Şule Çet'in ölümüyle ilgili davanın ilk celsesinde dehşete düşüren ifade!

Üniversite öğrencisi Şule Çet'in ölümüyle ilgili "cinayet", "nitelikli cinsel saldırı" ve "hürriyeti tahdit" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 39'ar yıla kadar hapis cezası istemiyle Çağatay Aksu ve Berk Akand hakkındaki davanın ilk celsesi yapıldı. Şule Çet'in arkadaşı Trohin, Çet gittikten sonra, geceleyin konuştuklarında bir sıkıntı olmadığını ifade etti. Sonradan "Allah’ım salmıyor" şeklinde mesaj alınca Şule Çet'e, "Ben gelip seni alayım" diye mesaj gönderdiğini söyledi.

Giriş Tarihi 07 Şubat 2019, 07:39 Güncelleme 07 Şubat 2019, 07:39
Şule Çet’in ölümüyle ilgili davanın ilk celsesinde dehşete düşüren ifade!

İÇİNDEKİLER




Ankara 31. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde müştekilere söz verildi.

Şule'nin babası İsmail Çet, kızının vefatından üç yıl önce Gazi Üniversitesinde eğitim görmek üzere Ankara'ya geldiğini, ona her ay 500 lira gönderdiğini, ayrıca 400 lira burs aldığını, ekonomik sıkıntısı olmadığını ifade etti. Kızının ilk yıl yurtta, sonraki yıllarda arkadaşlarıyla evde kaldığını aktaran İsmail Çet, sanıklardan şikayetçi olduğunu bildirdi.

Şule'nin ağabeyi Şenol Çet de "Şule ile aram gayet iyiydi. Tatil zamanlarında İstanbul'da yanımızda kalıyordu. Bir iki kere ben de harçlık gönderdim. Sanıklardan şikayetçiyim." diye konuştu. Şule'nin diğer ağabeyleri Ercan Bıçak ve İbrahim Bıçak da kardeşlerinin boş zamanlarında harçlığını çıkarmak için çalıştığını, ona zaman zaman para verdiklerini ve sanıklardan şikayetçi olduklarını ifade etti.



"HANIMEFENDİ NEREDE?"
Duruşmada daha sonra olayın meydana geldiği plazanın güvenlik görevlileri Akif Deniz ve Murat Abalı sırayla "tanık" olarak dinlendi. Deniz, olay gecesi 00.30 sıralarında sanıklar ve Çet'in plazaya geldiğini, devriye atarken saat 03.50 civarında diğer görevli Murat Abalı'nın kendisini arayarak, "Abi bir kütleme oldu" dediğini anlattı. Etrafa baktıklarını, güvenlik kameralarını takip ettiklerini ifade eden Deniz, ekranda Akand'ı asansör civarında diz çökmüş, elleri saçlarının arasında gördüğünü kaydetti. Deniz, yanına gittiğinde Aksu'nun, Akand'a "Hadi gidelim" dediğini, kendisinin ise "Hanımefendi nerede?" diye sorduğunu ifade etti. Akand'ın "Çıktı gitti, görmedin mi?" dediğini, onlara gürültü duyduklarından bahsettiklerini anlatan Deniz, daha sonra diğer güvenlik görevlisi Abalı'dan, sanıkların kızın düştüğünü söylediklerini öğrendiğini ve polisi aradıklarını aktardı. Deniz, "O sırada Berk Akand geldi, Çağatay Aksu da aracına bindi, ayrıldı. Berk, telefon açtı, Çağatay'a 'Neredesin şerefsiz? Kız nerede?' dedi. O da 'Tamam geliyorum' dedi." diye konuştu.



"ÇOK KÖTÜ ŞEYLER OLDU"

Çet'in ev arkadaşı Lilia Trohin ise Şule'yi yaklaşık üç aydır tanıdığını, ev tuttuklarını, kısa zaman da ev arkadaşlığı yaptıklarını anlattı. Olay günü Çet'in, "Çağatay Bey mesaj yazıp duruyor. Ne yapayım? Gideyim mi? Alacaklarım var. Bir de iş görüşmesi yapacağım." dediğini, sanık Aksu'nun "içki içince kendisine asıldığından bahsettiğini" ifade eden Trohin, kendisinin de "Sen bilirsin. O zaman kısa süre otur, seni arayayım. Bağlantımızı kesmeyelim." dediğini aktardı. Trohin, Çet gittikten sonra, geceleyin konuştuklarında bir sıkıntı olmadığını ifade etti. Sonradan "Allah'ım salmıyor" şeklinde mesaj alınca Çet'e, "Ben gelip seni alayım" diye mesaj gönderdiğini anlatan Trohin, "Cevap yoktu. En son mesajları da gördüm. Ben onu kısa sürede tanıdım, hayat doluydu. Ev kiralayınca birlikte badana yaptık, camlara macun sürdük." diye konuştu.



Olay gecesi sanıklardan Berk Akand'ın telefon açtığı ve mesaj yolladığı Pınar Turgutlu, Akand ile üniversitede tanıştıklarını, ancak olaydan 10 gün öncesine kadar görüşmediklerini ifade etti. Akand'ın, geceleyin kendisini plazaya davet ettiğini, yanında arkadaşları olduğunu söylediğini anlatan Turgutlu, ancak ertesi gün işi olduğu gerekçesiyle bunu reddettiğini kaydetti.

