Osmanlı adaleti

İstanbul’un ilk belediye başkanı ve Osmanlı kadısı Hızır Bey, Hıristiyan mimarın elini kestiren Fatih Sultan Mehmet’i bile yargıladı.

HIZIR Çelebi Bin Celâleddîn, Nasreddin Hoca'nın torunlarındandır. 1407'de Eskişehir'e bağlı Sivrihisar kasabasında doğdu. 1458 yılında da İstanbul'da vefat etti. Molla Yegan'a talebe olup, aklî ve naklî ilimleri tamamladı. Onun kızıyla evlenip damadı oldu. İbn-i Cezerî'den kırâat ilmini öğrendi. Sivrihisar'da kâdılık ve müderrislik yaptı. Fatih Sultan Mehmet'in yaptığı önemli toplantılarından birine Kuzey Afrika ülkesinden gelen ve gizli ilimlerde maharet sâhibi bir âlim de katılmıştı. O âlim, Türk âlimlerini sorduğu zor ve çözülmesi güç sorularla epeyce bunalttı. Osmanlı ulemasının böyle acz içinde kalması, Fatih'i son derece rahatsız etti. Bütün beyleri, paşaları ve vezirleri toplayıp; "Ülkemde bu adama cevap verecek bir âlim yok mudur? Çabuk olun, araştırın ve bana derhal müspet bir cevap getirin!" dedi. Vatan topraklarını iyi bilen vezirler, düşündüler ve Sivrihisar Medresesi'nde görev yapan Hızır Bey'i hatırladılar. Fatih'e; Hızır Bey'i anlattılar. Sultan, "Derhal dâvet edin, hemen gelsin" buyurdu. İstanbul'a getirilen Hızır Bey, ilk karşılaştığında alay edercesine kendisine gülen o zata "Gereksiz yere gülenler, hoşa gidenlerden sayılmaz. Soracağın her ne ise hemen bildir" dedi. Bunun üzerine misafir alim, sorularını sordu, Hızır Bey bir bir cevap verdi. Misafir âlim hiç beklemediği bu durum karşısında bir hayli şaşırdı ve tedirgin oldu. Sonra soru sorma sırası Hızır Bey'e geldi. O alime dönerek 16 değişik ilimden çözümü güç birer soru sordu. Misafirin bu konulardan haberi bulunmadığından dili tutuldu, utanç içinde kaldı. Sonra; "Hızır Bey, İslam aleminde benzeri pek az bulunan ilim adamlarınızdan biridir. Kendisinde öylesine bir hafıza ve zeka var ki, karşısında durmak mümkün değildir" diye itirafta bulundu. Padişah sonuçtan çok memnun oldu. Hızır Bey'i tebrik ederek; "Yüzümüzü ak eyledin. Cenâb-ı Hak da iki cihanda senin yüzünü ak eyleyip, ilmini ve fazlını arttırsın" dedi. Sonra sırtındaki kürkü çıkarıp, Hızır Bey'in sırtına geçirdi. Onu Bursa'daki Sultaniye Medresesi Müderrisliği'ne tayin etti.
Osmanlı Padişahı Sultan Mehmed, uzun zamandır yaptığı hazırlıkları tamamlayarak İstanbul'u kuşatmış ve günlerce süren muhasara sonunda 29 Mayıs 1453'te Peygamber efendimizin müjdesine mazhar olarak şehri fethetmişti. Fetihten bir gün sonra bütün ileri gelen ümera ve ulema toplanmışlardı. Fâtih Sultan Mehmed fetihle ilgili son bilgileri alıp gerekli emir ve fermanları verdikten sonra, Hızır Çelebi'ye dönerek; "İstanbul kâdısına hüküm odur ki..." dedi. Bu fermanla Fâtih, Hızır Beyi, İmparatorluğun en önemli vazifelerinden birine tâyin ediyor ve ona olan güvenini en üst derecede gösteriyordu. Ama Hızır Bey'in İstanbul kadılığı uzun sürmedi. 5-6 yıllık bir süre ile bu önemli vazifeyi yerine getirdi. Ancak bu kısa sürede gösterdiği icraatı ile çok başarılı oldu.
İLK BELEDİYE BAŞKANI
O zamanda kâdılar, bugünkü belediye başkanlarının yaptığı işleri de yaparlardı. Çünkü o zamanlar, nüfus ne kadar kalabalık olursa olsun, insanların mahkeme ile işleri az olurdu. Kimse kimseye kötülük düşünmez, komşu komşusunun hakkına riâyet ederdi. Hızır Bey, İstanbul kadısı ve belediye başkanı olarak vazifeye başladıktan bir müddet sonra, bir Hıristiyan mimar geldi. Hızır Bey'i buldu. Kadı efendiye hâlini arz edip, padişah Fâtih Sultan Mehmet Han'dan şikâyetçi olduğunu söyledi. O zamanlar, Avrupa ülkelerinde değil kralı mahkemeye vermek, aleyhinde konuşmak bile bir insanın kendi hayatından olması demekti. Hızır Bey mimarı dinledi: Fatih, bugünkü Ayasofya Camii'nden daha yüksek kubbeye sâhip bir cami yaptırmak istemiş ve o mimar da bu işe talip olmuştu. Ama Hıristiyan mimarın gönlü, Ayasofya kilisesinden daha üstün bir eser yapmaya razı değildi. Câminin inşaatı başladı. Mısır'dan getirilmiş sütunların yüksekliklerini kısa tutmuş, kubbenin yüksekliği de Ayasofya'dan alçak olmuştu. Fatih, caminin bitimine yakın inşaatı inceledi. Sütunların kasıtlı olarak küçültülüp, Ayasofya'dan daha üstün bir binanın yapılmaması gayreti güdüldüğünü anladı. Hemen Hıristiyan mimarın cezalandırılmasını emretti. Emir yerine getirildi. Eli kesildi. Bir mimar için el, her şeyden daha fazla önemliydi... Bütün bunları, âdil Osmanlı'nın âdil kadısı Hızır Bey'e tek tek anlattı. Hızır Bey, şahitlerle beraber, Fatih'i mahkemeye dâvet etti. Eli kesilen mimar ayakta duruyor, ürkek ürkek etrafını seyrediyordu. Böyle bir mahkemeyi ilk defa görüyordu. Osmanlı'nın âdil idaresini hayal bile edemezdi. Fatih mahkemede oturmak istediğinde Hızır Bey "Oturma begüm!.. Hasmınla yüzleşmek üzere, mahkeme huzurunda ayakta dur!" dedi. Sultan, sözü ikiletmeden söylenilen yere geçti. Hızır Bey; "Sen, Murat oğlu Mehmet! Bu zımmînin elini kestirdin mi?" deyip söze başladı. Mahkeme neticesinde; "Sen, Murat oğlu Mehmet! Mahkeme edilmeden bu zımmînin elini kestirdiğin için kısas olunacaksın! Senin elin de onunki gibi kesilecek! Eğer zımmîyi râzı edebilirsen, ölünceye kadar onun ve çoluk-çocuğunun maîşetini temin etmek karşılığında elini kesilmekten kurtarabilirsin!" dedi. Herkesle birlikte Padişah da tam bir sükunet içerisinde kararı dinledi. Hıristiyan mimar, bu ulvî karar karşısında daha fazla dayanamadı. Ağlayarak Padişah'ın ellerine kapandı. Ölünceye kadar maişetini temin etmek karşılığında anlaştılar. Hıristiyan mimar, aile efradı ile birlikte Müslüman olmakla şereflendi. O da yüce İslâm dininin yayılması için gayret eden kimseler arasına katıldı.
YARIN: SEYİT NİZAM HAZRETLERİ

MEVLÜT YÜKSEL / İSTANBUL'UN MANEVİ SULTANLARI 18


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.