İran'a ambargo başlar

Emekli Büyükelçi Bozkurt Aran, Batı’nın Ortadoğu planlarını TAKVİM’e anlattı. Trump'ın İran'a karşı nükleer anlaşmayı iptal etmesi, ambargonun başlamasına neden olacak. Fransa, Almanya ve İngiltere ise ambargoya istemeseler de Rusya'ya karşı ABD'ye ihtiyaç duydukları için destek vermek zorunda kalacaklar. İran'da yaşanan ekonomik krizden sonra muhafazakarlar yeniden iktidarı ele geçirecektir

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 07 Mayıs 2018 Güncelleme 07 Mayıs 2018, 01:48
İran’a ambargo başlar

İÇİNDEKİLER

2015 yılında P5+1 formülü ile Ortak Kapsamlı Eylem Planı hayata geçerek, Amerika İran ile nükleer konuda anlaşmaya vardı. Aslında o günden beri de yapılan denetimlerde İran'ın anlaşmaya uyduğu belirlendi. Fakat Trump etkisi ortaya çıktı. Trump İran ile anlaşmayı iptal etmek ya da yeniden düzenlemek istiyor. Dışişleri Bakanlığı'nda birçok görevin yanı sıra Pakistan ve İran'da Büyükelçilik yapan Bozkurt Aran ile İran nükleerini konuştuk.

Ülkeler neden nükleer silah üretmek istiyorlar?
Nükleer silah için çok büyük kaynaklara gerek yok. Uluslararası kurulu düzenin bir parçası olmayı reddeden bir nevi Kuzey Kore ve İran gibi "ihtilalci ülkeler" saygınlık görmek, ihtilalci özellikleri ile mevcudiyetlerini sürdürmek ve kabul görmek için güvence anlamında nükleer silaha sahip olmak istiyorlar. Bir de bazı ülkelerin güçlü hasmının yaşamsal tehdidini caydırabilmek için de nükleer silah yapımına başvurduğu görülmektedir. Buna örnek Hindistan ve Pakistan verilebilir. Pakistan nükleer silaha sahip olunca iki ülke arasındaki savaş seçeneği böylece ortadan kalkmış oldu.

ŞİİLİĞİN LİDERLİĞİ
İran neden nükleer silah yapmak istiyor?
İran ihtilalci olma özelliği nedeniyle kendisini tecrit edilmiş bir ülke olarak görüyor. Uluslararası saygınlığı kazanabilmek için İran, nükleer silah kapasitesine sahip olarak dokunulmaz olmak istiyor. Bugün kabaca dünyada 1.5 milyar Müslüman nüfus içerisinde 300 milyon Şii kimlikli nüfus var. Şiiliğin en güçlü olduğu ülke de İran'dır. İran doğal olarak dünyadaki ve Ortadoğu'daki Şiiler'in hamisi olarak görüyor kendini ve bunu ilan etmekten de kaçınmıyor. Şiiliğin liderliği bugün ortaya çıkmış değil, İran yönetimleri asırlardır bu şekilde düşünüyor. İran'ın dış politikasında Şiilik çok önemli bir olaydır. İran; Irak, Suriye, Katar, Suudi Arabistan ve Yemen'deki Şiiler'e doğrudan doğruya uzanıyor. Şiiliği bir taraftan korumak bir taraftan da kullanmak için bir enstrüman olarak kullanıyor.

LÜBNAN HİZBULLAHI
Lübnan'da Hizbullah koalisyon hükümetinin ortağıdır.

Hizbullah'ın aynı zamanda kendi silahlı gücü kısacası ordusu da var. Hizbullah'ın askeri gücünü de İran kumanda ediyor. İran istediği zaman Hizbullah'ı Suriye'de savaşa sokabiliyor. Örneklerini görüyoruz. İşte bu İsrail'de ciddi bir rahatsızlık yaratıyor.

