Küresel Umut Festivali- Sürdürülebilir Hikayeler Webinar Serisi'nin dördüncüsü olan "Sıfır Açlık, Sıfır Yoksulluk Webinarı" bugün gerçekleşti
BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin birinci maddesi 'yoksulluğu her biçimde ortadan kaldırmak' ve ikinci maddesi 'açlığı bitirmek, gıda güvencesini ve beslenmede iyileştirme sağlamak ve sürdürülebilir tarımı desteklemek' konularına yoğunlaşan webinarın, özel oturumunda konuşan UNDP Türkiye Kapsayıcı ve Sürdürülebilir Kalkınma Portföy Yöneticisi Mustafa Ali Yurdupak, Türkiye'de aşırı yoksulluğun kalmadığını belirterek, 2003 yılında nüfusun yüzde 37'si yoksul iken bu oranın 2018'de yüzde 10,2'ye düşürüldüğünü kaydetti.
Ancak pandemi ile birlikte yoksulluk oranının 2020 yılında yüzde 12,2'ye çıktığını dile getiren Yurdupak, "2 puanlık artış 1,6 milyon insanın tekrar yoksulluk tanımına geri döndüğü anlamına geliyor. Pandeminin kaçınılmaz bir sonucu olarak ortaya çıktı. Pandemiyle birlikte dünya ölçeğinde 124 milyon insanın aşırı yoksulluğa, 210 milyon insanın ise yoksulluk tanımına itildiğini görüyoruz. Pandemi sürdürülebilir kalkınma amaçlarına en ciddi meydan okumayı ortaya koyuyor" dedi.
Türkiye'nin bugüne kadar yoksullukta ciddi mesafe kaydettiğini belirten Yurdupak, "Soruna bir nevi neşter atıldı. Bu noktadan itibaren atılacak adımları mikrocerrahiye benzetmek mümkün. Hepimiz yoksulluğun, sorunların yardım kampanyaları ve bağışlarla çözülemeyeceğinde mutabıkız. Yoksullukla mücadele hayır işi değil, adalet eylemi ve bu eylemde amaç insan potansiyelini ortaya çıkarmak" diye konuştu.
EN FAZLA ETKİLENENLERE ULAŞIYORUZ
Webinarın ikinci özel oturumunda söz alan Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu, Avrupa ve Orta Asya Merkezi Ülke Program Müdürü Doç. Dr. Taylan Kıymaz ise pandeminin başlangıcından bu yana açlık ve yoksulluğun arttığını dile getirerek sürdürülebilir hedeflere ulaşılabilmesinin de tehdit altında olduğunu belirtti.
Pandeminin yoksulluk ve açlıkta hedeflere ulaşmayı onlarca yıl geriye götürebileceğini kaydeden Kıymaz, "2020 yılında kronik açlıktan muzdarip insanların sayısı yükseldi ve yetersiz beslenenlerin sayısının da 1 milyara yaklaşacağı öngörülüyor. En yoksul 750 milyon nüfusun dörtte üçü gelişmekte olan ülkelerde ve onun kırsal kesimlerinde. Biz de onlara yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Gıda güvenliğini artırmak için bu kesimlere, deyim yerindeyse balık tutmayı öğretiyoruz. Türkiye'de de 4 bölgede projelerimiz devam ediyor" diye konuştu.
KÜRESEL İŞBİRLİĞİ VE EYLEM ŞART
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) Orta Asya-Altı Koordinatörü ve Türkiye Temsilcisi Viorel Gutu da pandemi nedeniyle açlık ve yoksulluk çekenlerin sayısının 150 milyon daha artarak sorunun katmerlendiğini vurguladı. Küresel ölçekli bu problemi çözmek için küresel ölçekte çözümler gerektiğine ve kolektif olarak eyleme geçilmesi gerektiğini kaydeden Gutu, şöyle konuştu: "Söylemi alıp gerçek manada eyleme dönüştürmeliyiz. Açlık ve yoksulluk için başta gelen sektör tarım. Tüm çaba ve girişimlerimiz gıda güvenliği ve yeterli beslenmeyi sağlamak yönünde. Pandemiyle birlikte çok fazla hassasiyet içeren gruplarda artan açlık ve yoksulluğu azaltmak için çalışıyoruz. Çalışmalarımızı yedi ana noktada odakladık. Ama başarı ve çözüm için küresel ve yerel ölçekte diyaloglar, deneyim aktarımı kritik önemde. Güçlü işbirliği ve deneyim paylaşımıyla yoksulluk ve açlıkla mücadele edip yenmek mümkün. Bu umudu canlı tutmalıyız."
ÇİFTÇİ NE ÜRETECEĞİNİ NE KAZANACAĞINI BİLİYOR
Webinar kapsamında düzenlenen 'Açlığa Nasıl Son Vereceğiz – Sürdürülebilir Bir Tarım için Yol Haritası' paneli Cemre Hareketi Kurucu Ortağı Prof. Dr. Meltem Onay'ın moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Panelde konuşan Anadolu Birlik Holding Yönetim Kurulu Üyesi ve CEO'su Taner Taşpınar, sürdürülebilirliğin başında çiftçinin maliyetlerini düşürmek ve gelirini artırmanın geldiğini ve kooperatif olarak da bunun kendileri için esas konu olduğunu belirtti. Taşpınar, "Geliri artırıp maliyeti düşürebilmek için ilk adım sözleşmeli tarım yapmak. Bizim bölgemizde çiftçilerimiz ne üreteceğini ve ne kazanacağını biliyor. Böylece çiftçinin başka işlerle uğraşmasını engelliyor ve sistemden çıkmasının önüne geçiyoruz. Girdi maliyetlerini azaltmak için de her türlü desteği veriyoruz. Bunun yanı sıra bölgenin potansiyelini artırmak için yatırım yapıyoruz ki et ve süt entegre tesisimiz bunun en güzel örneği. Tüm çiftçilerimizin damlama sulama yapabileceği sisteme geçişi sürdürüyoruz. Bu dekar başına verimliliği artıracak ve fiyat ne olursa olsun çiftçinin gelirini artıracak" diye konuştu.
Sunar Şirketler Grubu CEO'su Hasan A. Özkan ise 100'ün üzerinde ülkeye ihracat yaptıklarını ve şirket bünyesinde en üst düzey temsille sürdürülebilirlik komitelerinin bulunduğunu dile getirerek, sözleşmeli tarım ile de sürdürülebilir üretim için çalıştıklarını vurguladı. BEL Karper CEO'su Aytekin Yıldız da şirketlerinin beş ana konuda sürdürülebilirlik hedefleri bulunduğunu kaydederek, Türkiye'nin 3T ile büyüyeceğine inandıklarını kaydetti. Yıldız, şöyle konuştu: "Bunlar tarım, teknoloji ve turizm. Bu üç alanda gelişirsek Türkiye'yi çok iyi günler bekliyor. Tarım ve teknoloji ise birbirinin ayrılmaz parçası. Orta ve uzun vadeli politikalarla tarım ve teknoloji işbirliği verimlilik artışı ve sürdürülebilirlik sağlayacak."
'PANDEMİYİ FIRSAT OLARAK GÖRMELİYİZ'
Grameen Bankası'nın kurucusu Nobel ödüllü ekonomist Muhammed Yunus, öncelikle aşı konusunda yaşanan sıkıntılara ve adaletsizliğe dikkat çekerek, aşının herkese ulaşabilir olması için patentlerin kalkması ve her yerde üretimine başlanması gerektiğini vurguladı. Çok karanlık dönemlerden geçildiğini söyleyen Yunus, "Ancak en karanlık saatler şafağın sökmek üzere olduğu saatlerdir. Demek ki şafak sökmek üzere... Bunu bir fırsat olarak görmemiz gerekiyor. Salgını dünyayı yeniden tasarlama fırsatı olarak görmeli ve pandemi öncesi insanı ve tüm diğer canlıları yok eden dünyaya dönmememiz gerekiyor" diye konuştu.
Yunus, ülkelerin pandemi öncesine dönmeye çalıştığını hatırlatarak "Bizi bu hale getiren dünya korkunç bir dünyaydı. Pandemi sona doğru giden trenden inme fırsatı veriyor. Başka yöne giden yeni bir trene binmeliyiz. Eski dünya küresel ısınmayla dünyayı yok ederken, yüzde 1'ine zenginlik ve refah sağlayıp yüzde 99'unu refaha erişimden uzaklaştırıyordu. Pandemiyle yüzde 1 trilyonlarca dolar kazandı, yüzde 99 gelirini kaybetti. Bu sürdürülemez bir dünya" dedi.
