Evlat nöbetindeki acılı ailelerin sayısı 17'ye çıktı!

Diyarbakır'da bölücü terör örgütü PKK'nın kaçırdığı çocukların aileleri HDP binası önündeki evlat nöbetlerine devam ediyor. Bekleyiş 7. gününe girerken acılı ailelerin sayısı 18'e yükseldi. Ailelerin anlattıkları ise yürekleri dağladı. Bir acılı anne “Eşimi alıp dağa gittim. Dağa, bayıra haykırdım. Gittim buldum onu. Oğlum gözlerimin içine baktı, baktı... Gelecekti ama korkuyordu.” ifadelerini kullandı.

Giriş Tarihi 09 Eylül 2019, 11:01 Güncelleme 09 Eylül 2019, 11:29
Evlat nöbetindeki acılı ailelerin sayısı 17’ye çıktı!

İÇİNDEKİLER

Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakırlı annelerin, 3 Eylül'de HDP İl Başkanlığı önünde başlattıkları oturma eylemi devam ediyor.

EYLEME KATILAN AİLE SAYISI 18'E YÜKSELDİ
Diyarbakır'da çocukları için eylem yapan ailelerin sayısı 18'e yükseldi. Saliha Edizer 5 yıl önce 14 yaşındayken giden oğlu Yakup, Süleyman Aydın ise 4 yıl önce 15 yaşındayken götürülen oğlu Özkan için eyleme katıldılar.

Oğlu Yakup Edizer'in dağda olduğu görüntüsünün yayınlandığını belirten anne Saliha Edizer, çocuğunu dağa HDP'nin yolladığını savundu. Anne Edizer, "9 Haziran 2015'te çocuğumu kandırıp gönderdiler. İstanbul'dan geldim, lise öğrencisiydi, evden çıkmayan bir çocuk birdenbire kandırılıp kayboldu. Arkadaşlarından biriyle konuştu, biri Kağıthane ilçesine gönderip, ben geliyorum demiş, o çocukta öğrenciydi. O çocuktan şüphelendim, Kağıthane'de HDP başkanlığımı var bilmiyorum, ben desteklemedim hiçbir zaman desteklemem de, çocuğumu istiyorum. Benimki de olmak üzere bütün annelerin yüreği yanıyor, çocuğumu bulamıyorum diye gece gündüz ağlıyorum. Çocuğumun bana ihtiyacı var, yanımda olsun istiyorum, kendi iradesi olmadan çocuğu kaçırıp gönderdiler. 14 yaşını bitirmişti kaçırılırken, şuanda 19 yaşında. Hiç haber alamadım, sadece bir akrabamız, Kürt kanalı izlerken videosunu görüyor. Bizde oradan gördük, yoksa bilmiyordum. Çocuğumu değiştirmişler ama tanıdık, yöresel kıyafetlerini falan giydirmişler. Çocuğumu HDP götürdü başkada kimse götürmedi, çünkü onların ilçesinde gitti. Biz burada eylem yapacağız, çocuklarımız getirilinceye kadar, çocuklarımızı da getirmelerini istiyoruz" dedi.

"GEREKİRSE BURADA ÖLMEYE RAZIYIZ"
Özkan Aydın'ın babası Süleyman Aydın ise Diyarbakır'da barış sürecinde çocuğunun kaçırıldığını aktardı. Aydın, "Çocuğum 2015'te kayboldu, bir eve geldim evdekiler Özkan gelmemiş dediler, sorduk soruşturduk çocukları dağa götürdüklerini söylediler. Ben gidip polise söyledim, onlarda Lice'ye büyük bir ihtimal götürdüklerini söylendi. Bende minibüse bindim Lice'ye gittim terör örgütlerinin yanına, onlarda geldi, çocuğumun kaybolduğunu söyledim, adını soyadını aldılar. Soruşturdular oğlumun orada olduğunu söylediler, dedim oğlum 15 yaşında verin ne işi var burada, daha sonra oğlumu gönderdiklerini ve burada olmadığını söylediler. Daha sonra zorluk çıkardılar hiçbir şey yapamadan eve dönüm. Tekrardan polisi bilgilendirdim, 4 yıldır oğlum kayıp 15 yaşındaki çocuğun ne işi var dağda, hiçbir şekilde haber alamadım. Annesi hasta evde kalkamıyor, oğlumdan dolayı babam rahmet etti, perişan bir haldeyiz oğlumun gelmesini istiyoruz. Oğlumu buraya getirmeden götürmezler, onun için ben buradayım ve arkadaşlarıma katılıyorum. Gerekirse biz burada ölmeye de razıyız, oğlumu versinler. Oğlum kuaför salonunda çalışıyordu" diye konuştu.

Diyarbakır'da 21 yaşındaki oğlunun HDP binasına girdikten sonra ortadan kaybolduğunu söyleyerek eyleme başlayan Hacire Akar, çocuklarını terör örgütüne kaptıran diğer aileler için işaret fişeği oldu. Annelere babalar da katıldı, eylem yapan terör örgütü mağduru ailelerin sayıları arttı. Remziye Akkoyun da oturma eylemi yapanlardan. Dilinden Kürtçe ağıtlar eksik olmuyor. Oğlu Azat 6 yıl önce, henüz 9 yaşındayken örgüt tarafından kandırılmış. Remziye Ana oğlunu 2-3 kez alıp yeniden eve getirmiş ama nafile. Remziye Akkoyun yaşadıklarını şöyle anlattı: "Azat daha 4. sınıfı bitirmişti. Yaz tatilinde arkadaşlarıyla beraber çıktı dağa. Hepsi döndü, Azat dönmedi. Onu bir daha sokağa salmam diye. Şimdi 15'ine girecek. Babası üç kere Kuzey Irak'a gitti almaya ama gelmedi. Sonra, 1 yıl önce haber geldi oğlumdan. Babasını aradı 'Baba gel görüşelim. PKK'nın elinde Irak'tayım. Kurtarın beni. Gelmek istiyorum, kaçamıyorum' diye Kuzey Irak'a çağırdı. Babası yola çıktı ama yolda kaza geçirince gidemedi. Oğluna, 'Senin yüzünden kaza geçirdim' demeyeyim diye, 'Hastayım gelemedim' dedi. O günden sonra bir daha aramadı. Artık haber alamıyoruz."

"ARTIK KİM NE DERSE DESİN"
Mekiye Kaya ise 4 yıl önce, henüz 14 yaşındayken ortadan kaybolmuş. Annesi Hüsniye Kaya 2 gündür HDP binasının önünde eylemde: "Diyarbakır Namık Kemal Lisesi ikinci sınıfta okuyordu. Evden giderken kimliğini, cüzdanını bile almadı. Kızımı her yerde aradım, bulamadım. Çeteler, 'Senin kızın Suriye'de' dediler. Kızıma uyuşturucu verip, kaçırdılar. Okula gitti bir daha gelmedi. Arkadaşı kandırdı. Her gün ağlıyorum. Bir haber yok. Kardeşleri de ağlıyor. Kızım saygılı, terbiyeli biz kızdı. Okula gidiyordu, geldiği zaman yatıyordu. 'Niye yatıyorsun' dediğimde 'Uykum geldi' diyordu. 2 gündür buradayım. Televizyonda gördüm buraya geldim. Belki kimse duymamıştır kızımın kaybolduğunu diye kimseye söyleyememiştim. Akrabalarım da bilmiyordu şu ana kadar. Artık kim ne derse desin. Ben annesiyim, ciğerim yanıyor. Kimin de ne dediği umurumda değil."

