Osmanlı'nın Oxford’u

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Osmanlı Harem'i hakkında çok önemli detaylar açıkladı: Harem ve Enderun, bugünün Oxford'u gibidir. Cariyelere son derece iyi eğitim verilirdi. Güzelliği ve zekasıyla öne çıkanlar ise, 'Padişahların gözdesi' olurdu...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 03 Kasım 2012 Güncelleme 03 Kasım 2012, 00:00
Osmanlı’nın Oxford’u

İÇİNDEKİLER

BAŞLARKEN:
Osmanlı Devleti, 1299 yılında kuruldu. 1920 yılına kadar dünyanın en güçlü imparatorluğu olarak geniş bir coğrafyayı yönetti. Yüzyıllar içinde, Bursa, Edirne ve İstanbul, Osmanlı Devleti'ne başkentlik yaptı. Bu şehirlerdeki padişah sarayları hem aile yaşantısına hem de devletin idare edilmesine sahne oldu. Harem sarayların özel kısmı, yani Padişah ve ailesinin yaşadığı evi konumundadır.
Saray ve harem geniş anlamını Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u almasından sonra kazandı.
Sarayburnu'nda 'Saray'ı Cedid-i Amire'yi yaptırdı. Buraya daha sonra Topkapı Sarayı ismi verildi.
Padişahlar, Dolmabahçe Sarayı yapılıncaya kadar (1853 yılı) 380 yıl idare merkezi ve resmi ikametgâhı olarak kullandığı Topkapı Sarayı'nda yaşadılar. Padişahlar, çocukları ve aileleriyle Topkapı Sarayı'nda yaşarken, devlet işlerini ve toplantılarını da burada yapıyorlardı.

ASIRLARDIR MERAK EDİLİYOR
Saray, Birun, Enderun ve Harem olmak üzere üç bölümden meydana geliyordu. Birun ve Enderun dış kısmını temsil ederken, Harem Padişahın yattığı, özel hayatını yaşadığı iç kısımdı. Padişah evinin başında da Valide Sultan (Padişah annesi) bulunuyordu.
Sarayın Harem dışındaki bölümlerinin en ince detayına kadar anlatıldığı yazılar çıkmasına rağmen, özel hayatın yaşandığı HAREM, yüzyıllardır çok merak edilen konular içinde yer almıştır.
Bu yazı dizisinde Harem'in gizemlerini açmaya çalışacağız. Topkapı Sarayı'nda uzun süre Başkanlık yapan Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın gözünden Harem'i genel çerçevesi ile tanıyacak, devamında Prof. Dr. Nurhan Atasoy'un, Merhum Çağatay Uluçay'ın, Ötüken Yayın Grubu'ndan çıkan, "Harem" ve Osmanlı Sarayı'nda yaşayan, haremde hayatının önemli günleri geçen Prenses Cavidan Hanım'ın İnkılâp Yayınları'ndan çıkan, "Harem Hayatı" isimli kitaplarındaki not bilgiler ile tarihçilerin duayeni Prof. Dr. Halil İnalcık'tan da detaylar okuyacaksınız. Bu yazı dizisinde bize ilham vermeleri vesilesiyle, yayınevi, yazar ve yazarların ailelerine teşekkür ediyoruz.

* * *
Türkiye'nin en önemli birkaç tarihçisinden biri olan Prof. Dr. İlber Ortaylı, Osmanlı'da Harem'in eğitim yeri olduğunu söyledi. Prof. Dr. Ortaylı'nın Harem hakkındaki açıklamaları şöyle: Harem, Arapça "yasak" anlamındadır.
Mahrem bundan türedi. Topkapı Sarayı'nın en çok sözü edilen ama en yanlış bilinen yeri, Harem'dir. Sarayın ve bütün devlet protokolünün en başta gelen bölümüdür, çünkü padişahın evidir ve padişah evinin başında da Valide Sultan yer alırdı. Çok kişinin sandığının aksine Harem, Şark Müslümanları'na has bir kurum değildir, uluslararasıdır. Yani zamanlara ve mekânlara yayılmıştır.
Harem gibi uygulamaların görülmediği milletlerin ve hükümdarların da kadına daha saygılı oldukları söylenemez.
Versailles Sarayı'ndaki XIV Louis, çağdaşı II. Mustafa ve III. Ahmed'i kıskandıracak kadar bol hatunlu, bol masraflı bir hayata sahipti.
Eski Çin'de, Hint'te, İran'da ve Bizans'ta, hatta Floransa'daki saraylarda harem ağası da, cariye de vardı. Osmanlı bu kurumun en son bilinen örneğidir.

