Erdoğan özetle şunları söyledi;
" Türkiye'nin içinden geçtiği süreç bölge ülkeleri için de örnek teşkil etmiştir. Türkiye 2011'de Çin'den sonra en fazla büyüyen ikinci ülke olmuştur. Küresel kriz sürecini IMF ile borç anlaşması yapmadan atlattık. Ülke içinde istikrar ve güvenin eseri olduğu kadar aktif barışçıl bir dış politika ve demokratikleşmenin de bir eseridir bu gelişmeler. Türkiye, 10 yıllık iktidarımız döneminde istikrarı zedeleyecek her türlü şeyden kaçınmıştır. Mali disiplinden ve para politikalarından asla taviz verilmemiştir. Bankacılık, finans, ticaret ve özellikle sosyal güvenlikte çok büyük reformlar yaptık. Yatırımların teşvik edilmesi için çok büyük adımlar attık. Son 10 yıl içinde tüm dünya ile iletişimimizi ve işbirliğimizi pekiştirdik. İşadamlarımızın önünde giderek onlara yol açtık. Türkiye, yurt dışı müteahhitlik bakımından Çin'den sonra dünyada ikinci olduğunu hatırlatmak isterim."
"Türkiye olarak ne yanıbaşımızdaki ülkelerin, ne de uzak ülkelerin iç işlerine karışmak gibi bir derdi yok. Ancak bölgenin refahı ve huzuru çok önemli. İşte bir ülkenin sorunu, diğer ülkeyi çok ama çok yakından ilgilendiriyor. Bizim Türkiye olarak bölgesel meselelerde insiyatif almamız asla ve asla birilerinin iç işlerine karışmak değil, işte bu özen gerektiren hassasiyete dikkat çekmektir. Filistin'de masum insanlar katlediliyor, öbür yandan aynı anda tüm bölgeye büyük ölçekli bir öfke pompalanmış oluyor. İran meselesi de aynı. Her zaman müzakereden yana olduk. Suriye konusunda da Türkiye'nin tavrı nettir. Derdimiz asla ve asla Suriye'nin iç işlerine karışmak değil. Böyle kapsamlı bir yangına dünyanın dikkatini çekmeye çalışıyoruz. Türkiye'de şu anda 24 bin kişi mülteci olarak yaşıyor. Yani mesele sadece Suriye sınırları içinde kalmıyor."
"Dünya küreselleşirken, demokrasi de küreselleşmek zorundadır. Artık vicdan da küreselleşmelidir. Bu toplantının dünya ülkeleri arasında dayanışmayı pekiştirmesini temenni ediyorum.