AK Parti'den Mustafa Akıncı'ya sert tepki!

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yönelik düzenlediği Barış Pınarı Harekatı hakkında skandal açıklamalarda bulundu. Akıncı'nın açıklamalarına sert tepki gösteren AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik "Açıklama basiretsizlik ve saygısızlık" ifadeleriyle sert tepki gösterdi.

Giriş Tarihi 13 Ekim 2019, 10:33 Güncelleme 13 Ekim 2019, 12:28
AK Parti’den Mustafa Akıncı’ya sert tepki!

İÇİNDEKİLER

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye'nin terörle mücadele kapsamında Fırat'ın doğusuna yönelik düzenlediği Barış Pınarı Harekatı hakkında skandal açıklamalarda bulundu. "Barış Pınarı desek de akan kandır" diyen Mustafa Akıncı'ya AK Parti'den de tepki geldi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Akıncı'nın skandal açıklamalarına yönelik, "Açıklama basiretsizlik ve saygısızlık" ifadelerini kullandı.

A Haber canlı yayınına katılan Ömer Çelik, Akıncı'nın terör örgütünden yana tavır aldığını belirterek, konuyla ilgili izahat isteyeceklerini söyledi.

Çelik, "1974'te yapılan Kıbrıs Barış Harekatı'nı KKTC Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan kişiye hatırlatmak zorunda kalıyoruz. 1974'te sanki hiçbir şey yoktu da öylesine kan döküldü gibi bir algı yaratmaya çalışıyor. Bir cümle kalabalığı peşinde. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturduğunu unutuyor. En azından şehit olmuş arkadaşlarının hatırına bu tarz bir açıklama yapmaması gerekiyordu. Terör örgütü kınamaktan kaçınan bir dil kullanıyor ama Türkiye'yi eleştirmekten de kaçınmıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse şimdiye kadar duyduğumuz en vahim açıklama. Sayın Akıncı'nın ismi doğru ve meşru tarafa yazılmamıştır. Karşımızda bir cinayet şebekesi yokmuş gibi davranıyorlar. Resmi bir izahat isteyeceğiz. " ifadelerini kullandı.

Ömer Çelik'in yaptığı açıklamalardan satır başları;

"KARŞIMIZDA BİR CİNAYET ŞEBEKESİ VAR..."

Çok enterasan bir şey... 1974 yılındaki Barış Harekatı'nın niçin yapıldığını Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan birisine hatırlatmak zorunda kalıyoruz. Sanki orta hiçbir şey yoktu da durduk yere kan döküldü açıklaması yapılıyor. Karşımızda bir cinayet, soykırım şebekesi vardı. 1974 yılında Kıbrıs'a başlatılan Barış Harekatı bu yüzden yapıldı. En azından şehit olmuş arkadaşları hatırına daha dikkatli bir dil kullanması gerekir.

"BU AÇIKLAMASI ŞİDDETLE KINIYORUZ"
Kendisini, Kıbrıs Barış Harekatı ve Barış Pınarı Harekatı ile ilgili yaptığı açıklamalar açıkça basiretsiz bir açıklama olduğu gibi milletimize, devletimize ve Kuzey Kıbrıs Türk halkına açıkca bir saygısızlıktır. Barış Pınar harekatıyla ilgili yaptığı açıklamada, diyalog ve diplomasiden bahsediyor. Şimdiye kadar Türkiye'nin bu meselede verdiği mücadeleyi unutmuş. Ayrıca Türkiye, 'Güvenli Bölge' kapsamın terör örgütlerinin oradan çıkarılması için aylardır mücadele veriyor. Sanki durduk yere Barış Pınarı harekatını yapıyormuşuz gibi terör örgütlerini kınamaktan çekinen bir dil kullanıyor. Şimdiye kadar duyduğumuz en vahim açıklamalardan biri... Keşke Akıncı, terör örgütünü kınasaydı, milletimizin ve devletimizin yaptığı bu haklı mücadelenin yanında dursaydı, Mehmetçiğimizin yanında dursaydı. Kıbrıs Barış Harekatı ve Barış Pınarı Harekatı ile ilgili Akıncı'nın aynı kafa karışıklığına sahip olduğu görülüyor. Cumhurbaşkanlığı makamında olan birisinin devlet adabına içerisinde daha dikkatli bir dil kullanması gerekir. Bu açıklamayı şiddetle kınıyoruz, Kuzey Kıbrıs Türk halkının da bu açıklamayı tasvip etmediğini biliyoruz.

Yaptığı açıklamanın elbetteki izahı olacak. Çok uzun ve baştan aşağı kelime kalabalığı olan bir açıklama... Terörü kınamaktan ve terörü açıkça kınamaktan kaçınan bir tutum sergiliyor. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'nı eleştiriyor. Sanki karşımızda o zaman karşımızda bir cinayet şebeksi yokmuş da durduk yere kan akıltılmış gibi bir imaj oluşturuyor. Şimdiki Barış Pınarı harekatını eleştiriyor. Karşımızda bir terör örgütü, bir cinayet şebekesi yokmuş gibisinden durduk yere harekatı başlatılmış gibi gösteriyor. Ya da diplomasi yolları açıkmış, terör örgütü ile diyalog kurmak meşrumuş gibi göstererek bunlar niye yapılmıyor da askeri harekata başvurluyor tutumu içerisinde... Hiçbir şekilde cumhurbaşkanlığı makamında oturan birisinin yapmaması gereken bir açıklamayı yapıyor.

