"DERS ÇALIŞACAK KİTAP BULAMIYORDUK"
Kendilerinin ders çalışacak kitap bulamadıklarını söyleyen Erdoğan, "Bay Kemal bunu iyi bilir aslında." ifadesini kullandı.
Teksir makinalarıyla çoğaltılan notlarla çalıştıklarını hatırlatan Erdoğan, "Biz teksir kağıtlarıyla bir eğitim öğretim gördük ama biz bu nesle teksir kağıtlarıyla değil kuşe kitaplarla eğitim öğretimi vereceğiz dedik." diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'de okul kitabını almak için kırtasiyeye giden öğrencilerin 1 hafta bekletildiği günlerin yaşandığını, şimdi böyle bir şeyin olmadığını, öğrencilerin artık kitaplarını sıralarının üzerinde bulduğunu söyledi.
Sınıflara akıllı tahtaları, bilişim teknolojisini getirdiklerini, öğrencilere tablet, bilgisayar dağıtır hale geldiklerini belirten Erdoğan, bunun eğitim öğretimde bir devrim olduğunu vurguladı.
Kendi dönemlerinde 75 kişi ve üzerinde sınıflar olduğunu hatırlatan Erdoğan, şimdi sınıfların 30'un altında olduğunu, bunun kaliteyi de yükselttiğini ifade etti.
Okulların sayısını daha da artırdıklarını dile getiren Erdoğan, göreve geldiklerinde 76 olan üniversite sayısını 207'ye çıkardıklarını, üniversitenin bulunmadığı ilin olmadığını kaydetti.
Muhalefetin "Bu kadar üniversiteye ne gerek var?" dediğini aktaran Erdoğan, şöyle konuştu: "Bu kadar üniversiteye gerek olmazsa benim Hakkari'deki kardeşim evladını nasıl üniversiteye gönderecek? Kaldı ki üniversiteye girme şansı evladının olacak mı? Bizim dönemimizde 10'da 1'di. Yani 10 kişiden 1 kişinin üniversiteye girme şansı vardı. Ama şimdi neredeyse 10'da 10 üniversiteye girme şansını yakaladıkları gibi bir de Hakkari'deki yavrumuz Hakkari'de, Şırnak'taki Şırnak'ta okuma şansına sahip. Ankara'ya, İstanbul'a gelecek, gelebilir. Buralarda da şansı var. Oralardan şimdi birinci çıkıyor. Bakıyorsunuz yılın birincisi Şırnak'tan, Hakkari'den çıkmış. Bu nedir? Bu artık niteliğin arttığını gösteriyor. Bu da bizim gururumuz oluyor."
Sağlık alanında atılan adımlara değinen Erdoğan, "Sizin yaşınızda ben, diyelim ki evde hastamız var, babam Emekli Sandığı mensubuydu, deniz yollarında kaptandı. Rahatsızlık var, onun sıra numarası için Kasımpaşa'dan Tophane'ye gider deniz hastanesinden numarasını alırdım. Bu devirleri biz artık geride bıraktık. Şimdi böyle bir şey hamdolsun yok. Öyle git kuyruklarda bekle, ondan sonra gel babanı evden al, bunlar yok artık." dedi.
Şimdi devasa hastanelerin olduğunu anlatan Erdoğan, "Şehir hastaneleri yapıyoruz. Ana muhalefetin başındaki Bay Kemal diyor ki 'Bunlara ne gerek var?' Şu anda hastanemizin olmadığı il yok. Neredeyse hastanemizin olmadığı ilçeler yok. Artık evinden çık, ilçedeki hastaneye gidebiliyorsun. Orada eğer sıkıntı varsa hemen merkeze gidebiliyorsun. Bu duruma geldik." diye konuştu.
"BÜYÜK DEVLET OLMANIN ESERİ"
Başkan Erdoğan, şu anda tek eksiğin, doktorlardaki, hemşirelerdeki, sağlık memurlarındaki sayıyı daha da artırmak olduğunu ifade ederek, Türkiye'nin geçmiş dönemlere göre bu konuda da mukayese edilemeyecek kadar ileride olduğunu söyledi.