KÖRFEZ ÜLKELERİ TEDİRGİN
Sorun nereden çıkıyor?
Arap Baharı Körfez ülkeleri de rahatsızlığa ve endişeye ve hatta bazılarında kargaşaya neden oldu. İran'ın Şii nüfusu kullanarak bölgede etkinliğini arttırmasından ve bir şeyler yapmasından endişeleniyorlar. İran'ın bölgede çok kolay kullandığı vekalet savaşları ile gücü arttı. Bu gelişmelerden İsrail ve Suudi Arabistan rahatsız oluyor. Burada sorun Şiilik değil, Şiiliğin sağladığı imkanlar dolayısıyla rahatsız olan ülkelerin olması. Suudi Arabistan Prensi Selman, İran konusunda ciddi bir tehdit altında olduklarını ısrarla söylüyor. Bir tarafta İsrail, Lübnan Hizbullah'ı dolayısıyla diğer taraftan da Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri Şii nüfusu barındırdıkları için İran konusunda ciddi endişeli. Ayrıca, özellikle son dönemlerde ABD'nin Ortadoğu da müttefiklerine sağladığı koruma kalkanının sürekli olup olmayacağı konusunda karmaşık mesajlar geliyor, ABD yöneticilerinden. Böyle bir ortamda Başkan Trump'ın İran'ın nükleer programına ilişkin yaklaşımını da dikkate almak gerekir. Amerika P5+1 anlaşmasını yeniden müzakere etmek değiştirmek veya tamamen sonlandırmak istiyor. 12 Mayıs tarihinde Trump'un bir karar vermesi gerekiyor. Trump İran ile anlaşmayı devam ettirmek istemiyor.

12 Mayıs'ta Trump nasıl bir karar verecek?
Uzun süredir İran ile Nükleer Anlaşma'nın iptal edilmesi veya yeniden müzakerelerin başlamasını talep ediyor. Mevcut resim çok net görünüyor. Trump, "İran bu anlaşmaya uymuyor" diyecek. "Bu anlaşmanın devamı için mevcut anlaşmanın içine ek maddeler koyacağız veya yeni baştan bir anlaşma yapacağız" diyecek. Tabii bu şekilde olunca çok kötü bir durum çıkacak ortaya. İran'a yeniden ekonomik yaptırımlar başlayacak. Almanya, Fransa ve İngiltere'de Amerika'nın kararını değiştirmek için uğraştılar fakat başaramadılar. Sonuçlarına da katlanmak zorunda kalacaklar.

AMBARGO MUHAFAZAKARLARA YARAR
İran'a yönelik ambargo iç siyaseti etkiler mi?

İran parası yılbaşından beri yüzde 30 değer kaybetti. İran'da üniversite mezunu kadınların yüzde 36'si erkeklerin de yüzde 52'si işsiz. İran ekonomik olarak bir baskı altında. Ruhani vaatlerinin çoğunu yapamadı. Sadece petrol gelirlerini yüzde 12 arttırabildi. Ekonomik durum parlak değil. Böyle bir durum da muhafazakarların güçlenmesine neden olacak. Ilımlılar başarılı olamayınca sıra yeniden muhafazakarlara gelecek. Bu da İran ve bölge için zor durumların başlaması demek olacak. İran rejiminin ihtilalci damarı daha belirginleşecektir.

Türkiye nasıl etkilenir?
Bölgemizde istikrarın azaldığı, gerginliklerin arttığı bir ortamı Türkiye tabiatıyla tercih etmez. Hatırlatmak gerekir. Türkiye'nin dış ticaretin GSMH oranı yüzde 24. Bölgede gerginliklerden ve çıkacak sorunlardan dış ticaretimiz de etkilenecektir. Türkiye ve bölge ülkeleri için siyasi jeopolitik risklerin yanına ekonomik sorunlarda eklenecektir.

BOYNUZ KULAĞI GEÇTİ

İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana kurulmuş bir düzen var. Bu uluslara- rası ticaretin ve finansın istikrar içinde sürdürülmesini sağlayan bir düzen. Bu düzenin ana koruyucusu Amerika'dır. Amerika bu ana koruyuculuğundan vazgeçeceğini açıklıyor. Çin 2001 yılında Dünya Ticaret Örgütü'nün üyesi olduktan sonra küresel oyuncu olarak büyük kazanç sağladı. Bugün Çin'de fert başına gelir 7 bin dolar. Çin, dünyanın en büyük ihracatçısı ve dünyanın iki numaralı ekonomisi durumuna geldi. Çin bu gücünü diğer alanlarda da kullanacaktır. Çin Kuşak Yol Projesi ile Avrupa'nın içine kadar bütün ülkeler ile ticari ilişkileri güçlendirmek istiyor. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Amerika'nın Marshall Planı vardı. Bugün Kuşak ve Yol girişimi bir nevi Çin'in Marshall Planı olmakta. Amerika'da bazı cevreler, Çin'in daha fazla güçlenmeden engellenmesi gerektiğini düşünüyor.

ÇİN'İN İLERİYE DÖNÜK PERSPEKTİFİNDE NELER VAR?
Çin'in 2025 perspektifi var. Çin bu konuda en fazla yatırımı "Yapay Zeka" alanına yapıyor. Çin, bu konuda, "Dünya lideri olacağım" diyor. Bunu yapabilmek için çok büyük kaynaklar ayırıyor. Gerekirse Amerikalı veya Avrupalı şirketleri satın alacağını ve dünyanın bu konuda en önde gelen gücü olacağını açıkladı. Çin'in bu durumu Amerika'ya ve etrafa büyük rahatsızlık veriyor. Kısa süre sonra dünyanın iki numarasının bir numaralı ekonomi haline gelmesi bekleniyor.

YENİ BİR DÜZEN Mİ KURULACAK?
Çin bu düzen içerisinde güçlendi. Mevcut düzenin değişmesini değil devam etmesini ister. Asya Yatırım ve Alt Yapı Bankası ve benzeri girişimleri bu sistemin devamını sağlamak üzere kurdu. IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü'nün, kurallı ticaretin sağladığı düzen bugünkü güçlü Çin'i ortaya çıkartıyor. Çin buna alternatif aramıyor ki, zaten bunun içinde büyüdü. Bu düzenden Amerika rahatsızdır. Münakaşa bunun üzerinde oluyor.

TÜRKİYE BATI'DAN KOPAR MI?
Türkiye Çin ile ilişkilerinin düzeyini arttırabilir. Çin ile ilişkilerimiz Atlantik ilişkilerimizin alternatifi olamaz. Yani Amerika, Avrupa ve NATO bizim ilişkilerimiz açısından hayati önem taşımaktadır. Değişen koşullarda oluşan yeni farklılıkları dış politikamızın eksenine gerçekçi bir yaklaşımla aksettirmemiz önemlidir.

AVRUPA ÇIPLAK
İçinde bulunduğumuz jeopolitik ortamda Rusya'nın Avrupa'ya karşı daha sert ve "ısrarlı bir politika" uyguladığını görüyoruz. Kırım'ın ilhakından sonra Ukrayna'da ayrılıkçıları güçlendirmesi ve Baltık Denizi'nde Rus donanmasının gösterileri hatırlardadır. Rusya'nın askeri harcamaları artırıyor. Öte yandan Trump nükleer şemsiyeyi Avrupa'ya tutma konusunda çok kararlı olmadığını, tereddütlü olduğunu gösteriyor. Avrupa savunma açısından çıplak. Almanya'nın 200 tankı var sadece 100 tanesi çalışıyor. Almanya'nın tüm askeri mevcudu sadece 180 bin askerden oluşuyor. Amerika'nın koruma şemsiyesinde çıkan tereddüt nedeniyle Avrupa kendini Rusya'ya karşı zaaf içinde hissediyor. Avrupa bu şartlar nedeniyle Trump'un İran politikasını desteklemek zorunda.

​RUSYA-AVRUPA GERİLİMİ
RUSYA çok ciddi bir bölgesel güçtür. Rusya'yı Amerika'nın karşısında denk güç olarak düşünmek doğru değildir. 135- 140 milyonluk bir ülke. Buna karşılık çok ciddi bir askeri kapasitesi ve nükleer gücü var. Rusya Doğu Avrupa'da etkin konumunu tahkim ediyor. Bu da Avrupa'yı rahatsız ediyor. Amerika'nın şemsiyesi altında iken Rusya'nın "ısrarlı" politikaları Avrupa'yı bugünkü kadar rahatsız etmiyordu. Ama bugün Trump'ın, Trans Atlantik ilişkilerini önemsediğini göstermekten kaçınması tabiki Avrupalılar'ı rahatsız ediyor.

İSRAİL'İN GÜVENLİĞİ
İsrai l'in güvenliği Amerika'nın bölge politikalarında en belirleyici noktadır, bunda tereddüt yoktur. Amerika İsrail'in her dediğini yapmayabilir. Fakat İsrail'i tehdit altında hissettiğinde Amerika onun her zaman yanındadır. Yakın zamanda İsrail ve Suudi Arabistan'ın ortaklaşa İran'a yönelik bir çatışma içinde olacağını ben düşünmüyorum. Ortadoğu şu an zaten bir kargaşa içinde. Fakat kesin olan durum gerginliğin artacak olması. Vekalet savaşlarının bir süre daha devam edeceğini de düşünüyorum.


ALİ DEĞERMENCİ