SAFİYE SULTAN
Saraya gelen cariyeler, ya Kırım Hanlığı atlılarının Ukrayna ve Polonya ovalarından toplayıp getirdiği esireler ya da Azak ve Kefe sancak beyi gibi görevlilerin satın alıp hediye ettikleri veya Akdeniz'deki Cezayir korsanlarının ele geçirdikleri güzellerdi. Venedik soylusu Bafo ailesinin kızı Safiye Sultan da bunlardan biriydi. Bunlardan başka Kafkasya veya Akdeniz adalarındaki, Balkan dağlarındaki fakir fukaranın canları kurtulsun diye saraya gönderdiği veya esirciye verdiği genç kızlar hareme gelirdi. 19. Yüzyıl'da durum çok değişti. Daha çok hanedana ve halifeye bağlılık duygusu ile Çerkez veya Dağıstan aileleri, hem de soylu kesimi, hanedana gelin verircesine kızlarını saraya gönderirlerdi. Örnek vermek gerekirse, II. Abdülhamid Han'ın dördüncü kadını ve Ayşe Sultan'ın annesi Müşfika Kadınefendi, Abhaz beylerinden Ağır Mustafa Han'ın kızıydı.

VALİDE MAKAMINA ULAŞMAK
Her topluluk gibi Harem'de de eşitsizlik vardı. Bu doğaldır. Güzelliği ve zekâsıyla temayüz edenler padişah gözdesi, ikbal ve giderek şehzade veya sultan annesi haseki olur, hatta günün birinde valide sultanlığa ulaşırdı. Hiç belli olmaz, kocası padişah ölünce Eski Saray'a gönderilmiş bir hasekinin, günün birinde oğlu padişah olunca Beyazıt'tan Topkapı'ya her karakol menzilinde ihtiramla selamlanıp, sarayda padişah tarafından eli öpülerek valide makamına ulaşması da mümkündü. Bu raddeye çıkamayanlar dışarıdan evlilik yapar, yani çırağ edilirlerdi."

HÜRREM ÇOK BAŞARILIYDI
Saraya yönetici yetiştiren Itri ve Evliya Çelebi gibi isimlerin eğitim gördüğü Enderun, Prof. Dr. İlber Ortaylı'ya göre 'Osmanlı'nın Oxford'u... Sarayda erkek öğrencilerin eğitim gördükleri Enderun neyse, harem de cariyeler açısından benzer bir işlev görmektedir.
Enderun ve Harem birlikte yönetici bir sınıf yaratan iki kurum olarak dikkat çekmektedir. Harem bölümü aslında 16. Yüzyıl'da oluşan yeni idari anlayışın mühim bîr aygıtı, bir önemli kurumudur.
Harem halkına yılda üç kat elbise verilir, makul bir yevmiye de buna ilavedir. Osmanlı sarayları okuma yazma oranının hayli yüksek olduğu bir yerdi.
Hatta bazı cariyelerin, hizmetinde bulundukları şehzadeler kadar düzgün imlası vardı.
Hürrem Sultan gibi şiir yazacak dil ve edebiyat öğrenimini başarıyla tamamlayanları unutmayalım. Harem kadınları Osmanlı kültürünü, dil ve musikisini kapardı.
Evlenip dışarıya çıkanlar, halkın arasında saraylı hanım olarak bu kültürü etrafa yayarlardı.

