Numan Kurtulmuş'tan finansal operasyonlara sert tepki: Türkiye kimseye muhtaç olmaz

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş A Haber canlı yayında önemli açıklamalarda bulundu. Kurtulmuş, Türkiye'nin koronavirüse karşı yakaladığı başarının birilerini rahatsız ettiğini söyledi. Son günlerde yapılan ekonomik saldırılarla ilgili de konuşan Kurtulmuş, "Türkiye kimseye muhtaç olmaz, doğru istikamette gidiyoruz. IMF'ye mahkum olmamızı isteyenler var." ifadelerini kullandı.

Giriş Tarihi 10 Mayıs 2020, 22:58 Güncelleme 11 Mayıs 2020, 00:16
Numan Kurtulmuş’tan finansal operasyonlara sert tepki: Türkiye kimseye muhtaç olmaz

İÇİNDEKİLER

AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, "Bundan sonraki süreçte de 'Bu iş nasılsa kontrol altına alındı.' diye boş vermeyeceğiz. En ufak bir gevşemeye mahal bırakmayacağız. Atılan normalleşme adımlarının sonuçlarına bakılacak, eğer gerçekten en ufak bir risk görülürse buralarda yeniden bir sıkılaştırma politikalarına gidilecek." dedi.

Kurtulmuş, A Haber'de canlı yayınlanan Arka Plan adlı programda Orhan Sali'nin gündeme dair sorularını cevapladı.

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) ile mücadelede son günlerde ortaya çıkan rakamlara dikkati çeken Kurtulmuş, "Gerçekten bu işin belli oranda kontrol altına alındığını gösteriyor. Aşağı yukarı 2 aydır çok büyük bir mücadeleyle, topyekun 83 milyon olarak herkes büyük fedakarlıklarla böyle bir dengeleme, baskılama noktasına geldik." diye konuştu.

Kurtulmuş, şimdiye kadar alınan tedbirlerin berhava edilmemesi gerektiğini anlatarak, tedbirli bir şekilde yeni normal hayata adım atılmasının önemine işaret etti.

Yeni normalin başlamasıyla her şeyin pandemi öncesi dönem gibi olacağı anlamına gelmediğini ifade eden Kurtulmuş, şunları aktardı:

"Tedbirlerimizi alarak, sosyal mesafemize uyarak, kademeli olarak alanlara geçişi sağlayarak bu işi sürdüreceğiz. Tedbirli olacağız. Teyakkuz halinde olacağız ama bir taraftan da hayatın normalleşmesiyle ilgili süreç başlayacak. Bu sürecin çok dinamik bir süreç olduğunu Cumhurbaşkanımız açık bir şekilde ifade etti. Başından beri Türkiye'nin en büyük avantajı hem sağlık sisteminin çok hazırlıklı olması, yetenekli bir sağlık ordusuna sahip olması, sistemin alt yapısının sağlam olması hem de Türkiye'nin ilk andan itibaren tedbirleri çok etkin bir şekilde uygulaması, pandemiyi bir şekilde kontrol altına almaya başlamamızda büyük faydası oldu. Bundan sonraki süreçte de 'Bu iş nasılsa kontrol altına alındı.' diye boş vermeyeceğiz. En ufak bir gevşemeye mahal bırakmayacağız. Atılan normalleşme adımlarının sonuçlarına bakılacak, eğer gerçekten en ufak bir risk görülürse buralarda yeniden bir sıkılaştırma politikalarına gidilecek."

"İLK VAKADAN SONRA ETKİN VE ANINDA TEDBİRLER ALINDI"
Kurtulmuş, Türkiye'nin Kovid-19'la mücadele ettiği dönemde karşılaştığı manipülasyonlara dair ise şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde bu sürece son derece hazırlıklı. Cumhurbaşkanlığı Yönetim Sistemi'nin de sağladığı etkin mücadele araçlarıyla birlikte son derece başarılı şekilde bunu sürdürüyoruz. Sağlık sistemimizin sonuçlarını başarılı şekilde almaya başladık. İlk andan itibaren dedik ki; bu sadece sağlıkla ilgili bir alan değildir. 11 Mart'ta ilk vaka görülmüş, 12 Mart'ta Cumhurbaşkanımız Çankaya Köşkü'nden Bilim Kurulu üyelerini bir taraftan Bakanlar Kurulu üyelerini bir taraftan ekonominin aktörlerini, sendikaları, odaları, borsaları, bizleri ve geniş bir kadroyu toplayarak alınacak tedbirler üzerine konuşuldu. Çok etkin ve anında tedbirler alındı. 3'e ayrıldı bu tedbirler. Bir tarafta sağlıkla ilgili olanlar, ekonomiyle ilgili olanlar, üçüncü alan da sosyal psikolojinin bir şekilde güçlü tutulması için toplumsal dayanışma ruhunun artırılmasıydı. Özellikle yeni dönemin kilit kavramı olduğuna inandığım güven üzerinden toplumsal güvenin artırılması süreci. Bunları eş zamanlı olarak yürüttük, yürütmeye devam ediyoruz."

