Tarihi 22 Kasım 2017

Mesele sadece Zarrap değil hala anlamadınız mı?

Gezi olayları ile denediler olmadı. 17-25 Aralık yolsuzluk kisvesi altında denediler olmadı. İçeride PKK, dışarıda DEAŞ-YPGPYD terör örgütleri ile denediler olmadı.
FETÖ maşası eliyle 15 Temmuz darbe kalkışmasını denediler, yine olmadı. FETÖ eliyle Rusya başta olmak üzere türlü kirli senaryo uydurularak ikili ilişkilerimizi bozma hatta savaş çıkartmaya kışkırttılar, tutmadı. Şimdi sıra Rıza Zarrap yargılamasıyla Türkiye'yi, Türk hükümetini ve devletini sıkıştırmayı hedefliyorlar.
Bre kafirler ne diyeyim ki ben size. Olmuyor, olamıyor. Bu millet devletine, hükümetine güveniyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a güveniyor. Ne yaparsanız yapın bu durum değişmiyor, aksine her seferinde biraz daha desteğini arttırıyor. Hala anlamadınız mı?
Ama, daha bizim içeridekiler anlamamış ki; biz dışarıdakilere anlayıp anlamadıklarını sorguluyoruz.
Zarrap davası, ABD'nin İran'a karşı BM'yi kullanarak harekete geçtiği, ardından da tek taraflı olarak ambargo ilanıyla tırmandırmaya çalıştığı bir senaryo idi.
Türkiye de bu senaryoda hedefe konuldu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte.
Nitekim; ABD mahkemelerinde Zarrap davasını açan Savcı Bharara'nın, FETÖ'cülerin Erdoğan'a yönelik tweetlerini paylaşması, davayı gören Hakim Berman'ın İstanbul'a kadar gelerek FETÖ'cülerin organize ettiği panelde moderatörlük yaptığının ortaya çıkması da, ABD'nin niyetini açıkça ortaya koymuyor mu?
Davada referans aldıkları sözde delillerin hepsinin; 17-25 Aralık sürecinde FETÖ'cü oldukları ortaya çıkan ve bugün artık meslekten ihraç edilmiş emniyet ve yargı mensuplarının tasarladıkları, hazırladığı sözde belge ve bilgiler olduğunun ortaya çıkmış olmasına rağmen ABD tarafından ısrar edilmesinin başka ne anlamı olabilir ki?
Aylardır hapiste tuttukları Zarrap'ın her ne hikmetse aniden ortadan kaybolması, avukatlarının bile ulaşamaması, son kararın açıklanacağı jürili duruşma tarihinin ha bire ertelenmesi (27 Kasım'dan 4 Aralık'a ertelendi son olarak) ve yargılama sürecinin gitgide daha gizemli ve karanlık bir hal alması da tuzu biberi.
Zarrap'ı, İran ve Türkiye arasında ABD'ye rağmen oluşan ticaret üzerinden siyasetçileri de içine alan bir sözde süreç ile nemalanmaya çalışan bir acayip işadamının yargılanması şeklinde değerlendirmeye çalışanlara duyurulur.
Mesele sadece Zarrap değil hala anlamadınız mı?

NATO KAFA
Bilirsiniz bu sözü "nato kafa nato mermer..." Anlamı da; taş gibi kafa, yani adama ne anlatırsan anlat anlamaz ya, o zaman kullanılan söz.
Bugün yaşanılan NATO olayıyla ilgili anlamak istemeyenlere de aynı sözü söyleyebiliriz.
Pazartesi günkü yazımızda yazdık; tatbikatta Atatürk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaret eden NATO yetkilileri özür yarışına girseler de; pardon deyip sorumluluğu sözleşmeli bir personelin üstüne de atsalar kafi değil, inandırıcı hiç değil.
NATO'nun bu küstah tavrı için ilk etapta muhalefetin açıklamaları; NATO'nun hatasını eleştirmek ve hedefin şahıslar değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu söylemek olmuştu, bu da hepimizi memnun etmişti.
Ama bakın görün ki; milli bir mesele karşısında milli duruş sergilediğini düşündüğümüz muhalefetin milliliği de 24 saat bile sürmedi.
Önce CHP adına Engin Altay'ın sonra da İyi Parti Sözcüsü Aytun Çıray'ın açıklamalarına bakarsanız; neredeyse NATO'ya bu işi Türkiye'nin, Türk hükümetinin yaptırdığını söyleyecekler.
Bu olayın bir senaryo olduğunu imaya kadar gitti mübarekler. Anlaşılan o ki, malum muhalefet eski ezberlerine geri döndü. Burada küçük bir parantez açıp hemen kapatacağım;
FETÖ elebaşısı aylar önce yaptığı bir konuşmada NATO'nun Türkiye'yi sıkıştırması çağrısını yaptı. Ve ardından bu garip olaylar peşi sıra gelmeye başladı.
(Son olarak ABD'nin düzenlediği foruma katılan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile ilgili Twitter paylaşımında Akar'ın, 15 Temmuz'da boynunda kemer iziyle çekilmiş fotoğrafı kullanıldı) FETÖ elebaşısı da biliyorsunuz ayağa kalkın mesajlarıyla, giydiği haki renk cübbelerle subliminal mesajlar vermeye bayılır.
Tıpkı son olarak Akar ile ilgili fotoğraflı mesaj gibi.
Keza; bugüne kadar yapılan bütün darbelerde 27 Mayıs, 12 Eylül ve son olarak 15 Temmuz sonrası okunan tüm bildirilerde NATO'ya ve ABD'ye bağlılık sözlerinin altı çizilir.
Hani diyorum; İYİ Parti'nin programında yer alan ve NATO'ya selam anlamı şeklinde yorumlanan; "NATO'nun savunma politikalarında en üst şemsiye yerine koyan ve NATO ile milli stratejilerin mümkün olduğuna dair" ifadeler de mi tesadüf?
Konunun başına döner isek, bugün olan bitene bakınca meselenin ne olduğu apaçık ortada iken; Türkiye'nin ısrarla bağımsız iç ve dış politika sürdürmesi, milli politikadan ödün vermemesi ve 'Dünya 5'ten büyüktür' demesinin kimleri kızdırdığı bu kadar ortada iken; hala anlamayanlara "nato kafa nato mermer" demekten başka ne yapabiliriz ki?

​GÜNÜN SÖZÜ
Türkiye sizin oyuncak gibi oynadığınız ülkelerden değildir.
Recep Tayyip Erdoğan