Hassasiyet gösterdikleri konulardan birinin de adalet olduğunu vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti: "Adalet sarayları diye bir şey yoktu. Merdiven altlarında yargı adalet dağıtırdı. Bunların hepsini geride bıraktık. Şimdi adalet saraylarını sadece il merkezlerinde değil, ilçelere kadar yaygınlaştırdık ki adalet çok daha rahat bir şekilde dağıtılabilsin. Ne diyor muhalefet? 'Böyle güzel saraylar yapmakla bu iş olmaz' diyor. Hakim, savcı hepsi aynı odanın içerisinde bu işleri yaparken mi daha sağlıklı adalet dağıtılabilirdi, yoksa hepsinin rahatlıkla kendi odalarında sanık vesaire geldiği zaman onları dinleyerek mi bu daha rahat olabilirdi? İşte biz bunu da başardık. Şimdi Türkiye'nin her ilinde adalet saraylarımız var ve bu adalet saraylarımızda şu anda yargı çok farklı işliyor. Göreve geldiğimizde, hemen Başbakanlığımızın karşısında Yargıtay vardı, çok sıkıntılı çalışıyorlardı. Danıştay, aynı şekilde çok sıkıntılı çalışıyordu. Danıştayı sağlıklı çalışabileceği bir binaya biz kavuşturduk. Anayasa Mahkemesinin sağlıklı çalışabileceği bir binası yoktu. Anayasa Mahkemesini sağlıklı çalışabileceği modern bir binaya biz kavuşturduk. Yargıtayın sağlıklı çalışabileceği bir binası yoktu. Şu anda Yargıtaya ve Yargıtay Başsavcılığına öyle muhteşem bir külliye yaptık ki bu da bize nasip oldu. Fakat, niye bunları yaptık diye biz bir de suçlanıyoruz. Büyük devlet olmanın, büyük ülke olmanın işte bunlar en önemli eserleridir."
"DAHA DA İLERİ GİDECEKLER"
İstihbarat örgütünün, dünyada en önemli örgüt olduğunu ifade eden Başkan Erdoğan, "Bizim Milli İstihbarat Teşkilatımızın örgütü bir mahalle arasındaydı. Ama şu anda biz, MİT'i öyle bir külliyeye kavuşturduk ki şu anda dünya geliyor, görüyor, gördüğü zaman da takdir ediyor. Ve tabii bütün donanımını da orada, her şeyiyle, bütün elektronik tesisatlarından tutunuz, çok güçlü bir istihbarat teşkilatına sahibiz." dedi.
Başkan Erdoğan, şunları ifade etti: "Şimdi çok akıllılar çıkıyor, diyorlar ki 'Başınıza dert aldınız.' Niye 'Bu kadar elektronik cihazlar, şunlar bunlarla...' Biz, bugün varız, görevimizi yaptık, eğer millet, bize 'Artık sen bu kadar yaptın, hayırlı olsun' diyorsa, eyvallah. Bizden sonra gelenler eğer burayı yıkacaklarsa yıksınlar, çalıştırmayacaklarsa çalıştırmasınlar. Pentagon ne ise benim ülkemin Milli İstihbaratı, Pentagon'dan daha ileri olması lazım. Çünkü bizim hayırda yarışmamız lazım. Pentagon'dan daha güçlü olmamız lazım. Şimdi milli savunma sisteminde düşünün... Göreve geldiğimizde terörle mücadele edeceğiz, ilk Amerika seyahatimde o zaman Bush, kendisiyle konuştum, bize insansız hava aracı vermiyorlardı. Condoleezza Rice'ı çağırdı, dedi ki 'Niye vermiyorsunuz? Ne kadar zamanda veriyorsunuz? Ne kadar süre için veriyorsunuz?' İşte '2-3-4 gün' falan. Yok dedim, böyle bir şey bize bugüne kadar uygulanmadı. Ondan sonra talimat verdi sağ olsun ve "Bize hiç gecikmeyecek, en az 2 günlüğüne, 48 saatliğine Türkiye'ye İHA'ları vereceksiniz' dediler. Ve o andan itibaren böyle bir süreç başladı. Ama Allah rahmet etsin BAYKAR bu işi kendisi için görev telakki etti ve süratle ilk etapta İHA'yı yaptılar, arkasından da SİHA'yı yaptılar ve şimdi de Akıncı'yı yaptılar ve sürekli yükseliyor. Keyfiyet itibarıyla yükseliyor. Daha da ileri gidecekler inşallah."
Bunun Türkiye'ye sınıf atlattığının altını çizen Erdoğan, "Bütün bunlarla beraber bir de zırhlı taşıyıcılarda vesaire Türkiye ciddi bir konuma geldi. Bu bir şeyi gösteriyor, Türkiye savunma sanayinde yüzde 20 yerliyken, şimdi yüzde 80'e çıktı. Bu ne demektir? Biz kendi kendimize yeter hale geliyoruz." diye konuştu.
ABD'YE S-400 MESAJI
Başkan Erdoğan, ABD'nin, Türkiye'nin Rusya'dan aldığı S-400 Hava Savunma Sistemi'ni iade etmesini istediğini belirterek "Kendilerine biz şunu söyledik, biz niye geri iade edelim? Siz, bize verdiniz de biz almadık mı? Hem vermeyeceksin... Biz de başımızın çaresine bakacağız. Ruslardan böyle bir teklif bize geldi, oradan aldık. Siz veriyor musunuz? Vermediler." ifadelerini kullandı.
F-35 meselesinde de aynı yanlışın yapıldığını vurgulayan Erdoğan, "Biz, F-35'lerde 1 milyar 400 milyon dolar ödeme yaptık ama F-35'ler bize verilmedi. Şimdi yeni yeni bazı teklifler geliyor, bakalım ne olacak, ne derece doğru, sağlıklı bilmiyoruz. Ama bunlar bizi en sonunda ev sahibi yapacaklar. İnşallah onları da üreteceğiz. " diye konuştu.
Erdoğan, Türkiye'nin enerji konusunda da iyi bir noktada bulunduğunu belirterek sözlerini şöyle sürdürdü: "Artık sismik araştırma gemilerimizi bizzat satın aldık. Sondaj gemilerimizi aldık. Bunlar bizde yoktu. Kiralama sistemiyle gidiyorduk. Gerek Berat Bey döneminde gerekse Fatih Bey döneminde 5 tane bu şekilde gemiye sahip olduk. Şimdi Karadeniz'de, Akdeniz'de bu sismik araştırmalarda olumlu sinyaller geliyor. Doğal gazımızı biz üretmeye başladığımız anda hava değişecek ve vatandaşımız da bunun bereketinden istifade edecek.
Aynı şekilde tarımda çok ciddi yatırımların peşindeyiz. Barajlarda iyi bir noktaya doğru geliyoruz. Baraj noktasında en son geçen hafta Mardin, Siirt, Batman bu bölgenin ortak kullanımında olan Ilısu Barajı'nın açılışını yaptık. Bu barajın özelliği neydi? Bir defa burada bir tarih vardı. Bütün bu tarihi eserleri kurtardık. Mesela bir küçük saray orada var. Bu küçük sarayı 6 metre yükselterek, barajın altında, sular altında kalmaktan kurtardık. Kervansaraylar, camiler, bütün hepsi orada. Köprüler... Bütün bunların hepsini kurtardığımız gibi şimdi buradaki Ilısu Barajı'ndan hem sulama imkanlarını yakalayacağız hem sulamanın yanında kullanma suyunu da oradan elde etmiş olacağız."
Erdoğan, barajların ülke için önemine işaret ederek "Türkiye olarak barajlardan başka çıkış yolumuz yok. Çünkü biz, bol suya sahip olan bir ülkede değiliz. Ama bütün bunlara rağmen barajlarda attığımız adımlarla her geçen gün daha iyiye gidiyoruz. Açık kanalet sistemiyle değil, inşallah kapalı sisteme de geçmek suretiyle sulamada farklı bir yere doğru ülkemizi taşıyacağız." diye konuştu.
"KEMAL AMCA, GENÇLERİN NE DEDİĞİNİ DUYDUN MU"
"Yakın dönemde CHP, Türkiye'nin dört bir yanına 'Sınır Namustur' pankartları asmıştı ve bunun propagandasını yapmıştı. Ancak tezkereye 'hayır' oyu kullandılar. 'Evet oyu kullananları, Cumhuriyet'e ihanet ve hainlikle' itham ettiler. İttifak ortakları da 'evet' oyu kullandı. CHP, ittifak ortağı olan İYİ Partiyi hainlikle, Cumhuriyet'e ihanetle mi itham etmekte, yoksa İYİ Parti bir seçim stratejisi olarak samimiyetsiz bir evet tezkeresi içine mi girdi?" sorusu üzerine Erdoğan, "Gençlik ne düşünüyor? Bay Kemal diyor ki 'Gençler bizimle beraber, amcanız size ne derse amcanızın dediğini yapın' diyor." yanıtını verdi.