"AKINCI'YA AÇIK VE NET BİR ŞEKİLDE HATIRLATIYORUZ!"
Kendisine açık ve net bir şekilde hatırlatmak isteriz. 1974 Kıbrıs Barış Harekatı meşru ve zorunlu bir harekattı. Karşımızda o zaman Kıbrıs Türk varlığını yok etmek isteyen soykırım uygulayan bir cinayet şebekesi vardı ve bu cinayet şebeksi cinayetlerini bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşiyordu. O zaman da bütün dünya bize karşıydı. Ama biz bütün dünya bize karşı diye oturup Akıcı'nın aklıyla hareket edip "Gelin bakalım, konuşalım bu cinayetleri diplomasi yoluyla çözelim..." deseydik bir sonuç alabilir miydik? 1974 Barış Harekatı ile sonuç alındı. Akıncı'nın yaptığı açıklama son derece basiretsiz bir açıklamadır.

"ŞEHİTLERİMİZE SAYGISIZLIK YAPILIYOR"
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) deyince bizim yüreğimiz sızları. KKTC davası bizim milli davamızdır. Biz cumhurbaşkanlığı makamında oturan birisini eleştirmek durumuna gelmek istemezdik. Fakat kendisi KKTC cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığına ve ağırlığına eşit bir açıklama yapmıyor. Hem KKTC'deki haklı davamıza ve orada şehit düşmüş şehitlerimize hem de bugün şehitler vererek yürüttüğümüz 'Barış Pınarı' harekatına saygısızlık yapıyor. Keşke Türkiye'nin terörle mücadelesinde yana olsaydı. Şimdiye kadar gördüğümüz açıklamalar içerisinde en vahim, en basiretsiz ve en saygısız açıklama haline gelmiştir bu!..

MUSTAFA AKINCI NE DEMİŞTİ?
KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye'nin güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek, bölgeye barış ve huzuru getirmek amacıyla yürütülen Barış Pınarı Harekatı dördüncü gününde tepki çeken bir açıklama yapmıştı.

Mustafa Akıncı'nın açıklaması şöyle:

"Bazen sessiz kalmak söyleyecek sözünüz olmadığından değildir. Bazen durumlar o kadar karmaşıktır ki, bazı kestirmecilerin kolaycılığında "Evet" ya da " Hayır "la geçiştirilmesi mümkün değildir. Söyleyeceklerinizle durumu etkileme olanağını göremediğiniz durumlarda sessiz kalmak da gerekebilir. Ancak Türkiye'nin Suriye'deki son operasyonu konusunda sürekli üzerime geliniyor. Kimi görüşümü merak ettiğinden, ama bir çoğu da kendi politik amaçlarına malzeme yapmak telaşı ile sabırsızlanıyor. Bazı çok bilmişler de bu sessizlik üstüne komplo teorileri bile icat etmeye başladılar. Bu durumda ne düşündüğümü açıklamak kaçınılmaz oldu: Herşeyden önce içimizde Türkiye'nin iyiliğini ve terör belasından kurtulmasını istemeyen olduğuna inanmıyorum. Mesele "Türkiye'nin iyiliği nerededir?" sorusunun yanıtındadır. Bu sorunun gerçek muhatabı elbette Türkiye'de yaşayanlardır. Ama benim inancım Suriye topraklarının artık neredeyse 10. yılına girmekte olan savaşa doyduğu noktasındadır. On yıldır akan kan bundan böyle de akmaya devam ederse barışa ulaşmak mümkün olmayacaktır. Bana göre Türkiye'nin mutlu ve huzurlu geleceği Türkü – Kürdü – Arabı ve Türkmeni ile tüm bölge halklarının dialog içinde inşa edecekleri bir düzenle mümkün olacaktır. Suriye'nin toprak bütünlüğü içinde kendi sınırlarına sahip çıkabileceği ve Türkiye'nin de kendi sınırlarını güvende hissedebileceği bir durumun yaratılması gerekiyor. Bunun için kanımca Türkiye ile Suriye arasında en erken zamanda ilişkilerin yeniden tesis edilmesinin büyük yararı olacaktır. Bunun da ötesinde Türkiye'nin Mısır dahil diğer bölge ülkeleriyle bozulan ilişkilerinin de düzeldiğini görmek en büyük dileğimdir. AB ile kavgalı değil işbirliği içinde bir Türkiye herkes için daha iyi olacaktır. 1974 yılında 27 yaşındayken, Faşist Yunan Cuntasının neden olduğu Türkiye'nin askeri harekatında ben de her genç Kıbrıslı Türk gibi görev aldım. Lefkoşa'da Dereboyu'ndaki savaşta arkadaşlarım yanımda şehit düştüler; pek çoğumuz gibi ben de savaşın ne demek olduğunu yaşayarak öğrendim. Bu nedenle savaşın acılarını hiç bir toplumun yaşamasını istemem. Türk- Kürt- Arap hiçbir çocuğun burnunun kanamasını arzulayamam. Daha önce de söyledim 1974'te biz adına Barış Harekatı desek de bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi Barış Pınarı desek de akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce dialog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir."