Kontrollü istikrarsızlık

ABD ne zamanki, Orta Doğu’da yerini aldı bölgede istikrar ve huzur kalamadı. Bir asra yakındır ABD’nin bölgedeki etkinliği istikrarsızlık üzerine kurulu durumda. Demokrasinin bölge halkına yayılması önlenmesi için diktatörler, darbeler desteklendi, savaşlarda milyonlarca kişi katledildi ve bugün de ABD’nin yaptığı budur. ABD olduğu sürece, bölgede savaş ve gözyaşı eksik olmayacaktır. İstanbul Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Hüseyin Alptekin ile ABD’nin Orta Doğu siyasetini konuştuk.

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 08 Nisan 2019 Güncelleme 08 Nisan 2019, 07:58
Kontrollü istikrarsızlık

İÇİNDEKİLER

ABD'nin Orta Doğu'daki müdahaleleri bölgede nasıl sorunlara neden oluyor?
ABD için Orta Doğu, kendi başına bırakılamayacak denli mühim bir bölge. ABD, Orta Doğu'daki ağırlığını son yıllarda görüldüğü üzere zaman zaman azaltabilir. Çin gibi başka öncelikler belirleyebilir. Ancak ne olursa olsun Orta Doğu'yu başka bir küresel gücün kontrolüne bırakmaz. Başka ülkelerin etkisine açılmasına göz yumsa bile bölgenin tamamında bir hegemonya tesis edilmesine göz yummaz.

Orta Doğu, ABD için neden önemli?
ABD'nin Orta Doğu'da stratejik öncelikleri var. Açık kaynaklarda da bulunabileceği gibi bu öncelikler petrol arzı ve dolayısıyla fiyatlarının kontrolünü elinde bulundurmak, İsrail'in güvenliğini sağlamak ve terörle kaynağında mücadele etmektir. Bu üç konuda işler yolunda gidiyorsa Yemen ve Suriye'deki savaşlar, Mısır'daki darbe, Suudi Arabistan'ın insan hakları ihlalleri gibi konular ABD için çözülmesi gereken sorunlar olarak görülmez. Tam tersine, stratejik önceliklere ulaşmak adına kimi savaşların uzaması, darbelerin gerçekleşmesi gibi konular ABD tarafından desteklenebilir bile. Hatta terörle kaynağında mücadele misyonunun amacı da terörü bitirmek değil sadece kendisinden uzakta tutmaktır.

Terörle mücadele söylemi ne anlama geliyor?
ABD için, asıl olan terörist sayısını azaltmak değil, teröristleri ABD'den uzak tutmaktır. Hal böyle olunca ABD'nin terörle mücadele politikası Orta Doğu'da terörü besleyen bir sebebe dönüşebilmektedir. Yine ABD'nin İsrail işgaline ve yine İsrail'in işlediği insan hakları ihlallerine desteği bölgede radikalleşmeyi artıran en önemli nedenlerden biri. Yine ABD'nin petrol zengini ülkelerin elitlerine desteği, bu elitlerin ABD'den aldıkları destekle kendi vatandaşları başta olmak üzere bölge insanına yönelik dışlayıcı ve baskılayıcı politikaları radikalleşmeyi artırmakta. Tüm bunların neticesinde ABD politikaları bölgede kontrollü bir istikrarsızlık ortamı oluşturarak bir yandan bölgedeki yapısal dönüşümlerin önüne geçmekte bir yandan da ABD'nin bölgedeki askeri varlığına meşruiyet kazandırmaktadır.

Golan Tepeleri'nin İsrail toprağı olduğu açıklaması ve bir metin imzalaması bölgede hangi sorunlara neden olacak?
Maalesef ABD'nin İsrail politikası değil bölge insanlarına, ABD'ye çıkar sağlamayan bir politika. Amerikan akademisinde ve kamuoyunda da zaman zaman dile getirildiği gibi bu rasyonel bir politika değil. ABD'nin İsrail'le olan ilişkisi özelde Filistinlileri genelde de neredeyse tüm Müslümanları Amerika karşıtı bir pozisyona itiyor. Bu denli haksız ve yanlı bir siyaset Orta Doğu'da kitleleri hem ABD hem de İsrail'e karşı konsolide ediyor. Bu son atılan imza da bölge halklarının Amerika ve İsrail düşmanlığını körükleyecek, uzun vadede İsrail'in güvenliğine zarar verecektir. Ancak İsrail bu güvensizlik içinde yaşamayı öğrendi, o yüzden İsrail yönetimi bunu bir kayıp olarak görmüyor. Yine de bunu İsrail halkının değil, Siyonist ideolojinin zaferi olarak görmek lazım. Bu karar Netenyahu yönetimine seçimler öncesi ciddi bir destek sağlamış oldu.



