Avrupa’da İngiliz krizi

İki yıl önce İngiltere, Avrupa Birliği’nden çıkmak için referandum yapmış ve ayrılma kararı vermişti. Fakat bunca süre yapılan müzakereler sonucunda çıkmanın maliyetli olacağı anlaşılınca geçen hafta Avam Kamarası’nda yapılan oylamada ‘Brexit Kararı’ 202'ye karşı 432 oyla reddedildi. Ortaya büyük bir kriz çıktı. Şimdi İngiltere, AB’den çıkacak mı, kalacak mı belli değil. Kriz nasıl aşılacak belli değil. Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Emre Gönen ile AB’nin krizini konuştuk.

İngiltere, Avrupa Birliği'nden çıkmak için referandum yaptı, ayrılma kararı aldı. Çıkmanın maliyetli olacağı anlaşıldı. 'Brexit kararı' 202'ye karşı 432 oyla reddedildi. Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Emre Gönen ile AB krizini konuştuk.
Geçen hafta İngiltere Parlamentosu Brexit Anlaşması'nı reddetti. Bu olay İngiltere için yeni bir kriz demek. Neden böyle bir sonuç çıktı?
İngiltere'deki siyasi tartışma son derece iç siyaset odaklı başladı ve hala öyle devam ediyor. David Cameron başbakanlığında Muhafazakar Parti, içindeki ayaklanmayı bastırmak için "Avrupa Birliği üyeliğini halkoyuna götüreceğiz" dedi. Zaten bu tür referandum girişimleri çok parlak sonuçlar vermez. AB'de yaşayan insanların, muhatap oldukları bir kurum değildir. Hal böyle olunca ortalama vatandaşın AB'yi çok sevdiğini söylemek zor. Maalesef bir Muhafazakâr Parti içindeki mahalle kavgası AB'yi bu hale getirmiş durumda.

İngiliz halkı, AB'yi sevmedi mi?

Referandum sonuçlarına bakarsanız, genç seçmenler büyük bir ağırlıkla Avrupa Birliği'nde kalmak için oy verdiler. İngiltere yaşlı bir nüfusa sahip olduğu için, 40- 50 yaş üstündekiler, onların büyük çoğunluğu Avrupa Birliği'nden çıkma yönünde oy verdiler. Hal böyle olunca tabi bir şekilde zaten bölünmüş olan kamuoyu bir de yaş kırılımında bölünüyor.

Ortada iki yıl önce yapılmış referandum ile AB'den çıkma kararı var ve şimdide Parlamento'dan çıkmama kararı. Ne olacak?

Ne olacağını hakikaten Allah biliyor. Bugüne kadar AB'nin hiç yaşamadığı bir süreç. AB'ye girmenin ne kadar zor olduğunu bilen en iyi ülkeyiz. Bu detaylı bir şekilde kurucu anlaşmalarda yer aldı. Ne yapacağınız, ne zaman yapacağınız madde madde yazıyor ama nasıl çıkılacağı konusunda kimsenin bir fikri yok. Tamamen giriş üzerine bir düzen var. AB'den çıkılabileceğini kimse düşünmemişti. Sadece ve sadece eğer bir ülke çıkarsa tekrar girmek istediğinde al baştan bütün süreçlerden geçer diye bir ibare bulunuyor.

İngiltere AB'den referandumla çıktı mı?

Daha doğrusu referandum sonucu 50. maddeyi işletti. Bu tek taraflı bir tasarruf. İngiltere, AB'ye 50. maddeyi işleterek başvurdu. "Ben çıkmak istiyorum ve müzakere edelim" dedi. 18 aylık bir müzakere süreci yaşandı. İngiltere'nin aynı süreç içinde baş müzakerecisi 3 kere değişti. Müzakereler başladıktan sonra gerçek güç dengesi ortaya çıktı. Johnson'ın popülist söyleminin masaya oturduğunuzda ve rakamlar ortaya konduğunda bir şey ifade etmediği çok net anlaşıldı.

Konu Avam Kamarası'nın önüne gelince yüzleşmemi oldu?

Bu çıkış süreci bir şekilde bir fatura olarak Avam Kamarası önüne gelince işin felaketi ortaya çıktı. Orada çok pişman oldular ancak oraya gelene kadar başbakan istifa etti, gitti. Yerine çıkılmamasını savunan Theresa May geldi. May geldikten sonra bizim aldığımız görev, İngiltere'yi yani Birleşik Krallığı'nı AB'den çıkartmaktır dedi ve onun üzerinden gitti çünkü kendi partisini tutmak zorunda.

