İşte dünden bugüne Filistin topraklarında İsrail işgali

ABD'nin sözde Orta Doğu barış planı, İsrail'e Akdeniz'den Ürdün Nehri arasındaki coğrafyada tam egemenlik verirken, Filistinlilere ise Tel Aviv'e tanınan bu imtiyazı "sözde devlet" ve "ekonomik refah" karşılığında kabul etmeyi dayatıyor. Filistinlilerin geri dönüş hakkı, Doğu Kudüs, yerleşim birimlerinin kaldırılması gibi taleplerini görmezden gelen sözde barış planı, tarihi Filistin topraklarında "iki devletli çözüm" imkanını tamamen ortadan kaldırıyor. Başkan Erdoğan da bugünkü grup toplantısında elindeki haritayla gelinen durumu anlatarak sözde barış planına "Şu anda yapılmak istenen Filistin topraklarını İsrail toprağı haline getirmek istiyor." sözleriyle tepki gösyerdi. Peki Filistin'de bugüne nasıl gelindi? İsrail, Filistin topraklarını günbegün nasıl işgal etti? Detaylar haberimizde.

Giriş Tarihi: Güncelleme Tarihi:
Takvim Logo

Trump'ın sözde barış planına göre kurulacak "Filistin Devletinin" başkenti Doğu Kudüs'ün banliyölerinden Ebu Dis Mahallesi ya da Doğu Kudüs'ün kuzeyindeki Şuafat Mülteci Kampı'ndan Kefr Akab Mahallesi'ne uzanan bölge olacak.

İsrail yönetiminin uzun zamandır "yük olarak gördüğü" İsrail vatandaşı yaklaşık 300 bin Filistinlinin yaşadığı ve Ummul Fahm ile Kefr Kasım gibi büyük şehirlerden oluşan El-Muselles bölgesini "müstakbel Filistin devletine" devretmeyi öngören sözde barış planı, bu mübadeleyle de adeta İsrail'in hem demografik yapısını hem de yükünü hafifletmiş oluyor.

Takvim Logo

Sözde barış planına göre, işgal altındaki Doğu Kudüs'ü hem Batı Şeria'dan hem de çevresindeki mahallelerinden ayıran Ayrım Duvarı, İsrail'in başkenti ile Filistin'in başkenti arasında sınır olarak kalmaya devam edecek.

Ayrıca işgal altındaki Doğu Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde bulunan ve Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa'daki mevcut durumun (statüko) korunmasını öngören sözde barış planı, Harem-i Şerif'i İsrail'in tezleri doğrultusunda Yahudilerin de ibadetine açarak aslında statükoyu Yahudilerin lehine değiştirmiş oluyor.

AA muhabirleri, ABD Başkanı Donald Trump'ın salı günü açıkladığı ve "Yüzyılın Anlaşması" olarak isimlendirilen sözde barış planının ayrıntılarını derledi. İşte başlıklar halinde ABD'nin sözde barış planı:

Takvim Logo

KUDÜS'ÜN STATÜSÜ VE BAŞKENTLER MESELESİ
Kudüs'ün fiziksel bölünmesinden kaçınılması gerekmekle birlikte halihazırda belediye sınırlarına uymayan bir güvenlik bariyeri (Ayrım Duvarı) bulunmaktadır. Bu duvar Kudüs'teki Arap mahallelerini (Kefr Akab, Şuafat'ın doğusu ile diğerlerini) birbirinden ayırıyor. Bu fiziksel engelin yerinde kalması ve tarafların başkentleri arasında sınır görevi görmesi gerekmektedir.

Kudüs, İsrail'in bölünmez başkenti olarak kalacaktır. Filistin devletinin başkenti ise mevcut güvenlik duvarının (Ayrım Duvarı) doğu ve kuzeyinde kalan Filistin'e ait bölgelerde olacaktır. Bu da Kefr Akab, Şuafat'ın doğusu ve Ebu Dis bölgeleridir. Bu başkentin ismi "Kudüs" ya Filistin tarafından verilecek bir isim olabilir.

Bu vizyona göre, İsrail'in başkenti Kudüs'teki Arap nüfusun önünde tercih edecekleri 3 seçenek olacaktır: İsrail devletinin vatandaşı olmak, Filistin devletinin vatandaşı olmak, mevcut durumlarını daimi şekilde muhafaza etmek.

Kudüs'ün İsrail'in başkenti olarak uluslararası tanınırlığa sahip olması gerekiyor. Kudüs ya da Filistin devleti tarafından seçilen başka bir isimle Filistin'in başkentinin uluslararası toplum tarafından tanınması gerekiyor.

Taraflar, diğer tarafın egemenliğini ya da başkentinin meşruiyetini reddetmek için diğer ülkelerin çabalarını teşvik etmez ya da desteklemez.

ABD'nin İsrail Büyükelçiliği, Kudüs'te kalacaktır. İsrail-Filistin barış anlaşması imzalandıktan sonra ABD'nin Filistin Büyükelçiliği, Washington yönetiminin Filistin devleti ile anlaşarak seçeceği yerde kurulacaktır.

ABD, İsrail ve Filistin devletlerini başkentleriyle tanıyacak ve diğer ülkeleri de büyükelçiliklerini ihtiyaca göre Kudüs'e ya da Kudüs'e (Filistin) taşımaya teşvik edecektir.

Takvim Logo

KUDÜS'TEKİ DİNİ MEKANLAR VE MESCİD-İ AKSA
Kudüs'teki tüm kutsal mekanlarda şu anki yönetim düzeni varlığını koruyarak devam etmelidir, özellikle Mescid-i Aksa'daki (sözde barış planına göre Tapınak Tepesi / Harem-i Şerif) mevcut durum (statüko) olduğu gibi korunmalıdır.

Burası tüm dinlerden ibadet etmek isteyenlere ve ziyaret etmek isteyen tüm turistlere açık olmalıdır. Tüm dinlere mensup kişiler Harem-i Şerif'te / Mescid-i Aksa'da diğerinin dinine saygılı bir şekilde ibadet edebilme hakkına sahiptir. İbadet saatleri ve kutsal günlerin yanı sıra diğer dini hassasiyetler göz önünde bulundurulmalıdır.

COĞRAFİ ULAŞIM VE SINIR KAPILARI
Köprüler, yollar ve tünellerden oluşan yeni altyapı aracılığıyla Filistin devleti içerisinde seyahatin kolaylaştırılması sağlanacak.
Filistin devleti yüksek hızlı ulaşım bağlantısından faydalanacak. İsrail devletinin egemen olduğu topraklar içinde Batı Şeria ile Gazze arasında etkili bir hareket sağlanacak.

Filistin devleti kendi limanını geliştirene kadar İsrail'de Hayfa ve Aşdod limanlarındaki bazı tesislere özel ulaşımdan faydalanacak. İsrail'in güvenliğinden ödün verilmeden Filistin'e ve yurt dışına ürün ihracatı ve ithalatı yapılacak.

Filistin Devleti'nin yararına iki yol inşa edilecek ve İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarına tabi tutulacak. Bu yollar Filistinlilerin Ürdün Vadisi'nden geçerek Ürdün ile sınır kapısına ulaşımı sağlayacak. Dolayısıyla Filistinlilerin Ürdün'e ve yurt dışına seyahatlerini kolaylaştıracak. Bu yollar, Filistin Devleti'nin göç kurallarına tabi olacak. Ürdünlüler ile bölgedeki diğer kişiler Filistin'e girebilecek.

Üç İsrailli, üç Filistinli ve bir Birleşmiş Milletler temsilcisinden oluşacak Sınır Kapıları Heyeti kurulacak. Heyet her üç ayda bir sınır kapıları ile ilgili konuları görüşmek üzere toplanacak.

Yasaların izin verdiği şekilde sınır geçiş düzeni, İsrail'in güvenlik rolünün en aza indirileceği şekilde uygulanacaktır. Bu sınır kapılarındaki güvenlik güçlerinin bir devlete ait olmayan sivil kıyafetler giymeleri gerekecek.

Takvim Logo

SINIRLAR
Güvenlik bariyeri (Batı Şeria'daki Ayrım Duvarı) yeni sınırlara uyacak şekilde yeniden düzenlenecek; modern ve aktif yeni sınır kapıları inşa edilecek.

GÜVENLİK
İsrail-Filistin barış anlaşmasının imzalanması durumunda, Filistin Devleti'nin güvenliğinden üst düzeyde İsrail Devleti sorumlu olacak. Bununla birlikte Filistinlilerin, iç güvenliklerinden mümkün olduğunca sorumlu olması bekleniyor.

Filistin Devleti tamamen silahsız olacak ve böyle kalacak. Filistin Devleti, iç güvenliği sağlayabilecek, Filistin Devleti içindeki, İsrail, Ürdün ve Mısır'a karşı terör saldırılarını engelleyecek güvenlik güçlerine sahip olacak.

Filistin Devleti'ndeki güvenlik güçlerinin görevi, kamu düzenini korumak, yasaların uygulanmasını sağlamak, terörle mücadele etmek, sınır güvenliğini sağlamak, hükümet yetkilileri ile yabancı şahısları korumak, doğal afetlerde gerekenleri yapmak olarak belirleniyor.

Filistin Devleti'nin güvenlik kriterlerinin bazılarını ya da tamamını karşılayamaması durumunda, İsrail Devleti yukarıda zikredilen süreci geri alma hakkına sahip olacaktır; İsrail Devleti, Filistin Devleti'nin tamamı ya da bir kısmındaki güvenlik etkisini artıracaktır.

İsrail Devleti'nin Filistin Devleti'nde en az bir tane erken uyarı istasyonu bulunacaktır. Bu istasyonun idaresi İsrail güvenliği tarafından sağlanacaktır. Ayrıca İsrail güvenlik güçlerinin erken uyarı istasyonuna kesintisiz erişimi güvence altına alınacaktır.

Takvim Logo

YAHUDİ YERLEŞİM BİRİMLERİ
İsrail, güvenli sınırlara ve tanınırlığa sahip bir devlettir. Yerleşim yerlerinin hiçbirinden vazgeçmek zorunda değildir. Bu yerleşim birimlerinin çoğu İsrail devletinin sınırlarına dahil edilecektir.

Filistin bölgesinde bulunan İsrail cep bölgeleri İsrail'in bir parçası olacak ve etkin bir ulaşım bağlantısı sağlanacaktır.

İsrail'in ulusal güvenliği açısından kritik bir bölge olan Ürdün Vadisi (Batı Şeria'nın yaklaşık üçte biri) İsrail'in egemenliğinde olacaktır.

Takvim Logo

BATI ŞERİA'DAKİ FİLİSTİN CEP BÖLGELERİ
Batı Şeria'daki İsraillilerin yüzde 97'si (Yahudi yerleşimciler) İsrail topraklarına, Batı Şeria'daki Filistinlilerin yüzde 97'si (yerleşimciler) Filistin topraklarına dahil olacaktır.

Filistin bölgesinde bulunan İsrail'in cep bölgelerinde yaşayan Filistin nüfusunun, aksini istemediği takdirde Filistin vatandaşı olarak kalmaya hakkı vardır.

Bu nüfusun Filistin devletine kara yolu bağlantısı sağlanacaktır, ancak bu yolların güvenliğinden İsrail sorumlu olacaktır.

Filistin topraklarında yaşayan İsrailliler, aksini istemedikleri takdirde burada yaşamaya devam etme ve İsrail vatandaşlığında kalma hakkına sahip olacaklardır. Bu kişilerin yaşadığı yerlerin İsrail topraklarına kara yoluyla bağlantısı bulunacaktır. Ayrıca bu kişiler, İsrail sivil otoritesine bağlı ve güvenlik korumasına sahip olup ayrıma uğramayacaklardır. Bu kişilerin yaşadığı cep bölgeler, İsrail güvenlik güçlerinin sorumluluğunda olacaktır.

Takvim Logo

MÜLTECİ KONUSU
Hiçbir Filistinli mülteci, İsrail'e dönemeyecek ve orada barınamayacak.

Bu plan, daimi ikamet alanı arayan Filistinli mülteciler için 3 seçenek içeriyor:

1- Filistin Devleti'nde yer almaları. Bu seçenek kısıtlamalara tabidir.

2- Bulundukları ülkelere entegre olmaları (Devletlerin onayına tabidir).

3- Filistinli mültecilerin yeniden yerleştirilmesine katılmayı kabul eden İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ülkelerinin 10 yıl boyunca her yıl 5 bin mülteciyi kabul etmesi.

İsrail-Filistin barış anlaşması imzalandığında, Filistinli mülteci statüsü ortadan kalkacak, Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansının (UNRWA) görevi sona erecek, sorumluluklarını ilgili hükümetlere devredecek.

Trump'ın ekonomik planının bir kısmı, Filistin Devleti'ndeki mülteci kamplarının yeni yerleşim birimlerine dönüştürülmesini hedefleyecek. Dolayısıyla İsrail-Filistin barış anlaşması, tüm Filistin mülteci kamplarının kaldırılmasına ve daimi yerleşim birimleri inşasına yol açacak.

Takvim Logo

GAZZE ŞERİDİ
Gazze halkı için İsrail ile ateşkes yapılıncaya ve tamamen silahsızlandırılıncaya kadar önemli bir gelişme olmayacak.

İsrail yükümlülüklerine yalnızca şu üç şartta uyacak:

1- Filistin yönetimi ve diğer ulusal / uluslararası yapının tamamen İsrail'in kontrolüne girmesi.

2- Gazze'de Hamas, İslami Cihad ve diğer terör örgütlerinin silahsızlandırılması.

3- Gazze'nin silahlardan temizlenmesi.

İsrail ile Filistin arasında barış anlaşması imzalandığında, tüm İsrailli esirler ve kalıntıları (ceset, eşya vb.) iade edilecek.

Eğer Hamas Filistin'in yönetiminde söz sahibi olmak istiyorsa, Birleşmiş Milletler (BM), Avrupa Birliği (AB), ABD ve Rusya'nın oluşturduğu Orta Doğu Dörtlüsü'nün ilkelerine uyması gerekiyor.

Bu ilkelere; İsrail devletinin açık ve net bir biçimde tanınması, şiddetten uzak durma sözü verilmesi ve daha önce yapılan, terör örgütlerinin silahsızlandırılmasını içeren tüm anlaşmaların kabul edilmesi dahildir.

ABD, bu şartlar sağlanmadan Hamas veya İslami Cihad'ın hiçbir üyesinin Filistin Devleti hükümetinde yer almamasını beklemektedir.

Uluslararası toplumdan, Gazze'nin tamamen silahsızlandırılması ve bunun kontrol edilmesi karşılığında, büyük yatırımlar halinde tazminat ödemesi beklenmektedir.

İsrail ile Filistin arasında anlaşma imzalanmasından beş yıl sonra Gazze'de bu anlaşmanın şartlarını yerine getirdiğinden tam olarak emin olunması halinde, Filistin Devleti – İsrail'in güvenlik ve çevreye ilişkin şartları dahilinde, bir liman ve küçük uçaklar için bir havalimanı inşa etme hakkına sahip olacaktır.

Takvim Logo

FİLİSTİNLİ ESİRLER
İsrail-Filistin barış anlaşması İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutukluların ve idari tutukluların serbest bırakılmasını öngörüyor. Şunlar istisna;

1- Cinayet ve cinayete teşebbüs edenler

2- Cinayet suçu için komplo üretmekle suçlananlar

3- İsrail vatandaşları (İsrail kimliği alan Filistinliler)

Bu 3 şartı taşımayan mahkumlar, düzenli bir şekilde nakledilmeleri ve yeniden yerleştirilmelerine fırsat tanımak için iki aşamada serbest bırakılacak. Serbest bırakılan tüm mahkumlar Filistin Devleti vatandaşı olacak.

Tüm İsrailli mahkumlar ve cesetleri İsrail'e iade edilmezse, Filistinli mahkumlar veya idari tutuklular bu serbest bırakılmayacak.

Takvim Logo

İSRAİL İLE FİLİSTİN'İN KARA SULARI
İsrail, güvenliği için hayati önem taşıyan, bölgede istikrar ve güvenliği sağlayan kara suları üzerindeki egemenliğini koruyacak.

- El-Muselles bölgesi (İsrail'in kuzeyinde Arap nüfusun yoğunlukta olduğu bölge)

Muselles bölgesinde; Kefr Kara, Arara, Baka El-Garbiyye, Ummul Fahm, Kalansava, Et-Tayyibe, Kefr Kasım, Et-Tayra, Kefr Bera ve Celculiyye belde ve kentleri yer alıyor.

Filistinli nüfusun yoğunlukta olduğu bölge, aslında 1949'da imzalanan ateşkes anlaşmalarında Ürdün egemenliğine bırakılmıştı. Ancak İsrail, askeri sebeplerden ötürü burada egemenliğini korudu.

ABD'nin vizyonu, iki tarafın anlaşmasına göre, İsrail sınırlarının yeniden çizilme olasılığını gündeme getiriyor. Böylece Muselles bölgesi Filistin Devleti'nin bir parçası olacak. Bu anlaşma, Muselles bölgesindeki bölge sakinlerinin medeni haklarının ilgili makamlarının yürürlükteki yargı kararlarına tabi olmasını kapsıyor.

Takvim Logo

ERDOĞAN HARİTADAN İŞARET EDEREK GÖSTEREREK TEPKİ GÖSTERDİ
Başkan Erdoğan da söz konusu sözde barış planına bugünkü grup toplantısında tepki gösterdi. Erdoğan'ın sözleri şöyle:

"ABD yönetiminin geçen hafta açıkladığı plan bir barış değil işgal ve ilhak planıdır. Bu plan İsrail'in yıkım ve gasp politikalarına meşruiyet kazandırmaktır. Şu anda yapılmak istenen Filistin topraklarını İsrail toprağı haline getirmek istiyor.
Ne yazık ki Filistin'i de İsrail'in o zamanki haline dönüştürmek. Vicdani olmayan bir adım atılıyor. Bu tabi BM'ye de gelecek ve tartışmalarını yapacağız. Kendileri de zaten birbirlerine düştüler. Bakıyorsunuz Pelosi onun elini sıkmıyor, o onun elini sıkmıyor. Gelen planı bütün milletin önünde yırtıp atıyor. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.

Takvim Logo

BUNLARIN HER YERİNDEN NEFRET AKIYOR
Bu işgal planında Filistin adeta hiç yok, geri kalan her yer sözde İsrail. Şimdi buradan soruyorum akıl ve ahlak sahibi kim buna rıza gösterir. 70 yıl evlerine dönmek için bekleyen Filistinli mültecilerin kendi topraklarına dönemeyeceğini söylüyor bu plan. Bunlar birer şaki bunlar işgalci. Demek ki Trump bu işgalcilerin arkasında duruyor. Kudüs ve Filistin'in göz göre göre İsrail'e peşkeş çekilmesine kim rıza gösterir. Aynı gün hahambaşını ben burada kabul ettim. Niye? Çünkü bizde düşmanlık nefret yok. Ama bunların her yerinden nefret kin akıyor. Bunların eli savunmasız kadınlara çocuklara kalkıyor."

Takvim Logo

İSRAİL İŞGALLERLE HARİTAYI NASIL DEĞİŞTİRDİ?
Önce 1917'de alınan bir kararla İngiltere mandası altındaki Filistin'e siyonist proje kapsamında yüzbinlerce yahudi göç etti. Sonra 1948'de İsrail Devleti kuruldu. İsrail topraklarını genişletti.

Takvim Logo

Ardından 5 Haziran 1967'de 6 Gün Savaşı başladı. Orta Doğunun haritası bu savaşta değişti. İsrail Gazze ve Sina Yarımadası'nı Mısır'dan, Golan tepelerini Suriye'den aldı ve Batı Şeria ile Doğu Kudüs'ü işgal etti.

Takvim Logo

İsrail toprakları bu savaştan sonra neredeyse 2 kat büyüdü.

Takvim Logo

Günümüzde yasa dışı Yahudi yerleşimleriyle Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te İsrail'in hamleleri sonrasında ortaya çıkan Filistin toprakları, çarpıcı bir şekilde haritada görülüyor.

Takvim Logo

ON YILLARDIR DEVAM EDİYOR
Müslümanların ilk kıblesi ve Hazreti Muhammed'in Miraç yolculuğuna çıktığı yer olan Mescid-i Aksa ile Hristiyan ve Yahudilerin en kutsal mekanlarına ev sahipliği yapan Doğu Kudüs, 1917'de Osmanlı egemenliğinden çıktığından beri sıkıntılı günler yaşıyor.

İngiliz manda yönetiminin bir asır önce şehri işgal etmesi, Filistinliler için de bir nevi sürgün ve savaşların başlangıcı oldu. İsrail'in 1948'de şehrin batısını, 1967'de de doğusunu işgal etmesiyle Kudüs'ü Yahudileştirme faaliyetleri büyük hız kazandı.