Bu süreçte Türkiye'nin, on binlerce vatandaşını yurt dışından tahliye ettiğini, yerli solunum cihazını ürettiğini, çok sayıda ülkeye yardımda bulunduğunu anımsatan Kurtulmuş, "Bütün bunlardan rahatsızlık duyan birileri var. Her zaman olur bunlar. Bunlar toplumun az bir kesimidir ama ne yapsanız... Hatta başından itibaren 'Şu vakalar artsa.' diye canla başla vakaların artmasını izleyen insanların olduğunu gördük. Hatta öyle iftiralar öyle yalan dedikodularla bu işi yürütmeye çalıştılar ki vaka ve ölüm sayısının gizlendiği propagandası yapıldı. İnsanlara yardım edilmediği, hastanelerin çalışmadığı gibi, sağlık personelinin araç gerece ihtiyacı olduğu yönünde son derece manipülatif bilgiler ortaya konulmaya çalışıldı. Başarımızın altındaki önemi bir husus da şudur: Biz ilk andan itibaren dedik ki; 'Bu bir politik süreç değildir. Burada politika yapan kaybeder.' Bütün Türkiye'yi kapsayan, 83 milyonu ilgilendiren insani bir meseledir." ifadelerini kullandı.

Kurtulmuş, süreci asla politik olarak görmediklerini yineleyerek, birilerinin bundan rahatsızlık duyduğunu söyledi. Son 3 haftadır yaşanan bazı tartışmalara dikkati çeken Kurtulmuş, "Önce hatırlayın Diyanet İşleri Başkanımıza yapılan saldırı. Arkasından darbe imalarının gündeme getirilmesi, eş zamanlı Fahrettin Altun'la ilgili spekülasyonlar ve yalan haberler, arkasından geçtiğimiz hafta T3 Vakfı ve Selçuk Bayraktar'a karşı yapılan birtakım saldırılar. Son günlerde de Hazine ve Maliye Bakanımıza, ekonomi yönetimine karşı yapılan birtakım saldırılar. Buradaki esas mesele Türkiye ekonomik açıdan yanlış ve başarısız adımlar attığı için değil, sağlıkta yanlış adımlar attığı için değil, Türkiye'nin bu süreçlerde kötü niyetli, buradan politika üretmek isteyen politik merkezlere karşı hiçbir şekilde ağızlarını açamayacakları net bir başarı elde etmesi birilerini rahatsız etti." dedi.

"DÖVİZDEKİ DALGALANMA GEÇİCİDİR, EN KISA ZAMANDA ESKİ HALİNE GERİ DÖNECEKTİR"
Kurtulmuş, Türkiye'nin pandemideki başarısının birilerini rahatsız ettiğini belirterek, "Türkiye, pandeminin ilk görüldüğü günden itibaren ekonomi anlamında neler yapılacağıyla ilgili çok etkin çalışmalar yürüttü. Bu üç alanda sürdürüldü. Bir taraftan esnaf ve sanatkarlarımızın iş yerlerini devam ettirebilmeleri için kısa çalışma ödenekleri gündeme getirildi. Arkasından sanayicimizin tezgahının dağılmaması için sanayicilerimize ciddi destek verileceği programlar açıklandı. Yoksul ve dar gelirli kesimlere de üçüncü parti bittiği zaman yaklaşık 5,5 milyon aileye ulaşılmış olacak, şu anda 4,4 milyon aileye ulaşıldı. Bunlara da biner lira yardımla bu süreçteki yüklerini hafifletmek için Hazine ve Maliye Bakanlığı ve Sayın Bakanımız son derece etkin bir şekilde bu yönetti." diye konuştu.

Kurtulmuş, döviz kurundaki artışa ilişkin tartışmalara değinerek, bu tartışmaların ekonomiyi bilen kişiler tarafından yapılması gerektiğine vurgu yaptı.

Dövizin sadece Türkiye'deki şartlar dolayısıyla artmadığını dile getiren Kurtulmuş şöyle konuştu:

"ABD doları bütün dünyada rezerv paradır. İnşallah pandemiden sonra bununla ilgili bütün dünyayı kürsel olarak ilgilendiren çalışmalar yapacağız. Zaten dünyada bütün ülkelerde dolar ciddi şekilde pahalandı. Milli para birimlerinde geriye doğru gidiş söz konusu oldu. Bizden çok daha kötü noktada olan özellikle gelişmekte olan ülkeler. Brezilya gibi Rusya gibi açık bir şekilde etkilenenler var. Türkiye de gelişmekte olan ülkelerin tamamı gibi rezerv para olması dolayısıyla döviz üzerindeki hareketlenmeden etkilendi. Ama inşallah en kısa zamanda ekonomideki normalleşmeyle birlikte döviz de gerileyerek eski haline doğru gidecektir. Bir iktisatçı olarak şunu söyleyeyim, eğer Türkiye ekonomisi dengeleri zayıf olsaydı, böyle bir krizi atlatabilecek güce sahip olmasaydı bu tür dalgalanmaların kalıcı bazı hasarları olabilirdi. Ama şundan milletimiz emin olsun, rahat olsun, bu dövizdeki dalgalanma geçicidir, en kısa zamanda eski haline geri dönecektir."

Numan Kurtulmuş, bazı çevrelerin özellikle 3-4 yıldır Türkiye'nin ekonomide faz değiştirmiş olmasından son derece rahatsız olduğunun altını çizerek, "Önceden Türkiye'de neo-liberal iktisadi acımasız kuralları içerisinde hareket ediliyordu. 'Dünyanın her neresinde pahallı bulursak oraya satarız, dünyanın neresinde ucuz bulursak oradan alırız.' Sanki dünya o neo-liberal tezlerin çerçevesindeymiş gibi sanki dünya tamamıyla serbest rekabet sistemine sahipmiş gibi 'Türkiye'de bazı şeyleri üretmeye ne gerek var,, dışarıdan alırız.' diyerek Türkiye'nin milli bir ekonomisinin, milli stratejik bir sanayisin oluşmasını engelleyen bir anlayış vardı. Son 4-5 yıldır bu anlayış ciddi bir şekilde değişmiştir ve Türkiye başkasına muhtaç olmaktansa kendi milli ekonomisini, milli teknolojisini ve sanayisini geliştirmek için yerli üretim yapmaya başladı. Bunun ne kadar önemli olduğunu bu pandemi krizi sırasında vahşi kapitalizmle yönetilen ülkeler de gördü. Dolayısıyla biz içeride ürettikçe mesela SİHA'ları, İHA'ları yaparken 'Niye bunları yapıyorsunuz, gidin dışarıdan alın' diyenler vardı. Türkiye prangalarını kırmış atmıştır. Milli ekonomisini güçlendirecek, kimseye muhtaç olmadan kendi ayakları üzerinde durabilecek güce ulaşmıştır. Bunu daha da güçlendireceğiz. Son zamanlarda hükümetimize, Cumhurbaşkanımıza, Maliye Bakanlığımıza yapılan bu saldırıların arkasındaki temel mesele de budur. Aslında milli ekonomideki anlayışın yükselişinden duyulan rahatsızlıktır."

Kurtulmuş, pandemi başlamadan önce bazı kesimlerin Türkiye'nin IMF'nin kapısına gitmesini temenni ettiklerini, hatta bu noktada IMF yetkilileriyle görüşmeler yaptıklarını ifade ederek, "Türkiye bu milli ekonomi istikametinde yürüyüşüne sağlam adımlarla devam edecektir. Allah'ın izniyle Türkiye bir daha IMF'in kapısına gitmeyeceği gibi pandemi geçtikten sonra bütün yerkürede yeni bir finansal mimari nasıl kurulabilir, yeni bir siyasal mimari nasıl kurulabilir bunların tekniklerini bütün dünya kamuoyu ile paylaşacağız. Yeni, adil ve hakkaniyetli bir dünya dünyanın kurulabilmesi için Türkiye hem öncülük hem de sözcülük yapacaktır. Üç haftadır süren algı operasyonları ne kadar doğru yolda olduğumuzu, hükümetin ne kadar başarılı olduğunun göstergesidir." diye konuştu.