Baba öpücük!

Kaynak, MİT'ten bir görevlinin, "Sunay ve Demirel, gözlerinden öpüyor. Biraz daha gayret göstermeni istiyorlar" sözü üzerine harekete geçti. Harekatı yönetecek komutanı, büyük bir ustalıkla öğrendi

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 19 Mart 2013 Güncelleme 19 Mart 2013, 00:00
Baba öpücük!

İÇİNDEKİLER

Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, Madanoğlu Cuntası ile ilgili sürekli bilgi almaktadır. Cunta içine sızan MİT ajanı Mahir Kaynak'tan bilgisi olan Demirel, askeri harekatı kimin yöneteceğini merak etmektedir. Kaynak o günleri şöyle anlatıyor: "1970'in sonuna yaklaşıyorduk. Olaylar belli bir ivme kazanmıştı. Hükümet tedirginlik içindeydi. Bir gün teşkilat görevlisi Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve Süleyman Demirel'in gözlerimden öptüğünü, bazı bilgiler elde etmek için daha fazla gayret göstermemi istediklerini naklederek, askeri harekatı kimin yöneteceğini öğrenmemi istedi. Esasen Demirel'in öpmesinin ne anlama geldiğini, aradan geçen uzun yıllar zarfında önüne geleni öpmesinden öğrenmiş bulunuyorum. Bana sorulan 'Askeri harekatı kimin yöneteceği' sorusu, tehlikeliydi. Bunu doğrudan sormanın, zaten herkesin işkilli olduğu bir dönemde, şüphe çekeceğini düşündüm.

HIFZI KAÇAR, AĞZINDAN KAÇIRDI
Dolaylı bir yaklaşım gerekliydi. Bir gün Hıfzı Kaçar'a 'Herkesin dilinde darbenin bugünlerde yapılacağı dolaşıyor. Ben bu işe kellemi koydum. Ama olanlardan haberim yok. Bu haksızlıktır' dedim. Kaçar, "Askeri darbeyi yönetecek olan Korgeneral Atıf Erçıkan halen İzmir'de. Darbe bu günlerde olacak olsa, onun İzmir'de işi ne? Bunlar rivayet. Harekat gününü, en önce öğreneceklerden birisin" dedi. Bu haberi alan Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Atıf Erçıkan'ı makamına çağırıp her şeyi bildiklerini, başarı şanslarının olmadığını biraz abartarak söylüyor. Erçıkan Paşa, kendisini bile tespit eden bu güç ve tehditler karşısında geriliyor. Tağmaç'ın işbirliği teklifini o zaman kabul ediyor. Bu durumda Erçıkan'ın başından beri Tağmaç'ın adamı olduğu iddiası hiçbir temele dayanmıyor.

* * *
BAKAN OLACAKTIM
Cumhurbaşkanı Sunay'ın başında bulunduğu kanadın amaçlarını anlatan Kaynak, şöyle dedi: "Onlara göre, o andaki yönetim, yani darbeci kanatla darbe karşıtlarının kurduğu koalisyon, yaz aylarında bozulacak ve darbecilere yakın bakanlar tasfiye edilecekti. Ekonomi yönetiminde bana görev vermeyi düşünüyordu. İlk adım darbecilerin sivil desteklerinin bertaraf edilmesi olmalıydı. Bundan sonra askerin tasfiyesi daha kolay olurdu. Bu kanat için teşkilat, çok geniş ve sağlam deliller toplamıştı. Mahkemeye verilirlerse, mahkum olmaları muhakkaktı.

MAHKEMEDE TANIK OLDUM
Fuat Doğu, mahkemede tanıklık yapmamı istedi. Benim cuntanın bir elemanı olarak faaliyette bulunduğumu ve sonra yaptığımdan pişman olduğumu belirterek olayları anlatmamın doğru olacağını söyledi. Böylece MİT dosyaları ortaya dökmeyecekti. Bunu kesinlikle reddettim. Ve iki yol önerdim. Birincisi cuntanın bir elemanı gibi muamele görür, onların akibetlerini paylaşırdım. Bu taktirde hapiste olduğum sürece aileme bakılmalıydı. Bunun imkansız olduğu görüldü. Çünkü bu durumda bilgilerin hangi kaynaktan sağlandığı belirsiz olacak ve tanıklık yapacak kimse olmayacaktı. İkinci yolun gerçeğin kamuoyuna ve mahkemelere açıklanması ve bu yolla tanıklık yapabileceğim olduğunu ifade ettim. İsteksiz davrandı. MİT'in ön plana çıkmasını istemiyordu. Konuşmamız, bir karara bağlanmadan bitti ama olaylar benim teklifim doğrultusunda gelişti."

* * *
FUAT DOĞU İLE İLK KARŞILAŞMA
Mahir Kaynak, 12 Mart'taki muhtıranın ardından Fuat Doğu ile ilk karşılaşmasını şöyle anlattı: "O sıralarda MİT'in, daha doğrusu Fuat Doğu'nun içinde bulunduğu kanat, kendi stratejisini uyguluyordu. Bu kanadın başında Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay bulunuyordu. Başbakan Süleyman Demirel, tamamen devreden çıkmış, en azından muhtıra içindeki rolünü kaybetmişti. Muhtıradan bir ay sonra Fuat Doğu ile Çankaya'da bir evde yaptığımız görüşme, hem benim geleceğimi tayin ediyor, hem de bu kanadın planları hakkında ipuçları veriyordu. İlk defa karşılaştığım Fuat Doğu, üzerimde çok olumlu etkiler bıraktı. Türkiye'yi kendi sınırları içinde düşünmeyen ve sadece bugünü değil, geleceği de görmeye çalışan bir kişi ile karşı karşıya idim. Fuat Paşa'nın İran'dan söz ettiğini, bu ülkenin önümüzdeki dönemde bazı operasyonların hedefi olabileceğini, Türkiye'nin şimdiden bu ülkede örgütlenmesi gerektiğini söylediğini hatırlıyorum. Bunun dışında bölgenin tümüne bakıyordu ve analizleri sadece o günlere ilişkin değildi."

* * *
İŞTE O MUHTIRA
Genelkurmay Başkanı ve Silahlı Kuvvetler komutanlarının Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanlığı'na verdiği muhtıra, 12 Mart 1971'de saat 13.30'da radyoda okundu: Parlamento ve hükümet, süregelen tutum, görüş ve icraatlarıyla yurdumuzu, anarşi, kardeş kavgası, sosyal ve ekonomik huzursuzluklar içine sokmuş, Atatürk'ün bize hedef verdiği uygarlık seviyesine ulaşmak ümidini kamuoyunda yitirmiş ve Anayasa'nın öngördüğü reformları tahakkuk ettirememiş olup, Türkiye Cumhuriyeti'nin geleceği, ağır bir tehlike içine düşürülmüştür. -Türk milletinin ve sinesinden çıkan Silahlı Kuvvetleri'nin bu vahim ortam hakkında duyduğu üzüntü ve ümitsizliği giderecek çarelerin, partilerüstü bir anlayışla meclislerimizde değerlendirilerek, mevcut anarşik durumu giderecek ve Anayasa'nın öngördüğü reformları, Atatürkçü bir görüşle ele alacak ve inkilap kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir. -Bu husus süratle tahakkuk ettirilemediği taktirde, Türk Silahlı Kuvvetleri, kanunların kendisine vermiş olduğu, Türkiye Cumhuriyeti'ni korumak ve kollamak görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır. Bilgilerinize...

DEMİREL İSTİFA ETTİ
Metin radyoda okunduktan sonra saat 17.30'da Süleyman Demirel başbakanlıktan istifa etti. 12 Mart muhtırası, ilk günlerde sol kesim tarafından "Atatürkçü, ilerici, solcu" bir girişim olarak algılandı. Sol örgütler, muhtırayı ve muhtıracıları destekleyen bildiriler yayımlamak için adeta birbirleriyle yarıştı. Muhtıranın hemen ardından Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan Şarkışla'da yakalandı. Dev-Genç'li Salman Kaya, mahkemeye götürülürken "Bana işkence yaptılar" diye bağırıyordu. Bunlara rağmen solcuların desteği, sıkıyönetim ilanına kadar sürdü.


YARIN: AJAN OLDUĞUM ORTAYA ÇIKIYOR...