Takvim Logo

HİÇBİR ÜLKENİN VATANDAŞI DEĞİLLER
İsrail'in Doğu Kudüs'ü fiilen ilhak etmesine rağmen burada yaşayan Filistinliler İsrail vatandaşı sayılmıyor ve vatandaşlık haklarından yararlanamıyor. Doğu Kudüs'te yaşayan 420 bin civarındaki Filistinli, İsrail makamlarının verdiği "Kudüs Kimlik Kartı" ile şehirde sürekli ikamet etme iznine sahip.

Söz konusu Filistinliler aynı zamanda Ürdün pasaportuna da sahipler ancak bu pasaportlarda da vatandaşlık numarası bulunmuyor. Bu nedenle tam olarak Ürdün vatandaşı da sayılmayan Doğu Kudüslü Filistinlilerin Ürdün'de çalışma ve devlet hizmetlerinden yararlanma hakkı da yok.

Bir nevi arafta kalan Doğu Kudüs'teki yüz binlerce Filistinli, ne İsrail ne Ürdün ne de Filistin vatandaşlığına sahip oldukları için "devletsiz" yaşıyor.

Takvim Logo

5 MİLYONU AŞKIN FİLİSTİNLİ, MÜLTECİ KAMPLARINDA YAŞIYORNekbe'de sürgün edilen yüz binlerce Filistinli, ülke içinde ve dışında oluşturulan 61 mülteci kampında zor şartlar altında hayatlarını sürdürüyor.

Ülke toprakları içinde yer değiştiren Filistinlilerin yoğun olarak sığındığı yerlerden olan Gazze'de 8 mülteci kampı bulunuyor. İsrail ablukası altındaki Gazze Şeridi'nin kuzeyinde yer alan Cibaliya Mülteci Kampı 108 bin Filistinliye ev sahipliği yapıyor. Bölgenin en büyük kampı olan Cibaliya 1987'de Filistin İntifadası'nın patlak verdiği yer olarak biliniyor.

İsrail'in kuruluş sürecinde topraklarından ayrılmak zorunda kalan Filistinlilerin sığındığı komşu ülkelerin başında gelen Lübnan'da 12, Ürdün'de 10, Suriye'de 12 mülteci kampı bulunuyor.

Takvim Logo

NEKBE'NİN TARİHİ 2 ASIR ÖNCESİNE UZANIYOR
Nekbe'nin ilk tohumunun "Fransız General Napolyon Bonapart'ın fikriyle atıldığı, Balfour Deklarasyonu ile şekillendiği ve son olarak İsrail'in ilk başbakanı Ben Gurion tarafından somutlaştırıldığı" ifade ediliyor.

Fransız General Napolyon Bonapart 1799'da Osmanlı idaresi altındaki Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması fikrini gündeme getirdi. Sonraki süreçte dünyanın her yerinden Yahudilerin gruplar halinde Filistin'e göç etmesi sağlandı. Böylelikle siyonist Yahudilerin Filistin topraklarını ele geçirmesi için zemin hazırlandı.

Osmanlı'nın tüm engelleme çabalarına rağmen Filistin'e Yahudi göçü devam etti. İngiliz General Edmund Allenby, Aralık 1917'de Kudüs'ü işgal ederek, Filistin'in Birinci Dünya Savaşı'nda yenilgiye uğrayan Osmanlı Devleti'ne bağlılığını sonlandırdı ve siyonistlere hareket alanı açtı.

Bölgenin 1917'de İngiliz mandasına girmesiyle Filistin'e Yahudi göçü daha da hızlandı. İngiltere Dışişleri Bakanlığının 1917'de yayımladığı ve Yahudilerin Filistin'de devlet kurmasını öngören "Balfour Deklarasyonu" ile İngilizler, İsrail'in kurulmasına desteklerini ilan etti.

Takvim Logo

İNGİLİZ MANDA YÖNETİMİNDEN NEKBE'YE
BM Genel Kurulu'nda 29 Kasım 1947'de Filistin'in, Yahudi ve Filistin devleti olarak bölünmesini öngören karar onaylandı. Karara başta Filistinliler olmak üzere Arap ülkeleri karşı çıkarken, siyonistler ise kararı memnuniyetle karşıladı.

Bölünme kararının ertesi günü, siyonistler tarafından kurulan "Haganah" adlı silahlı çete tarzı örgüt, Yahudilerin ikamet etmesi için hazırlanan bölgeleri ele geçirdi. Filistin'de İngilizlerin manda yönetimi sona erer ermez silahlı örgütler, 14 Mayıs 1948'de David Ben Gurion tarafından İsrail devletinin kurulduğunu duyurdu.

