FETÖ'nün tetikçisi provokasyon peşinde

Sabah gazetesinin usta yazarlarında Salih Tuna, Başkan Erdoğan'ın Almanya ziyaretini firari FETÖ'cü Can Dündar'ın provoke etmeye çalıştığını yazdı.

Giriş Tarihi 27 Eylül 2018, 00:00 Güncelleme 27 Eylül 2018, 11:04
FETÖ’nün tetikçisi provokasyon peşinde

İÇİNDEKİLER

Sabah gazetesi köşe yazarı Salih Tuna bugünkü köşesinde Başkan Erdoğan'ın Almanya ziyaretine değindi. Firari FETÖ'cü Can Dündar'ın söz konusu ziyareti provoke etmeye çalıştığını belirten Tuna, "Can'cık, mezkur yemeğe davet edilseymiş, Erdoğan'a, Türkiye'de cezaevlerinde bulunanların 'terörist değil gazeteci' olduklarını kolayca kanıtlayabileceğini söylemiş.
Madem öyle, teslim ol ve önce kendinden başla kanıtlamaya..." dedi.

İşte Salih Tuna'nın bugünkü yazısı...

Almanya Cumhurbaşkanı Steinmeier'in Başkan Erdoğan'ın onuruna vereceği yemeğe davet edilseymiş gidecekmiş.
Kim mi?
Kaçak Can'cık.
İyi de ondan önce Türk adaletinin "davetine" icabet etmesi gerekmez mi?
Biliyorum, "Türkiye'de hukuk yok" diyecek.
O halde soralım: HSK, FETÖ kontrolündeyken hukuk vardı da Atatürkçü, solcu, ülkücü, Alevi ve muhafazakârlardan müteşekkil Yargıda Birlik Platformu'nun kontrolüne geçince mi yok oldu?
Bu sefer de, "Ama ben gazeteciyim" diyeceği kuvvetle muhtemel.
Ona bakacak olursak, FETÖ mensubu Dumanlı Ekrem ondan daha çok "gazeteci" değil mi?

***
Can'cık, mezkur yemeğe davet edilseymiş, Erdoğan'a, Türkiye'de cezaevlerinde bulunanların 'terörist değil gazeteci' olduklarını kolayca kanıtlayabileceğini söylemiş.
Madem öyle, teslim ol ve önce kendinden başla kanıtlamaya...
ADD eski başkan yardımcısı Joe Biden'ın "kahramanı" olmak böyle bir şey galiba.
Mahkemeyi / yargıyı yemek davetiyle karıştırıyor.
"Kahramanlığı" nerden mi geliyor?
Adliye önündeki o "mizansende" karısının arkasında zıplamasından gelmiyor elbette...
FETÖ'nün, MİT TIR'larına düzenlediği "operasyonun" medya ayağı olmaya soyunmaktan ibaret bir kahramanlık bu!
Can'cık da nasıl bir "kahramanlık" yaptığının farkındaydı ki, ABD bayrağı altında "güvenli" bir şekilde mışıl mışıl pozlar vermişti.
Ne ki, söz konusu kahramanlığı, BBC News kanalında spiker Stephen Sackur'a toslamıştı.
Mahut ihanetini "basın özgürlüğü / kamuoyunu bilgilendirmek sorumluğu" üzerinden açıklamaya kalkışınca İngiliz spiker, "Türk ordusu personelini riske atmak gibi durumları göz önünde bulundurmak da sizin sorumluluğunuz..." demekle yetinmemişti.
Amiyane tabirle "ayarın kralını" vermişti:
"Dürüst olmak gerekirse, eğer bir İngiliz gazeteci İngiltere'de ordu istihbaratının ilişkilerinin derinine inmeye çalışsaydı çok ciddi sorunlarla karşılaşırdı. Bu açıkça bir devlet sırrıydı. Gizli bir operasyondu ve bunu kimsenin bilmemesi gerekiyordu..."
***
Hadi "Sputnik Türkiye"nin söz konusu haberi veriş tarzını anladık. (Rus haber ajansı ama ABD haber ajansını aratmıyor.)
Ya Oda TV'ye ne oluyor?
O İngiliz spiker kadar olsun eleştirel mesafeyi neden korumuyor?
"Erdoğan ve Can Dündar nerde buluşacak" manşeti nedir, hele hele bu haberi iki müsavi lider gibi sunmak nasıl bir anlayıştır Allah aşkınıza?
Can'cığın "Almanya'nın Erdoğan'ı değil, Türkiye'yi onurlandıracağı" ifadesine de mi takılmadınız? (Türkiye'yi onurlandırmak kimin haddine!)
DW Türkçe'de yer alan haberi aktardık, yorum yapmadık demeyin lütfen.
Sıra (Şerif Mardin'in kavramlaştırmasından mülhem) "taşralı İslamcılara" veya Necip Fazıl'ın ifadesiyle "ham yobaz kaba softa"ya gelince haber aktarmakla yetinmiyor, adeta "yobazdan" yağ çıkartıyor, şeytanlaştırıyorsunuz!
Hepsinden geçtim, Can'cığın Cumhuriyet gazetesini nasıl FETÖ yatağı yaptığını da mı görmediniz?
Neden iltimas geçiyorsunuz?
Aynı iltiması Ahmet Şık'a da geçtiniz. İçeri düştüğünde mütemadiyen arkaladınız, hadi iyi yaptınız diyelim..
Peki, "UEFA tarafından düzenlenecek EURO 2024 organizasyonu Türkiye'ye verilmesin" şeklindeki fecaatini neden görmezlikten geldiniz?