Akand'ın kendisine videolar attığını, birinde Aksu ve Çet'in görüntülerinin de olduğunu, Akand'ın aramaları sıklaşınca telefonu kapattığını söyleyen Turgutlu, sabahleyin, Akand'ın 02.30 sıralarında "Çok kötü şeyler oldu", sabah saatlerinde ise "Beni ara" ya da "Bana dön" şeklinde attığı mesajlarını gördüğünü ifade etti.

Tarafların avukatları Turgutlu'ya, "Çok kötü şeyler oldu" şeklindeki mesajın 02.39'da geldiğini, buna karşın arama kayıtlarına göre bu saatten sonra Akand ile telefon görüşmeleri bulunduğuna dikkati çekti. Akand'ın avukatları, müvekkillerinin söz konusu mesajı sabah saatlerinde yolladığını söylediğini belirtti.



Çet ailesinin avukatı Umur Yıldırım, kayıtlara göre Turgutlu ve Akand'ın 21 dakika görüştükten sonra 02.37'de telefon görüşmesini kestiklerini, sonra 02.39'da Akand'ın "Çok kötü şeyler oluyor" diye mesaj attığını kaydederek, "Devamında da mesajlaşma var. Tanık, 'Ben gece uyudum ve sabah gördüm' diyor. Oysa uyanıktı." dedi.

Turgutlu ise mesajı sabah gördüğüne ilişkin beyanını tekrarladı. Çet ailesinin avukatı Yıldırım, dosya kapsamına göre, gece 01.50 ile 02.30 arasında bütün sanıkların internet girişlerinin kesildiğini, bu sıralarda Şule'ye tecavüz edildiğini kaydederek, Şule Çet'in ne zaman ve neden öldüğünü anlamaya çalıştıklarını ifade etti.

Sanıklardan Çağatay Aksu ise "Kesinlikle Şule intihar etmiştir. Tedavi görmüştür. Kanında intihar etken maddesi vardır. Tahliye istemiyorum, beraat istiyorum." diye konuştu. Sanıklardan Çağatay Aksu'nun avukatı Levent Ekmen, dosyanın sosyal medyada çarpıtıldığını savundu. Şule Çet'in majör depresif olduğunu ve ilaç kullandığını savunan Aksu, "Şule Çet, atlayan bir kişinin görüntüsünü sosyal medyada paylaşmış. Altına da 'Modum' yazmış. İntiharının şeklini bile göstermiş." ifadelerini kullandı.



Müvekkilinin tahliyesini isteyen avukata Şule'nin babası İsmail Çet, "Senin kızın olsaydı bunu kabul eder miydin?" diyerek tepki gösterdi.

TUTUKLULUK HALİNİN DEVAMINA KARAR VERİLDİ
Berk Akand'ın avukatlarından Hüseyin Ayan, müvekkilinin bir taraftan bazlama yapıp sattığını, bir yandan da mali müşavirlik sınavına hazırlandığını belirterek, "Müvekkilim cezaevine girdi, işletmesi kapatıldı, araçlarının üzerinde haciz var. Eksik soruşturmalar, yanlış değerlendirilen deliller ve sosyal medya baskısıyla hazırlanan iddianame nedeniyle müvekkilim mağdur durumda. Müvekkilim en başından beri 'Ben bu odaya hiç girmedim' diyor. Bu odaya girmeden, varsa tecavüz ve aşağıya atma durumu, müvekkilimin bunları yapması söz konusu değil." diye konuştu. Akand'ın diğer avukatı İskender Fatih Balkış da olayın tek tanığı olan müvekkilinin sonradan sanık haline getirildiğini öne sürdü ve "Benim müvekkilim için adalet zulmün temeli haline gelmiştir." dedi.

Müvekkilinin kovuşturma ve soruşturma aşamasında tüm samimiyetiyle doğruları anlattığını ve soruşturmanın bu aşamaya gelmesini sağladığını ifade eden Balkış, "Benim müvekkilim olayın meydana geldiği odaya girmemiştir. Diğer sanık Çağatay Aksu da müvekkilimin olayın gerçekleştiği yere girmediğini ifade etmiştir. Müvekkilim bu olayın tek tanığıyken sanık konumuna getirilmiştir. Müvekkilim açısından toplanacak delil kalmadı. Toplanacak deliller de benim müvekkilimin etki edebileceği deliller değil." diye konuştu.



Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı da sanık beyanlarını kabul etmediklerini, şikayetlerinin devam ettiğini söyledi.

Avukatların ardından söz verilen duruşma savcısı, Çet'in vücudunda çok sayıda yara ve sıyrık izi bulunduğunun bildirildiğini, bunların tamamının düşme sonucu olup olamayacağı, düşmeden önce mağdurun herhangi bir darba maruz kalıp kalmadığına dair rapor alınmasını talep etti.
Savcı, sanıkların tutukluluk halinin devamını istedi.

Müzakereden sonra ara karar açıklayan mahkeme heyeti, düşmeden önce mağdurun herhangi bir darba maruz kalıp kalmadığına ilişkin rapor alınmasına hükmetti. Çet'in tırnaklarında bulunan Akand'a ait DNA örneğinin, avukatların iddia ettiği gibi el sıkışma veya el ele tutuşup halay çekmeyle geçip geçmeyeceğinin ortaya çıkarılması için İstanbul Adli Tıp Kurumundan rapor talep eden heyet, Berk Akand ile Pınar Turgutlu arasındaki telefon irtibatına ilişkin de rapor hazırlanmasına karar verdi.

Sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmeden mahkeme heyeti, davayı 15 Mayıs'a bıraktı.