"OTOBÜSTEN KAÇIRDILAR"
HDP İl Binası önünde eylem yapanlardan biri de 4 yıl önce terör örgütü tarafından kaçırılan Şevket Altıntaş'ın oğlu Müslüm Altıntaş. Aslen Halfetili ancak 42 yıldır Gaziantep'te yaşıyor: "Erzincan'a giderken Tunceli Pülümür'de teröristler kaçırdılar oğlumu. Karakoldan, 'Tunceli-Pülümür yolunda çocuğunuzu kaçırdılar. Onların sorunu bizimle, rütbelilerle. Korkmayın, merak etmeyin 10 gün sonra bırakırlar' diye haber geldi. İlk şoku atlattıktan sonra umudumuz devam etti. Ha bugün ha yarın gelecek diye aradan 4 yıl geçti. Ankara İnsan Hakları Derneği Başkanı Öztürk Türkdoğan, sürekli bize '1 ay kaldı, 5 gün kaldı, bu sefer başaracağız. Evinize gidin huzur içinde bekleyin' dedi. Söyledikleri hep aynı cümle, 'Devlet yanaşmıyor'. Hiç mi PKK'nın suçu yok? Biz saf insanlarız, çabuk aldanır, çabuk inanırız. Bu bir zulüm. Otobüsü durdurmuşlar gece. Otobüs kapısı açılır açılmaz, 'Askerler ayağa' deyince, sesin kime ait olduğunu bilmeden oğlumla birlikte Adil Kavaklı adlı genç ayağa kalkmış. Ama o kişilerin PKK'lı olduklarını anladıklarında iş işten geçmişti.

"DAĞA KAPTIRDIM..."
Eve bazen geç geldiğimde, eşimi oğlumuzu resmine sarılıp gördüğümde kahroluyorum. Eşime karşı mahcup ve çaresizim. Utanıyorum yüzüne bakmaya. Ben bir babayım... Sözde evin reisi.. Oğlumu dağa kaptırdım... Bilmiyorum anlamıyorum. Ama bizler çok oyalandık. Oğlum kaçırıldıktan sonra 4 kez haber geldi. Videolarını gönderdiler. Ama bizi sevdiklerinden çocukların hepsi ezberletilmiş gibi aynı şeyi söylüyordu. 'Niçin bizi kurtarmıyorsunuz' diye devlete sitemleri vardı."

Şevket Altıntaş'ın eşi Songül Altıntaş da "PKK oğlumu kaçırdı. Oğlum gelene kadar ben buradan kalkmıyorum" diyor: "Kaçırıldıktan sonra videolar geldi. Sonra oğlumdan bir mektup aldım. Ama oğlumun yazısını tanıyorum, onun yazısı değildi. Mektupta diyor ki, 'Anne duydum ki, benim için televizyona çıkmışsınız.' PKK'ya sesleniyorum. Siz işkenceye koymuşsunuz oğlumu. Oğlumu size mi bırakayım? 'Oturun oturun, satılmışlar' diyor bize bir HDP'li. Biz parayı zor ayarladık buraya gelmek için. Oğlum da şerefiyle görev yapmaya gitti. İlk zamanlar rüyamda görüyordum. Askerden sonra, araba alma hayali vardı. Şimdi göremiyorum da rüyamda."

"BANA OĞLUMU VERSİNLER GİDEYİM"
Ağrı'nın Çatküzela Köyü'nde çobanlık yaparken 4 yıl önce kaçırılan Vahit Çur'un annesi Necla ve babası Bedirhan Çur da eylemde. Necla Çur yaşadıklarını şöyle anlattı: "Çözüm süreciydi. Çobandı oğlum. İlaç mı verdiler, beynini nasıl yıkadılar bilmiyorum. Vahit eve gelmeyince köy içinde dolandım, sordum. Kimse görmemiş. Eşimi alıp dağa gittim. Dağa, bayıra haykırdım. Bağırdım, çağırdım. Gittim buldum onu. Oğlum gözlerimin içine baktı, baktı... Biliyorum gelecekti ama korkuyordu. Ağladım, ağladım. Haykırışlarıma dağ taş inledi. Bayılmışım. Eşim beni geri götürmüş. Gözümü açtığımda oğlum yoktu. Nereye götürdüklerini bilmiyorum. Borç alıp 8 saatlik yoldan geldim. Fakiriz, bunu herkes biliyor. Oğlumu bana versinler gideyim. Vahit'i kandırdılar. Vahit daha askerliğini yapmamıştı. Günlerim ağlamakla geçiyor. Evde çay demliyoruz, sanki Vahit karşımda duruyor. Ağlıyorum, ağlıyorum, kalkıyorum sofradan. Eşkıya bunlar. Eşkıya böyle yapar."