"Nasipsiz, liyakatsiz ve sadakatsiz mürailere fırsat vermeyeceksiniz"

Sabah yazarı Salih Tuna, bugünkü köşesinde dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. "Rüzgâr arkanızdayken herkes yanınızdadır. Daha yola koyulmadan "köprüden önceki son çıkışta" ayrılmayı kafaya koyanlardan tutun da yoldan pay almak için yola koyulanlara kadar herkes..." diyen Tuna, "Başka yolu yok. Yine gayret edecek, algıyı yerle yeksan edeceksiniz. Bunun için de her şeyden evvel çıkarcı, muhteris, nobran, halka yukardan bakan, yetimi yoksulu görmezden gelen, Allah "yürü ya kulum" deyince helal-haram demeden depara kalkan, şımarık mirasyediler gibi liderlerinin halkla kurduğu gönül bağlarını biteviye sömüren, nasipsiz, liyakatsiz ve sadakatsiz mürailere fırsat vermeyeceksiniz." şeklinde devam etti.

Giriş Tarihi 09 Ekim 2021, 12:06 Güncelleme 09 Ekim 2021, 12:16
Nasipsiz, liyakatsiz ve sadakatsiz mürailere fırsat vermeyeceksiniz

İÇİNDEKİLER

Sabah gazetesi yazarı Salih Tuna bugünkü köşesinde "Rüzgar" başıklı bir yazı kaleme aldı. "Rüzgâr arkanızdayken her şey yolundadır." diyen Tuna, "Rüzgâr dönünce her şey değişmeye başlar!" diye de ekledi.

Salih Tuna'nın çok konuşulan köşe yazısı şu şekilde:

Rüzgâr arkanızdayken yanlışınız, eksiğiniz varsa da ne gören olur ne de gösteren!
Zaten pişmiş aşa su katmak "sevimsizliğinde" bulunmayı kimse göze almaz.
Rüzgâr arkanızdayken herkes yanınızdadır. Daha yola koyulmadan "köprüden önceki son çıkışta" ayrılmayı kafaya koyanlardan tutun da yoldan pay almak için yola koyulanlara kadar herkes...
Rüzgârın tadını öyle almışlardır ki kovsanız da gitmezler. Kapıdan kovsanız bacadan girerler. Herkes yanınıza sokulmak için kırk takla atar. Birçoğu da rüzgârın arkanızdan esmesini, yanınızda yer almasına hasreder.
Rüzgâr arkanızdayken her şey yolundadır.
Eğrisi doğrusuna denk gelir. Sorunlar sorun olmaktan çıkar. Muhabbet sürer ama rüzgâra kadar.
Rüzgâr dönünce her şey değişmeye başlar!
Birileri istifade edemediği için istifa eder. Birileri yangından mal kurtarma telaşına düşer. Fareler de gözlerini kirişe diker...
Rüzgâr dönmeye görsün, daha önce göze batmayan her şey göze batmaya başlar. Sağda solda mırıldanmalar artar. Kimse kendine toz kondurmaz; hep yekdiğeri suçludur. Huzursuzluklar, tepişmeler gitgide artar. Herkes birbirinin kuyusunu kazar.
Rüzgârla gelenlerin rüzgârla gitmesini anlarsınız da, ya o mangalda kül bırakmayan muhteremler? Takva sandığınız o halleri meğer yoksulluktanmış!.. Hayal kırıklıklarınız öyle artar ki artık hiçbir şeye şaşıramazsınız!
Kimileri de son darbeyi vurmak için pusuda bekler. Elias Canetti'nin "Zararsız ve dost yaratık dışarıdadır ve kendisini ancak son sahnede açığa vuracak olan düşman ve ölümcül olan içerdedir. Bu ikiyüzlülük, dissimülasyonun aşırı biçimidir..." dediği tahtakuruları.
Hülasa, rüzgâr dönünce ihanetler bitmez.
Ne yapacaksınız?
"Rüzgâr istediği kadar sert essin, kayadan alacağı tek şey tozdur" gibi retoriklere de sığınamazsınız. Hamaset içinizin yangınını kısa süre söndürmenin dışında sadra şifa olmaz.

Rüzgârı tekrar arkanıza almak için yolunuzdan da dönemezsiniz. O vakit sadece yolunuzu değil, sizi siz yapan her şeyinizi kaybederseniz!..
Bütün mesele şurda: Rüzgâr sahiden döndü mü yoksa döndürüldü mü?

Sahiden döndüyse, bilirsiniz ki zaferle değil seferle mükellefsiniz. Ve yine bilirsiniz ki kader gayrete âşıktır. Siz gayret edeceksiniz, tevfik Allah'tan.
Peki ya rüzgâr döndürüldüyse, yani yazgı değilse, yani algıdan ibaret kahpe rüzgârsa?

Başka yolu yok. Yine gayret edecek, algıyı yerle yeksan edeceksiniz. Bunun için de her şeyden evvel çıkarcı, muhteris, nobran, halka yukardan bakan, yetimi yoksulu görmezden gelen, Allah "yürü ya kulum" deyince helal-haram demeden depara kalkan, şımarık mirasyediler gibi liderlerinin halkla kurduğu gönül bağlarını biteviye sömüren, nasipsiz, liyakatsiz ve sadakatsiz mürailere fırsat vermeyeceksiniz.



YAZIYA GİTMEK İÇİN TIKLAYIN

TAKVİM UYGULAMASINI İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN