyetle durduğu objeler ve sanat tarihi açısından da son derece kıymetli ipek kumaş üzerine binlerce satırlık yazı ile çeşitli hesaplarla donatılmış son derece müzeyyen eserler. Burada İslam'ın fetih yönünü vurgulayan, müzelerimizdeki silah koleksiyonlarından seçilmiş çok güzel bir seçkimiz var. Bunun da ziyaretçilerimizin ilgisini çekeceğini düşünüyorum. Hüsn-i Hat galerisinde de padişah hattatlardan, 18-19. yüzyılın başat hatlarına kadar çok önemli duayenlerin eserlerini bir arada görülebileceği bir hat koleksiyonumuz mevcut."

Teknolojinin gelişmesiyle müzecilikte de teknolojinin kullandığı alanların arttığını vurgulayan Yıldız, "Milli Saraylar olarak, burada teknoloji ile tarihi mirasımızı bir araya getirecek bir köprü kurma fırsatı bulduk. Ziyaretçilerimizi, ilgi çekeceğini düşündüğüm enstalasyonlar karşılayacak. Bunun yanında belli objelerin tarihçesini anlatabildiğimiz dijital ekranlar var. Belli objelere ziyaretçilerimizin dijital ortamda değebileceği enstalasyonlar var. Tarihi miras ile teknolojiyi çok iyi sentez etme imkanı veren bir binada bu müzenin yerli ve yabancı ziyaretçilerimize çok ciddi imkanlar sunacağını düşünüyorum." diye konuştu.

"BÖYLE BİR ESERİ ÜLKEMİZE KAZANDIRDIĞIMIZ İÇİN ÇOK MEMNUNUZ"
Çamlıca Cami ve Eğitim Kültür Hizmetleri Yaptırma Derneği Başkanı Ergin Külünk, İslam Medeniyetleri Müzesi'nin Çamlıca Camisi Külliyesi'nin gözbebeği olduğunu, çok uğraştıklarını, çok çalıştıklarını, çok düşündüklerini, çok akıl aldıklarını dile getirdi.

Projenin banisinin Başkan Recep Tayyip Erdoğan olduğunu hatırlatan Külünk, şunları anlattı:

"Camimizin kamuoyu tarafından ilk duyulduğu tarih 29 Mayıs 2012. Kandilli Geleneksel El Sanatları Merkezi'nin açılış merasiminde Sayın Cumhurbaşkanımız, dönemin Başbakanı sıfatıyla 'Çamlıca'ya büyük bir cami yapacağız ama sadece cami değil, müze, kütüphane, sanat galerisi, konferans salonu gibi yerler ile beraber bir külliye yapacağız.' diyerek, kamuoyu tarafından ilk bilinirliği sağladı. Cami inşaatını bitirirken, müzenin kaba inşaatını toparlamıştık. Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleriyle buranın açılışını camiden sonraya bile isteye bıraktık. Çünkü çok farklı bir çalışma yapıyorduk.

Müze olarak projelendirilmiş bir binadayız. Biz dernek olarak işin sadece yapım tarafında kaldık. Daha sonra Milli Saraylar Daire Başkanlığımız müzenin işletmesini aldı. 500'ün üzerinde eseri buraya getirdi. Gerekli restorasyon ve konservasyonları yaptırdı. Milli Saraylar Daire Başkanlığımızla beraber İstanbul'daki değişik müzelerden henüz teşhir edilmemiş eserleri buraya getirdiler. Biz dernek olarak böyle bir eseri ülkemize kazandırdığımız için çok memnunuz."

"MEDENİYETİMİZİN KIYMETLİ İZLERİNİ NESİLLERE TAŞIYACAK"
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, İslam Medeniyetleri Müzesi ile ilgili sosyal medya hesabı Twitter üzerinden açıklamalarda bulundu.



Erdoğan paylaşımında, "Bugün Büyük Çamlıca Camii Külliyemizde açılışını yaptığımız İslam Medeniyetleri Müzesi'nin şehrimize, ülkemize ve kültür-sanat dünyamıza hayırlı olmasını diliyorum. İslam Medeniyetleri Müzesi inşallah kadim medeniyetimizin en kıymetli izlerini gelecek nesillere taşıyacak" ifadelerini kullandı.

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN