İstanbul depreminin ardından uzman isimden korkutan açıklama: Büyük bir depremin habercisi olabilir

Malatya, Elazığ, Niğde derken dün 16 sularında meydana gelen Marmara Denizi’ndeki deprem büyük paniğe yol açtı. Türkiye'nin tamamının deprem bölgesi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Hasan Sözbilir ve Şükrü Ersoy, büyük deprem ile ilgili korkutan açıklamalarda bulundu. İşte detaylar…

Giriş Tarihi 25 Eylül 2020, 10:53 Güncelleme 25 Eylül 2020, 10:58
İstanbul depreminin ardından uzman isimden korkutan açıklama: Büyük bir depremin habercisi olabilir

İÇİNDEKİLER

Dün saatler 16.36'yı gösterdiğinde Marmara Ereğlisi ilçesinde meydana gelen 4.2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul ve Tekirdağ'da yoğun bir şekilde hissedildi. Yaşanan sarsıntının ardından, vatandaşlar bu depremin olası Marmara depreminin tetikleyicisi olup olmadığı ile ilgili araştırma gerçekleştiriyor. Konuyla ilgili Ahaber canlı yayınında Şükrü Ersoy'dan önemli açıklamalar geldi.

Ersoy şu ifadeleri kullandı:

'Bu depremler bize büyük deprem gerçeğini hatırlatıyor. 4'ü geçtiği zaman ise insanlar yapılarda bunu ciddi bir şekilde hissediyor. Bundan dolayı büyük Marmara depremi geliyor mu? acaba diye kaygıyla endişeleniyorlar. Aynı kaygıyı bu deprem de biz de hissettik. Sizin de hatırlayacağınız üzere tam 1 yıl önce aynı bölgede yine depremler yaşanmıştı. Depremin yeri itibariyle bilim insanları kaygı yaşıyor.

'Bir defa Kuzey Anadolu fayı gibi tehlikeli bir fay zonunun Marmara Denizi'nin içerisinden geçtiğini biliyoruz. Batısında da Saroz körfezine uzandığını biliyoruz. Bu kırık 1200 km uzunluğunda Bingöl Karlova'dan başlayıp Saroz körfezine kadar devam ediyor. Peki, bu kırık üzerinde depremler yok mu? var tabi ki… '

'1939'dan 1999'a kadar bir seri depremle batıya doğru hareket edip kırıldı. Pek çok yer uzun süre deprem oluşturmamak üzere deprem enerjisini bitirdi. Marmara depremi içerisinde 1999'da Yalova'ya kadar olan Kocaeli depremi ile bir rahatlama vardı. Burada en az bir yüzyıl deprem olmayacak diye düşünürken, bu depremin boşalan enerjinin Marmara'ya transfer edildiğini biliyoruz.'

'Tekirdağ Çukurlu'nun orada, 1912 depreminin orada bir gerilim var. Diğer gerilimde Yalova'da kırılmaya aday. Bu bölgede oluşan depremler bilim insanlarını kaygılandırıyor. Peki, bu depremler büyük Marmara depreminin habercisi mi?'

'Keşke bunu söyleyebilsek. Ancak bir seri deprem yaşandıktan sonra böyle bir şey söyleyebiliyoruz. Biz Kuzey Anadolu bölgesinde kırılmayan yerleri biliyoruz. Bu uzunlukta kaç büyüklükte deprem olacağını da yaklaşık olarak tahmin edebiliyoruz. Bu bir yaklaşım modeli ve doğruya yakın olsa da süresine kesin bir şey diyemiyoruz. Onlu yıllar içerisinde bu 10 yıl olur 20 yıl olur, yarın da olabilir bu gecede olabilir. Bu bölgede 7'den büyük bir deprem yaşanabilir.'

Dokuz eylül üniversitesi deprem araştırma ve uygulama merkezi (daum) müdürü ve jeoloji mühendisliği bölümü öğretim üyesi prof. dr. hasan sözbilir, tuz gölü fayının deprem tekrarlama periyodunun birkaç bin yıl olarak belirlendiğini belirterek, "yıkıcı deprem için belirlenen zaman geçmiş durumda. şu anki depremler belki de daha büyük bir depremin de habercisi olabilir. bunu zaman gösterecek" dedi.

ÇOK SAYIDA FAY BİRBİRİNİ TETİKLEYECEK ŞEKİLDE DEPREM ÜRETEBİLİR
Niğde'de geçen pazar meydana gelen 5.1 büyüklüğündeki depremin ardından Aksaray perşembe günü saat 04.01'de 4.4 büyüklüğündeki depremle sallandı. Niğde'de hissedilen depremin ardından bir açıklama yapan DAUM Müdürü ve Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Sözbilir, ana şokun ardından 40'ın üzerinde artçı şoklar gerçekleştiğini ve sarsıntıların önceki depremlere göre Aksaray'a yaklaştığını söyledi. Depremlerin doğrultusuna bakarak ana faya belli bir doğrultuda meydana gelen küçük ölçekli faylarda sarsıntı meydana geldiğine dikkat çeken Dr. Sözbilir, çok sayıda fayın birbirini tetikleyecek şekilde deprem üretebileceğini açıkladı.

Sözbilir, "Bu bölgede Hasan Dağı volkanının kendisi var. Volkanın yaşı ile fayın yaşı aynı. İkisi de 10 bin yıldır faaliyet gösteren jeolojik yapılardır. Hasan Dağı volkanının yaklaşık 28 bin yıl önce püskürdüğünü biliyoruz. Daha sonra 9 bin yıl önce püskürmüş. Dolayısıyla insanlar yaşarken, Çatalhöyük zamanındaki dönemde Hasan Dağı'nın püskürdüğünü söyleyebiliriz" diye konuştu. Hasan Dağı'nın aktif bir volkan olduğunu söyleyen Prof. Dr. Hasan Sözbilir, buhar çıkışlarının zirveye yakın bölgede gerçekleştiğini belirterek, jeolojik çalışmalarla volkanın kabarma gösterip göstermediğinin ölçülmesi gerektiğini anlattı.

ÇOK ZAMAN GEÇMESİ GEREKİYOR VE BU ZAMAN GEÇMİŞ DURUMDA
Türkiye'de ilgili bilim insanlarının bu tür çalışmaları başlattığını açıklayan Sözbilir, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından görevlendirilen bir ekibin bölgede çalışmaya başladığını aktardı. Sözbilir şöyle devam etti:
"Bölgede hem kabuk titreşimi hem de düşey yöndeki hareketlerin sürekli izlenmesi gerekiyor. Bu yapıların birbiriyle ilişkisi ortaya çıkarılmalı. Tuz Gölü fayının kazı çalışmaları sonunda deprem tekrarlama periyodu ortaya çıkarılmış durumda. Bu periyod birkaç bin yıl olarak ortaya çıkmış. Yıkıcı deprem üretmesi için çok sayıda zaman geçmiş olması gerekiyor. Ve bu zaman geçmiş durumda. Şu anki depremler belki de daha büyük bir depremin de habercisi olabilir. Bunu zaman gösterecek. Ama şu an meydana gelen depremlerle volkanın ilişkisi arasında tam olarak nasıl bir bağıntı var, bunu ortaya çıkarmak için çalışmanın tamamlanması gerekiyor.

Bu bölgede Tuz Gölü fayının saçaklanması söz konusu olduğu için faylar birbirini tetikliyor. Belli bir zaman dahilinde bu tür depremlerin devam etmesi beklenebilir. Burada çok sayıda fay var. Birbiriyle bağlantılı. Bunların hepsi kuzeye Aksaray'a doğru ana faya bağlanıyor. Tuz Gölü fayının içinde 6 fay parçası var. Birbirini tetikleyecek depremler üretebilir. Fay yaklaşık 200 kilometre uzunluğunda. 7.2 büyüklüğüne varan depremler ürettiği biliniyor. Gelecekte de bu büyüklükte deprem üretebilir."

'VOLKAN CİVARINA SİSMOMETRELER YERLEŞTİRİLDİ'
DAUM Yönetim Kurulu üyelerinden Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Mehmet Utku da TÜBİTAK ekibinin bölgedeki çalışmaları hakkında bilgi verdi. Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatarak kamuoyunda oluşan deprem hassasiyetine dikkat çeken Dr. Utku, "Depremle ilgili uzmanlık alanı olan kişiler o depremi anlamaya çalışıyor. 20 Eylül'de meydana gelen ve yaklaşık 3 km derinlikte yaşanan depremin ardından da aynı hassasiyet yaşandı. Bu depremin özelliği yakınında bir yanardağın olmuş olmasıydı. Türkiye'de zaten çok sayıda volkan var. Hasan Dağı volkanı yakınında ve Tuz Gölü fayında olması diğer depremlere göre farklı şeyler düşündürdü. Depremin volkanizma kökenli olup, olmadığını anlamak için TÜBİTAK bölgeye bir ekip gönderdi. Bu ekip volkan civarına sismometreler yerleştirerek oradaki yer sarsıntıları aletlerle izleyecek" dedi. Ekibin tek bir alet ile değil deprem etkinliğini anlayabilecek sayıda istasyon kurup, ağ oluşturacağını kaydeden Dr. Utku, o bölgede kaydedilen depremlerin volkandan kaynaklanıp kaynaklanmadığının keşfedileceğini dile getirdi.

'TÜRKİYE'NİN TAMAMI DEPREM BÖLGESİ'
Türkiye'nin bu konuda yeterli alt yapıya sahip olduğunu ifade eden Dr. Mehmet Utku şunları söyledi:
"Sonuçların ortaya çıkması için çalışmayla ilgili bir süre vermek zor. Bu çalışma başlangıç. Ülkemizdeki belli kurumların yeni çalışmalarında son 10 bin yılda faaliyet gösteren volkanlar sismik ve jeofizik aletlerle izlenecek. Alet gözlem ağıyla sürekli olması gerekir. İlk aşamada yakın zamanda olan depremlerin volkanik kökenli olup olmadığı anlaşılacak ama daha sonra yerleşim planlarının şehir bölge planlamalarının gözden geçirilmesi gerekecek. Türkiye'nin tamamı deprem bölgesi. Niğde ve Tuz Gölü'nün güney batı kesiminde sismik etkinlik devam ediyor. Yerbilimciler bu sismik etkinliğin volkanizma kökenli olup olmadığını araştırıyor. Buna göre yeni önlemler alınabilir. Bu çalışma için en az 6 istasyon kurulmalı. Mühendisler ve teknik elemanlar çalışıyor."