Muhammed Yunus pandemi sonrası kurulması gereken dünyayı ise şöyle anlattı: "Kötü şeylerin olmadığı bir dünya düşünmeliyiz. Ben üç sıfır dünyası diyorum buna. İlki sıfır karbon emisyonu. İkincisi sıfır refah sınırlaması, yani refahın bir yere odaklanmayıp tüm dünyaya yayılması. Son olarak da sıfır işsizlik... Şu anda hızla üstümüze gelen yoğun işsizliğin ortadan kalkmasını istiyoruz. Dünyada sürekli yapay zekânın ne kadar faydalı olduğu konuşuluyor. Ancak yapay zekâ insanı işinden yaşam kaynağından uzaklaştırıyor. Teknolojinin de hızlı bir şekilde bu yönde ilerliyor olması, bize bu sonuçları getirecek. 15 sene içinde milyarlarca kişi işsiz kalacak. Makinelerin bütün işi yapacağı gezegende insanın bulunmasının da anlamı kalmayacak ve insan atık hale gelecek. Doğa fazlalık sevmez, dolayısıyla böyle bir noktada insan yok olacak. Bu nedenle ne tarz teknoloji geliştirmeye çalıştığımıza dikkat etmemiz gerekiyor. Yeni teknolojiler tabi ki olmalı, ama hayatımızı mahvetmemeli. Teknoloji bizi kötülüğe götürüyorsa, bunu durdurmamız gerekir. Pandemi bize dünyayı yeniden tasarlamak için fırsat sunuyor. Bu nedenle eskiye dönmeyelim, hatta daha da geri gitmeyelim."
'PANDEMİYLE 250 MİLYON İŞ KAYBOLDU'
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Kıdemli Program Yöneticisi Özge Berber Agtaş, pandeminin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine darbe vurduğunu belirterek şöyle konuştu: "Salgın çalışma yaşamını derinden etkiledi, kalıcı zararlar verdi. Küresel kalkınmalardaki kazanımları on yıllarca geriye itti. 2020'de 2019 son çeyreğine göre küresel çalışma sürelerinde yüzde 8,8 kayıp yaşandı. Bu dünya genelinde 250 milyon işin kaybolduğu anlamına geliyor. Yoğun bir işsizlik riski gündemimize oturdu. Bu kayıp 2009 krizindekinin yaklaşık 4 katı. Ayrıca süre kaybının en temel sonucu ücret kaybına yol açması. Küresel işgücü geliri yüzde 8,3 düştü ve bu 3.7 trilyon dolara denk geliyor. İşsizlik eğilimi 33 milyon arttı, 220 milyona yükseldi."
Kadınların ve gençlerin bu dönemde daha sert etkilendiğini kaydeden Agtaş, kadınların istihdam kaybının yüzde 5 olduğunu ve her 6 gençten birinin işsiz kaldığını söyledi. Agtaş, "Türkiye'de de pandeminin etkisi yaşandı. Şubat-Aralık 2020 döneminde 2,3 milyon tam zamanlı reel iş kaybı yaşandı. Erkeklerin kaybedilen çalışma saati yüzde 7 iken, bu oranın kadınlar için yüzde 14,7'ye çıktı. İş aramayan ama çalışmayan 1,5 milyon kadın var, işgücü piyasasına katılmak istiyor, ama koşullar uygun değil. Artık geriye dönmememiz gerekiyor. Yenidünyayı düzenleyecek fikir ve eylemlerde insan odaklı, adil, hakkaniyetli ve sürdürülebilir bir toparlanmaya mecburuz" dedi.
YOKSULLUĞA SON
'Sıfır Açlık, Sıfır Yoksulluk' webinarının ikinci panelinde ise 'Daha Müreffeh ve Mutlu Bir Gelecek: Yoksulluğun Tüm Biçimlerini Her Yerde Sona Erdirmek' konusu işlendi. InBusiness Dergisi Yazı İşleri Müdürü Adil Uçar'ın moderatörlüğünde gerçekleşen panelde İŞKUR Genel Müdür Yardımcısı Samet Güneş, İslam Kalkınma Bankası Danışmanı Dr. Bashir Jama Adan, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkan Vekili Dr. Muhammed Adak, Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) Yönetim Kurulu Başkanı Hande Tibuk, Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül değerlendirmelerde bulundu.
İŞKUR Genel Müdür Yardımcısı Samet Güneş pandemide kısa çalışma ödeneğinden çok fazla insanın faydalanması için koşulları esnettiklerini belirterek, nakdi ücret desteğini de devreye aldıklarını söyledi. Pandemide ilk önceliklerinin işgücünü korumak ve ikincisinin de asgari düzeyde gelir desteği sağlayabilmek olduğunu söyleyen Güneş, 8 milyon haneye ulaştıklarını ve başarılı olduklarını düşündüklerini dile getirdi. 1 milyon vatandaşa 5,6 milyar TL işsizlik ödemesi yaptıklarını ve ücretsiz izne çıkarılan 2,5 milyon kişiye nakdi ücret desteği verdiklerini ifade eden Güneş, normalleşme döneminde de normalleşme desteğini devreye aldıklarını hatırlattı. Güneş, "İşkur olarak aktif işgücü programlarımızla vatandaşın nitelik ve beceri açıklarını kapatarak piyasanın aradığı donanımlar ve imkânlarla onlara yetiştirmeyi hedefliyoruz. Temel hedefimiz de vatandaşlarımızın işgücünün rekabet edebilirliğini artırmak ve güçlendirmek. Aktif işgücü programlarımız pandemi döneminde bile sürüyor. 423 bin kişi işbaşı ve mesleki eğitim programlarından yararlandı. Ve bu programlarımız istihdam garantisi içeriyor. Önümüzdeki dönemde de ülke genelinde beceri haritasını çıkararak becerileri ona göre geliştirmeye devam edeceğiz" dedi.
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Aziz Akgül de küresel salgın sonrası dünyanın yeni bir paradigmayı uygulaması gerektiğini belirterek, daha merhametli, hoşgörülü, iyilik yapmaya odaklı bir dünya kurulmasını önerdi. Asıl amacın yoksulluktan ve işsizlikten bahsetmeyeceğimiz bir dünya oluşturmak olduğunu söyleyen Akgül, israfın da azaltılması gerektiğini belirtti. Akgül yoksulluğun azaltılmasında hibeye dayalı stratejinin başarılı olmayacağını vurgulayarak çalışabilir durumda olanların da mikrokredi uygulamasından yararlanması gerektiğini belirtti. Akgül, Türkiye'de temel gelir ve vatandaşlık geliri uygulamasının başlaması gerektiğine dikkat çekti.
Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) Yönetim Kurulu Başkanı Hande Tibuk, gıda bankasıyla 12 bin kişiye ulaştıklarını dile getirerek, hedeflerinin gıda bankasının tüm ülkeye yaymak olduğunu belirtti. Tibuk, sistemlerine bağlı 32 şehirde 57 gıda bankası bulunduğunu belirterek, "Tedarik zinciri gibi hareket ediyoruz, yüzlerce bağışçımız var. Gıda bankasından yararlananların iş bulması için de çalışmalarımız var. İstihdam edilerek, yardım almayı bırakmalarını istiyoruz" dedi.
Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu Başkan Vekili Dr. Muhammed Adak ise 42 ilde faaliyet gösterdiklerini ve asıl hedeflerinin kırsal bölgelerden kente göçün durdurulması ve kırsal yoksulluğun ortadan kaldırılması olduğunu belirtti. Adak, özellikle tarım sektörünün modernizasyonuna katkı sağlayarak, kırsal ekonomik faaliyetlerin gelişmesine destek verdiklerini söyledi.
İslam Kalkınma Bankası Danışmanı Dr. Bashir Jama Adan da pandemi sonrası aşının herkese ulaştırılmasına öncelik verilmesi gerektiğini dile getirdi. Bu konunun ekonomik desteklerden çok daha önemli olduğunu vurgulayan Adan, "Pandemi farklı bölgelerde farklı etkilerde oldu. Afrika çok etkilenen bölge olarak öne çıkıyor. Geçiş ekonomisinde olan ülkeleri çok ciddi etkiledi ve yoksulluk düzeyi daha da yükseldi" dedi.
İslami finansmanın önemli bir alternatif olduğunu söyleyen Adan, üç kilit alana odaklandıklarını, hem kredi ihtiyacını en aza indirip hem de risk paylaşımı hedeflediklerini belirtti. Mikrofinansman entegre şekilde sunabildiklerinin altını çizen Adan, işbirlikleriyle Afrika'da tarımsal krediler için yeni bir finansman imkanına ulaştıklarını söyledi.
Webinarın açılışında konuşan InBusiness Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Hülya Güler, araştırmaların eğer her yıl düzenli olarak tarım ve gıdaya gerekli yatırımlar yapılabilirse 2030'da dünyada sıfır açlık hedefinin yakalanmasının mümkün olduğunu gösterdiğini belirterek "Yoksulluğun giderilmesi ise çok daha zorlu bir hedef ve bunun için tüm insanlar birlikte çalışmalıyız" dedi.
'Sıfır Açlık Sıfır Yoksulluk' webinarı Borsa İstanbul, Halkbank, Koza Altın İşletmeleri ve Türk Telekom sponsorluğunda gerçekleştirildi.