Suriye ne olacak?
ABD'nin Golan kararının bir tarafı İsrail ise bir tarafı da Suriye tabi ki. Suriye bu kararla artık paylaşılacak bir ganimet gibi görünecek. Ülkenin toprak bütünlüğünü koruması, normal hayata dönmesi gibi beklentiler artık daha zorlaşacak.

Rusya bu konuda Türkiye ile neler yapabilir?
Rusya her ne kadar Suriye rejiminin hamisi olsa da Golan konusunda risk almaz. Nihayetinde dünya konjonktürünün işgalleri meşru toprak kazanımı olarak tanıması Rusya'nın da Ukrayna ve Gürcistan özelinde işine gelen bir durum. Kaldı ki Golan zaten fiilen İsrail yönetimindeydi, Rusya ise Kırım
başta olmak üzere son yıllarda ilhak ettiği topraklar üzerinde henüz fiili kontrolünü bile net bir şekilde kurabilmiş değil. Dünya işgallere alan açan bir konjonktüre girerse Rusya bu süreçten İsrail'den bile fazla kazanç sağlayabilecek bir ülke. Kaldı ki İsrail için de Rusya için de zayıf bir Esad rejiminin iktidarda kalması olumlu bir durum. Zayıf bir Esad rejimi bir yandan İsrail'den Golan'ın hesabını soramayacağı gibi bir yandan da Rusya'ya bağımlı kalmaya devam edecektir.

Türkiye ne yapabilir?
Golan konusunda Türkiye en sert çıkışı yapan ülkelerden biri oldu. Türkiye, Golan konusunda İsrail'le diplomatik olarak karşı karşıya gelecektir ama bunun ötesinde sıcak bir karşılaşmayı iki ülke de istemez. Kaldı ki mevcut Suriye rejimi de Türkiye'nin işbirliği yapabileceği bir aktör değil. Esad rejiminin katliamları neticesinde Türkiye Suriye rejimi ile karşıt pozisyonlarda. Türkiye'nin Suriye'deki önceliği bir yandan PKK'nın devletleşmesinin önüne geçmekken bir yandan da İdlib'in 4 milyonu bulan nüfusunu olası bir Esad taarruzundan ve yeni bir insani krizden korumak.

AB'nin tavrı bu konuda yaptırıma neden olabilir mi?
AB, ABD karşısında çok hafif bir aktör. Özellikle askeri konularda, özellikle Ortadoğu'da AB'nin oyun kuracak, oyunu değiştirecek bir kapasitesi yok. Ancak yine de Golan'daki İsrail işgalini kabullenmemesi önemli. İsrail, ABD desteğiyle sahada istediği kazanımı elde edebiliyor ancak bu kazanımların meşruiyet kazanmaması için AB'nin güderek azalan normatif gücünün hala bir etkisi var.

ABD'nin, İsrail merkezli politikası ne kadar daha sürdürebilir?
İstediği kadar sürdürebilir. Sadece mevcut yönetim değil kastım, son 50 yıldır bu böyle. ABD, İsrail'e olan bu koşulsuz desteğinden dolayı Ortadoğu'da yükselen kitlesel tepkileri, radikalleşmeyi, bölgedeki istikrarsızlığı kontrol edebiliyor. Amacı zaten Orta Doğu'ya demokrasi, özgürlük, eşitlik getirmek değil. Yukarıda da saydığımız gibi başka amaçları var ve Amerika'nın İsrail politikası maliyet doğursa bile ABD bu maliyeti taşıyabilen bir ülke.

Çin olamaz mı?
ABD'ye rakip olabilecek yükselen küresel güçlerin de bu konuda doğrudan bir tavrını görmüyoruz. Bir gün Çin, gerçekten ABD'ye meydan okursa ve meydan okumanın cephelerinden biri Orta Doğu olursa o gün A politikası değişebilir. Yahut Orta Doğu'ya gerçekten demokrasi gelirse o gün ABD politikası değişebilir. Gelecekte mümkün görünmeyen bu gelişmeler ufukta görünene kadar ABD, mevcut İsrail merkezli politikasını sürdürebilecektir.


NASIL OLUYOR/ ALİ DEĞERMENCİ