Bu sırada bir gencin "Gençler seninle Cumhurbaşkanım" demesi üzerine Erdoğan, "Kemal amca, gençlerin ne dediğini duydun mu? Bak, gençlik ne düşünüyor. Ama Bay Kemal, 'Cumhuriyet'e ihanettir' diyor. Bu ne safdilliktir. Ve kendi ittifakları içinde de birbirlerine giriyorlar. Çok açık, net, birisi 'evet', birisi 'hayır' diyor. Birisi de çıkıyor, geçmişten kalan tekerlemesini yapıyor. Kim o? Terörist başı. 'Hayırda hayır vardır' diyor. Bunlar birbirlerine girmişler." karşılığını verdi.
Başkan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sınırlardaki korumayı biz Bay Kemal'e sorarak yapmayız. Bay Kemal, şunu bir defa bilecek, biz Cudi'de teröristleri gömdük, biz Gabar'da teröristleri gömdük, biz Tendürek'te teröristleri gömdük, biz Bestler Dereler'de teröristleri gömdük. Sınırın içinde gömdük, sınırın dışında gömdük. Utanmadan diyor ki daha da ileri gidiyor 'Kandil'i yerle yeksan edecekmiş.' Böyle bir kafa Kandil'i yerle yeksan edebilir mi? Kandil'i yerle yeksan eden biziz. Ve mağaraların içine giren biziz. Hamdolsun, şu an itibarıyla sınır içinde, sınır dışında her yerde biz varız. Gerek Irak kuzeyinde gerek Suriye sınırlarımıza yakın bölgelerde gerekli olan mücadeleyi en üst düzeyde veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Çünkü biz Çanakkale ruhunu yaşayan ve yaşatanız, farkımız bu. Biz ilhamımızı buradan alıyoruz. O ise ilhamını Batı'dan alıyor. Kim o Batı'dakiler? Hani bizi şikayet ediyorlar ya, onlardan alıyor. Bay Kemal, biz 'Yürüyeceksin, millet yürüyecek arkandan' diyerek bu yola çıktık. Ve yine biz 'Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda, canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda' diyerek bu yolda yürüyoruz."
"ÇÜNKÜ DERT BAŞKA"
Erdoğan, bu toplantıyı Çanakkale'de yapmalarının önemine işaret ederek "Çanakkale'de 'Ey şehit oğlu şehit isteme benden makber, sana aguşunu açmış duruyor Peygamber...' Şimdi biz, böyle yürüyoruz. Ama Bay Kemal maalesef oylamada ne yazık ki 'hayır' diyor. Çünkü dert başka. Ama bizim derdimiz bambaşka." dedi.
Cumhur İttifakı olarak teröristlere bulundukları yerleri mezar ettiklerini, Cudi'de, Bestler Dereler'de, Gabar'da nasıl bunu yaptılarsa yapmaya devam edeceklerini vurgulayarak "Gerek İHA'larımızla gerek SİHA'larımızla gerek Akıncılarımızla inşallah buna devam ediyoruz, devam edeceğiz. Şu şöyle demiş, bu böyle demiş hiç bizi enterese etmiyor. Çünkü biz, şairin dediği gibi, 'Allah'a dayan, sa'ye sarıl, hikmete ram ol, yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol' diyerek bu yola çıktık."
"2023 TEKNOFEST Çanakkale'de olabilir mi?" sorusuna Erdoğan, "Şu anda TEKNOFEST'in yol haritasını, planlamasını daha çok BAYKAR yapıyor. Şu an itibarıyla da önümüzdeki 2022 olsun, 2023 olsun bir tanesinin yine İstanbul olduğunu biliyorum. Bir diğerinin Samsun olduğunu biliyorum. Yani Karadeniz, onları planladılar. Bir diğerinin de Azerbaycan'da olacağını biliyorum. İnşallah ondan sonraki sıraya Çanakkale girer mi girmez mi ona artık BAYKAR yönetimi, Selçuk Bayraktar Bey, daha çok o işleri organize ediyor. Zaten şimdi dinlemiştir sizin talebinizi. Hayırlısı olsun bakalım." yanıtını verdi.
Başkan Erdoğan'ın katıldığı program, Çanakkale Türküsü'nün seslendirilmesiyle sona erdi.