* * *
AĞALARIN ODALARI
Gözdelerin, yani ikballerin, hasekilerin oturduğu üst bölüme sarayın "Kuşhane Kapısı" denen orta avludaki kapıdan girilir. Burada Altın Yol üstünde ilk olarak Darüssaade ağası ve ona bağlı harem ağalarının odaları yer alır. Esirciler tarafından Habeşistan'ın güneyinde avlanan zenci çocuklar ne gariptir ki Yukarı Mısır'daki Hıristiyan Kıptî manastırlarındaki rahipler tarafından ameliyatla hadım edilir ve haremlere sevk edilirdi. Sarayın bu kesimi onların muhafazasındaydı. Üst katta, yani Harem'in saray avluları hizasındaki bu bölümünde I. Abdülhamit, III. Osman, III. Ahmed'in odaları bulunur. Çinileriyle meşhur bu bölümde Veliahd Dairesi de yer alır.

* * *
KAPIDA NE YAZIYOR
Sarayın Enderun'daki gençler, biruna (idarede görev alma) olurdu. Harem halkı da kimi zaman saraylılarla veya diğer görevlilerle evlendirilirlerdi. Harem'in kapısındaki "Hayırlı kapılar açan, Allah'ım bize de hayırlı kapılar aç" ibaresi bunu gösterirdi. Talihi yaver gitmeyenler sarayda kalır, zekâ ve sadakati ölçüsünde harem, hazinedar, usta gibi bir memuriyete kadar yükselebilirlerdi.

* * *
TOPKAPI HAREM DAİRESİ
16. Yüzyıl'dan sonra sarayın mimarisi ile pek uyum teşkil etmeyen bu bölüm genişletildi. Hatta padişah evini teşkil eden köşkler sahile doğru yayıldı. Harem'in Topkapı Sarayı'na nakli de 17. Yüzyıl'da Kanuni devrine ait.
O güne kadar Topkapı Sarayı, padişahların günlük hayatlarını geçirdikleri bir yerdi. Bugünkü Harem, Sarayın Gülhane'ye doğru eğimli arazisi üzerinde Mimar Sinan tarafından inşa edildi.

* * *
SARAYDA GEZİNTİ
Topkapı Sarayı içindeki harem dairesini biraz daha yakından tanıyalım:
Topkapı Sarayı'nın diğer bölümlerinden özenle ayrılan Harem-i Hümayun Dairesi gruplara ayrılıyor.
Yaklaşık olarak 300 oda, 9 hamam, 2 cami, 1 hastane, 1 çamaşırlık ve koğuşlardan oluşan, sultanın özel yaşamını geçirdiği bölümün bir parçası olan yapı, Osmanlı İmparatorluğu'- nun hiyerarşik yapısını bütünüyle yansıtır.
1665'te çıkan yangından büyük oranda zarar gören Harem Dairesi, girişte bulunan ilk kısımda, Habeş kökenli zenci hizmetliler olan Kara Hadım Ağaları kalıyor. Ardından Cümle Kapısı ile kadın efendi ile cariyelerin, valide sultanların, padişah ve şehzadelerin yaşadıkları yerleri saran taşlıklara geçiliyor. Birinci bölümde Fatih döneminde yapılan, Valide Taşlığı çevresinde, Haliç'e bakan yapıda, sultana yakın olanlar yani, valide sultanlar, veliaht şehzade ve başkadınların kaldığı yapı yer alıyor.
Güneyinde ise "usta" cariyelerin kaldığı ve odaları Haliç'i gören yapı bulunuyor.
Altın Yol da sultanın Has Odası'na geçişi sağlıyordu.
Harem ve Has Oda arasında daima bu yol kullanılırdı.

YARIN:
1- Valide Sultan'ın görevleri neler?
2- Cariye nasıl seçilir?
3- Kimlere Hatun denilir?
4- Kethüda Kadın'ın Haremdeki görevi ne?
5- Cariyeler ve makamları..
6- Kırk Merdiven neresi?