Milyonlarca öğrenci için sınav maratonu başlıyor | Başarıyı getiren 6 kahramanı TAKVİM anlattı!
Milyonlarca öğrenci Haziran ayında lise ve üniversite sınavlarına girecek. Sınavlara hazırlanırken belli teknikleri uygulamak gerekiyor. Eğitimci Esin Yılmaz Ashkar, başarının tek başına değil bir ekip işi olduğunu belirtiyor.
Yaz aylarıyla birlikte milyonlarca öğrenci için sınav maratonu başlıyor. Bu maraton öğrencilerle birlikte aileleri ve öğretmenleri de etkiliyor. Sınavlara hazırlanırken uygulanması gereken teknikler, çalışma sistemleri, beslenme yöntemleri çok önemli. Bunların yanında başarının isimsiz kahramanları da bulunuyor.
(AA)
Eğitmen/Sınav ve Öğrenci Koçu Esin Yılmaz Ashkar, başarının bir ekip işi olduğunu belirtti. Sınav başarısının bireysel gibi görünmesine rağmen arkasında görünmeyen bir ordu olduğunu belirten Ashkar, "Aslında her kazanan öğrencinin arkasında bir destek ekibi vardır: Aile, öğretmen, çevre ve en önemlisi öğrencinin kendine inancı.
Ancak artık bu ekibi tamamlayan ve bazen tüm bu desteklerin bile önüne geçen bir güç var: Bilgiye ulaşabilme becerisi. Başarı; sadece doğru şıkkı bulmak değil, doğru bilgiye ulaşma isteği, öğrenmeye olan inat, merak duygusu ve kararlılık ile şekillenir" dedi. Esin Yılmaz Ashkar, başarıyı getiren 6 kahramanı TAKVİM'e şöyle anlattı:
(AA)
AİLE: BAŞARININ SESSİZ MİMARLARI
Başarı hikâyelerinin çoğu, spot ışıkları altında öğrenciyi gösterir. Ama o ışığın arkasında hep bir gölge vardır: Sessizce kahvaltı hazırlayan bir anne, geceleri o çalışırken ışığı açık bırakan bir baba, "Sen elinden geleni yaptın, gerisi nasip" diyen bir aile... Rollerin bu dönemde karışmaması gerekir. Çocuğunuzun evde koça ya da öğretmene ihtiyacı yoktur. Size ihtiyacı vardır. Ailenin en zor görevi de bu ayrımı yapabilmektir sınav döneminde. Tüm kaygılarını bir kenara bırakıp çocuğunun yanında olduğunu ve ona güvendiğini hissettirmek. Araştırmalara göre akademik başarı ile aileden alınan destek arasında doğrudan bir ilişki var.
Özellikle sınav yılı öğrencileri için düzenli bir yaşam ortamı, yüksek ama gerçekçi beklentiler ve duygusal güven hissi, sınav başarısının temel taşlarını oluşturuyor. Birçok öğrenci, yerleştirme sınavlarına hazırlanırken asıl sınavla mücadele eder:
"Kendi değerim, sadece aldığım puan kadar mı?" İşte bu soruya verilen cevapta ailenin rolü çok büyüktür. Aile; başarıyı tek sonuçla ölçmeyen, çabayı ödüllendiren, çocuğuna değer veren bir tutum sergilediğinde, öğrenci yalnızca sınavı kazanmaz, kendini tanır ve objektif değerlendirir.
(AA)
ARKADAŞ VE ÇEVRE: SESSİZ AMA ETKİLİ DESTEK
Sınav sürecinde öğrencilerin en çok ihtiyaç duyduğu şeylerden biri de "anlaşıldığını hissetmektir" işte burada devreye arkadaş çevresi girer. Arkadaşlar sadece birlikte çalışılan kişiler değildir. Moral veren, duygularını paylaşan, birlikte başarısızlıkları kutlayan, "Birlikte çalışalım, birlikte büyüyelim" diyen dostluklar öğrencinin iç direncini artırır. Rekabet değil dayanışma; başarıyı anlamlı ve sürdürülebilir kılar.
(AA)
ÖĞRETMEN: SADECE ANLATAN DEĞİL, ANLAYAN
Sınav öğrencisi ile temas eden her eğitimci öğrencinin hayatına da girer. Çünkü sınav yılı, sadece bilgi aktarımı değil öğrencinin görülmeye en çok ihtiyacı olduğu yıldır. Bazı öğretmenler vardır; bir cümlesi, bir bakışı bile öğrencinin motivasyonunu değiştirir. Gerçekçi ama yargılamayan değerlendirmeler ve yönlendirmeler öğrencinin Kabul ettiği ve değer verdiği bir eğitimciden gelirse büyük başarılar kaçınılmazdır. Sadece akademik içerik değil; öğrencinin duygusu da öğrenilir. Öğretmen, müfredatı anlatırken bir yandan "Senin bir değerin var, ben seni görüyorum" diyebiliyorsa, işte orada gerçek öğrenme başlar. Bazen bir öğretmenin "Sen yaparsın, ben inanıyorum" demesi, bin saatlik test çözümünden daha güçlüdür.
İÇ SES: "BEN YAPABİLİRİM"
Bütün destekler, en son bir noktaya varır: Öğrencinin kendi iç sesi. Negatif iç konuşma alışkanlığı olan öğrenciler, benzer başarı potansiyeline sahip olsalar bile daha düşük performans gösteriyor. Tam tersi durumda, içsel olarak "Yapabilirim", "Deniyorum, gelişiyorum" gibi cümleleri tekrar eden öğrenciler çok daha istikrarlı bir ilerleme kaydediyorlar. İç ses, öğrencinin zihnindeki gizli koçtur. Bu ses ya destek verir ya da yıkım getirir. Bu nedenle, olumlu iç konuşma geliştirmek, en az konu tekrarı kadar önemlidir. Ve bu iç sesi güçlendiren şey, çevreden gelen sevgi, eğitim uzmanından gelen gerçek bilgi ve inanç, aileden gelen huzur ve destektir.
(AA)
BİLGİYE ULAŞMA BECERİSİ: EŞİTLİK GETİREN VE GÜÇLENDİREN YETKİNLİK
Artık doğru bilgiye ulaşabilmek bir yaşam becerisi. Artık öğrenciler yalnızca kitaplara ya da öğretmen anlatımına değil; çeşitli dijital kaynaklara, çevrim içi eğitim içeriklerine, e-kitaplara, podcastlere ve hatta yapay zekâ tabanlı sistemlere erişim sağlayabiliyor. Ama mesele sadece bilgiye ulaşmak değil; bilgiyi ayırt edebilmek. Çünkü her bilgi doğru değil.
Çünkü internet sadece bir "kaynak deposu" değil, aynı zamanda bir "bilgi kirliliği denizi." İşte bu noktada öne çıkan yeni nesil beceri: medya okuryazarlığı ve eleştirel düşünme. UNESCO'ya göre, 21. yüzyılda dijital ortamda başarılı olabilmek için, bilgiyi doğrulama alışkanlığı kazanmak. Öğrencilerin, duyduğu her bilgiyi hemen kabul etmek yerine, kaynağını sorgulaması, veriyi teyit etmesi ve alternatif yorumları kıyaslayabilmesi gerekiyor. Bu ise ancak düşünme becerileri gelişmiş bireylerde mümkün.
Araştırmalar gösteriyor ki, medya okuryazarlığı eğitimi almış öğrenciler; sosyal medya veya dijital platformlardaki yanıltıcı içeriklere karşı daha dirençli oluyor, karar verirken daha eleştirel düşünebiliyor. Bu öğrenciler sadece "bilgi" değil, doğruluğu süzülmüş bilgi arıyor. Kısacası, artık kazanan öğrenci sadece çok bilen değil; neye inanacağını bilen. "Bu doğru mu?", "Kaynağı güvenilir mi?", "Alternatif görüşler ne diyor?" sorularını sormayı öğrenmiş bir öğrencidir. Ve bu beceriyi geliştiren öğrencinin yanında, "Her okuduğuna inanma" diyen bir aile, "Doğru kaynaklara yönlendir" diyen bir öğretmen ve bilgiye ulaşma hakkını destekleyen bir sistem varsa; o öğrenci yalnız değildir. O öğrenci, öğrenmenin öznesi olmuştur.
(AA)
MERAK, KARARLILIK VE ÖĞRENME MÜCADELESİ
Başarı; sadece test çözerek değil, öğrenmeye doyamamakla gelir. Her "Neden?" sorusu, öğrencinin zihninde yeni bir pencere açar. İşte bu pencereleri açık tutan en büyük güç: merak ve kararlılıktır. Sınavdan sonra da öğrenmeye devam eden öğrenci, sadece o sınavı değil yanlışlarıyla yüzleşerek irade ve problem çözme yetisi de kazanıyor. Zorluklarla karşılaştığında "Ben öğrenene kadar bırakmam" diyen bir öğrenci, tüm eksiklerini kapatabilir. Çünkü kararlılık; zeka farkını siler, öğrenme sürecini taşır. Merak eden, öğrenmeyi seven, pes etmeyen bir öğrenci; arkasında kim olursa olsun, sonunda kendi kanatlarıyla uçar.
BUNLARI UNUTMAYIN
Bir sınav sonucu... sadece bir puan değildir. O puan; bir annenin sabrı, bir öğretmenin inancı, bir arkadaşın desteği, bir öğrencinin iç sesi, bir merakın peşinden gitme cesareti ve doğru bilgiye ulaşma azminin toplamıdır. Bu yüzden bir öğrencinin başarı hikâyesi, asla yalnız yazılmaz. Sınavı kazanan çocuğa sadece "Aferin" demeyin. "Bu hikâyeyi nasıl yazdın?" diye sorun.
VE ASLA UNUTMAYIN:
Gerçek kahramanlar yalnızca sınavı geçenler değil; yıl boyunca bu çabanın yükünü taşıyan, inanan, destek olan ve öğrenmekten vazgeçmeyenlerdir.