İngiltere krizi Muhafazakâr Parti'nin iç sorunundan mı kaynaklanıyor yani?

May, kendi partisini daha iyi tutmak için erken seçime gitti ve seçimi kaybetti. Şu aşamada on kişilik bir Meclis grubu olan Kuzey İrlanda da, hükümeti dışarıdan destekliyor, tamamıyla ona bağlı. Hem kendi partisi içinde hem de Avam Kamarası içinde son derece zayıf bir hükümet. Bu kadar zayıf bir hükümetle oturup 18 ay, üç tane de baş müzakereci değiştirerek bir anlaşmaya varmanın çok riskli olduğu belliydi, bunu yaptı May ve çok başarısız oldu.

Muhafazakar kanatta, Güneş Batmayan İmparatorluk algısı hala devam mı ediyor?

Halkın bir takım basit hislerini gıdıklamak çok zor değildir. Bunu Türkiye'de birebir yaşıyoruz. Kemal Tahir'in lafı var, "Osmanlı yıkıldı ama kafamızda yıkamadık" diye. İngiltere'ninki daha yakın bir geçmiş. İki dünya savaşını kazanmış bir imparatorluktan bahsediyoruz ama bitti, tamamıyla bitti. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere iflas etti ve bana sorarsanız da hiçbir zaman düzelmedi sonra. AB bütünleşmesi dışına tümüyle çıkması zaten mümkün değil ama bunu mümkün gibi göstermek de zor değil.

Birleşik Krallık, AB'den umduğunu alamadı mı?

İngiltere, bu sisteme 1974'te girdiğinde, İngiliz tarımı yok gibiydi. İngiltere bu sisteme girdiğinde hiç kendisine göre olmadığını geç fark etti. Margaret Theatcher'in "I want my money back" (Paramı geri istiyorum) gürültüsü ve o paraları geri alması budur. İngiltere bütçeye katkısının yarısını fonlardan alamaz haldeydi. İngiltere, 1973'te tam petrol krizinin ortasında Avrupa Birliği'ne üye oldu. Üye olmasıyla işsizlik, enflasyon geri döndü.

ÜÇ HALKALI AVRUPA

AB, bu haliyle devam edebilir mi?

2017'de Macron Sorbonne'de bir konuşma yaptı. "AB'yi üç aşamalı hale getirmeliyiz" dedi Birinci aşamada grift iktisadi ve siyasi ilişkiler. İkinci aşamada büyük ölçüde tek pazara yakın olma, gümrük birlikleri. Üçüncü aşamada Euro kullanan ülkeler ve temel değerler yani set çekmek. Şimdi bunu tekrar masaya getirmesi mümkün. AB, şu anda 28 üyesi olan devasa bir kurum haline geldi. Ortak karar ile kurucu anlaşmalar değişebiliyor. AB'nin 1957'de imzalanan ve içeriği pek değişmemiş olan bir anlaşma ile 28 veya 27 ülke ile de gitmesi mümkün değil, ciddi bir revizyon lazım kurucu anlaşmalarda. Belki o fırsat o çalışmayı yanında getirir.

Nasıl bir AB isteniyor?

Bir şekilde kurucu, Euro kullanan bir halka. İkincide henüz Euro kullanacak durumda olmayan ülkeler, üçüncü de ise İngiltere, Türkiye gibi ülkeler yer alacak. Gümrük Birliği içinde olup, siyasi ilişkileri iyi olan ülkeler gibi. Bunun kurumsal yapı haline gelmesi kolay değil. Sert çekirdek dışında kalan üye ülkelerin bunu yalayıp yutması kolay değil. Diğer, yani eski sosyalist ülkelerde de işler iyi gitmiyor. Danzig Belediye Başkanı'nı öldürdüler. Polonya ve Macaristan'da faşizm yükseliyor. Bulgaristan ve Romanya'daki yolsuzluğun önü alınamıyor. Bütün bunlar AB üyesi yapılmış ülkeler. Eğer Yugoslavya ve Bosna Hersek'te yaşanan felaketler yaşanmasaydı o günlerde bu plan uygulanacaktı.