Bu tarihten sonra Yahudilerin "kendilerine ayrılmış" bölgelere göçleri büyük ölçüde arttı. Mısır, Suriye, Irak, Birleşik Arap Emirlikleri ve Ürdün tarafından oluşturulan Arap ordusuyla İsrail arasında meydana gelen savaş da söz konusu göçü önleyemedi.

Bu savaş, 3 Mart 1949'da İsrail'in BM'ye tam üye olarak kabul edilmesiyle sona erdi. İsrail önce ABD sonrasında ise pek çok ülke tarafından tanındı.

Takvim Logo

SİYONİZMİN İDDİASI
Siyonistlerin, Filistin topraklarını "işgal gerekçeleri" arasında üç iddia öne çıkıyor.

Bu iddiaların ilki, yazar Israel Zangwill'in "Topraksız bir halk için, halksız bir toprak" sözüyle ifade edilen "halksız topraklar" fikriydi. Filistin'in işgalini "haklı göstermeye" çalışan en büyük propagandalardan biri olarak sunulan bu iddiayla Filistinlilerin varlığı inkar edildi.

Siyonistlerin ikinci iddiası, 2 bin 70 yıl önce bu topraklarda "İsrail devleti"nin var olduğu şeklindeydi.

Üçüncü iddia ise "Filistinlilerin topraklarını satıp gönüllü olarak yurtlarını terk ettikleri" yönündeydi. Siyonistlerin defaatle öne sürdüğü ve uluslararası kamuoyunda kendisine taraftar bulan bu gerekçeyle, Filistinlilere yapılan katliamlar ve tehcirler görmezden gelindi. Oysa bu iddianın aksine İsrail devleti kurulduğunda Yahudilerin bölgede sahip olduğu toprakların oranı yüzde 5'i geçmiyordu.

Takvim Logo

İSRAİL DEVLETİNİN İNŞASI
Modern siyonizm fikrinin kurucusu Theodor Herzl'in başkanlığında 1897'de İsviçre'de düzenlenen Pal Konferansı'nda, kurulacak yeni devletin esasları belirlendi.

Bu andan itibaren "siyonizmin dini değil, milliyetçi fikirleri benimseyen, emperyalist ve ırkçı yerleşime hizmet eden, sömürgeci bir siyasi hareket olduğu" ifade ediliyor.

Herzl, Yahudi devleti kurulması projesine uluslararası onay almaya çalıştı. Dönemin Osmanlı Padişahı Sultan 2.Abdülhamit'i "Filistin'de Yahudiler için toprak elde etme" konusunda ikna edemeyen Herzl, aradığı desteği İngiltere'den almayı başardı.

Herzl, 1902'de, "Bu devletin, barbarlığın karşına dikilen uygarlığın ileri karakolu olacağını" ileri sürdü.

Ancak Herzl'in bu söylemi gerçekte karşılığını bulmadı. Aksine 1950'deki "Dönüş Yasası" ile göçmen olarak İsrail'e gelen her Yahudi'ye vatandaşlık hakkı verildi ve Filistin toprakları, dünyanın dört bir yanındaki Yahudiler için "vatan" ilan edildi.

Takvim Logo

FİLİSTİNLİLERİN GERİ DÖNÜŞ HAKKI
Batı Şeria ve Gazze Şeridi'ndeki mülteci kamplarının yanı sıra başta Suriye, Lübnan ve Ürdün olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinde vatanlarından uzakta hayat süren Filistinliler, yüzlerinin hala "çalınan cennet" olarak tanımladıkları Filistin'e dönük olduğunu her fırsatta dile getiriyor.

Birleşmiş Milletler'in "evlerine geri dönmeyi ve komşularıyla huzur içinde yaşamayı arzulayan mültecilerin, mümkün olan en yakın zamanda bu arzularını gerçekleştirmelerine izin verilmeli ve geri dönmemeye karar verenlerin arazileri için tazminat ödenmeli" şeklindeki 194 sayılı kararını ise İsrail uygulamayı reddediyor.

Onlarca yıldır sürgün hayatı yaşayan milyonlarca Filistinli için "Nekbe" (Büyük Felaket) zorunlu göç, yağma ve katliamların simgesi olmaya devam ediyor.