İngiltere'nin ayrılması diğer ülkeleri etkiler mi?

Neresinden bakarsanız bakın bu ülkelerde demokratik işleyiş köklü değil, tarihi bir takım nedenleri var. Köklü demokrasisi olan ülkelerde dahi bu popülizm ve neofaşizm yükselirken ve onlar bunu göğüsleyemezken neden bu ülkelerin oturmamış siyasi geleneklerinden çok sağlıklı bir reaksiyon bekleyelim. Bu felaket senaryosu ama olmaz diyebileceğim bir şey değil.

TÜRKİYE'NİN YÖNÜ AB'DİR

Türkiye, yıllardır AB ile müzakerede… Artık yönünü başka tarafa mı dönmeli?

Türkiye'nin 1950'lerden beri sürdürdüğü bir politika var: AB'ye bir şekilde üye olalım. Rahmetli Menderes zamanında başlamış. Bundan da hiçbir zaman vazgeçmedik. Gelinebilecek en son noktaya geldik. 2005'te müzakere masasına oturduk. 2006'da sabote edildi. Bu AB'nin utancıdır. AB, Güney Kıbrıs arkasına saklanarak kendi verdiği sözden geri adım attı. Şu veya bu nedenle Türkiye'yi istemiyorlar. Türkiye'nin gümrük birliği Türkiye ekonomisi için son derece önemli.

Türkiye'nin Rusya ile yakınlaşmasına nasıl bakıyorsunuz?

Demokrasi ile yönetilmeyen ülkelerin kalıcı ortaklıklar kurması çok zordur. Bizim sorunumuz orada. Tutup da siz Rusya Federasyonu ile kalıcı kurumsal işbirliği içinde olamazsınız. Mal satarsınız. İsrail ile her şeye rağmen olursunuz. Bütün iyi ilişkiler tüm krizlere rağmen hala İsrail ile.

AB 28 KEZ SÖZÜNDE DURMADI

Türkiye'de vatandaşların en çok beklediği mesele vize serbestisi… Bu kısa vadede gerçekleşir mi?

Çoktan gerçekleşmiş olması lazımdı. Bugüne kadar bu sorunun gelmiş olması başlı başına bir siyasi sorundur. Gürcistan topraklarının beşte biri işgal altında. Ukrayna topraklarının beşte biri işgal altında ve o sınırları tutmaları mümkün değil. Rus Ordusu tarafından ya da onun silahlandırdığı milisler tarafından kontrol ediliyor. Sen bu ülkelere vize serbestisi veriyorsun, Türkiye'ye hayır. Bunun açıklayıcı tarafı yok. Vize serbestisi bir şey değildir. Önünde sonunda pasaportu olan birinin vize almaksızın AB'ye girme hakkıdır.

Müzakere masasına oturan her ülke, misafir gelir kolonya ikram edersiniz ya onun gibi Shengen hakkı verilir. Bize vermediler. Burada garip olan Türkiye'ye verilmemiş olması, ne zaman verileceği değil. 28 kez söz verildi, her seferinde çaydılar.

DE GEUL; KIBRIS'TA İKİ HALK ARASINDA SINIR OLMALI

Doğu Akdeniz'deki enerji havzaları Kıbrıs'ta çözüme neden olur mu?

Kıbrıs'ta çözüm için çok kapı açıldı. Son derece az gelişmiş bir toplumdan bahsediyoruz. Kıbrıs Rum Kesimi, her seferinde birileri çıkıp biz tek başımıza bu işi yaparız diyor. Onlar da biliyor bu enerji havzalarını. Bunu bir şekilde Güney Kıbrıs tarafından tek başına kullanılamayacağını biliyorlar.

Artık Kıbrıs'ın resmi bölünmesi, iki ayrı devlete dönüşmesi bundan sonra gerçekleşir mi?

General De Geul'un Türkiye ziyaretinin 50. yıldönümüydü. 5 gün ziyaret etti. Hatırlıyorum. Ben Saint Joseph'te hazırlık okuyordum. Ankara'daki resepsiyonda İsmet Paşa'ya gider. Bütün gece baş başa konuşurlar. Hem bizim hariciyenin hem Fransız hariciyesinin notları var. Orada iki halk var, orada bir sınır olması iyidir. Aynı Trakya'daki gibi bir sınır olsun diyor De Geul İsmet Paşa'ya…

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.