Ekrem Kızıltaş

EKREM KIZILTAŞ

Tarihi 7 Haziran 2018

Yaparız demişsek...

Türkiye Fırat Kalkanı Harekatı'nı yapamazdı birilerine göre. Ama yaptı… Yapamayacağımızı söyleyenler de, yapıldığını görünce itibarsızlaştırma derdine düştüler.

Derken Zeytin Dalı Harekatı gündeme geldi… Yapılmaması gerektiğini söylediler önce… Neden yapılmaması gerektiği konusunda herkesin kendisine göre bir fikri vardı şüphesiz. Ancak Hatay üzerinden Akdeniz'e inme hayaliyle Afrin'i tahkim eden PYD/YPG'li teröristlerin hedeflerine ulaşabilmesi, bir kısmı açısından önemli bir sebepti belli ki…

Cumhurbaşkanımızın kararlılığını görünce, harekatın karşıtları yanında mevzilenerek, Zeytin Dalı'nın da yapılamayacağı lakırdılarına başladılar. Afrin'e girmek ABD ile savaşmak manasına geliyordu onlara göre ve Türkiye buna cesaret edemezdi…

Harekat başlarken, hiç değilse Afrin'e girilmemesi gerektiğini savundular. Oysa bölgedeki terör oluşumunun çekirdeğini oluşturduğu için girilmesi gereken esas yer Afrin'di zaten…

Zeytin Dalı Harekatı tereyağından kıl çeker gibi başarılıp Afrin'e girildiğinde de, 'muhtemel can kayıpları sebebiyle itiraz ettiklerini' söyleyerek kendilerini savunuyorlar.

Afrin'e girilmemesi ve başka taleplerin temel sebebinin, Suriye'nin kuzeyinde oluşturulması hesaplanan terör koridoru ile ilgi beklentiler olduğunu herkes biliyordu oysa.

Afrin'e girilip buranın tıpkı Fırat Kalkanı Harekatı ile yapıldığı gibi bölge sakinlerine teslim edileceği ve ondan sonra da sıranın Münbiç'e geleceği, Cumhurbaşkanımızın yaptığı açıklamalarda sıklıkla altı çizilen bir husustu.

Bilinen bütün uluslararası kuralları ve anlaşmaları hiçe sayan dünya devi ABD'ye karşı haklılıktan kaynaklanan bu karşı çıkışların nasıl olsa neticeye ulaşamayacağı, özellikle de bazıları arasında oldukça yaygın bir düşünceydi.

Biz buradayız…

Fırat Kalkanı'nı gerçekleştiren Türkiye'nin Zeytin Dalı sonrası kesinlikle durmak zorunda kalacağı ve Münbiç meselesini unutulmaya terk edeceği bu kesimlerin başlıca beklentisiydi.

Oysa Münbiç'in terör unsurlarından temizlenmesi, Türkiye açısından da sınır güvenliğinin olmazsa olmaz şartlarındandı… Ve dahası, Münbiç'te terör örgütü mensuplarının barınmalarına müsaade edilmeyeceği, ABD'nin çok öncesinde verdiği bir sözdü de.

Türkiye'nin kararlılığı üzerine, Münbiç'in statüsü konusunda Türkiye'ye çeşitli teklifler getiren ABD ile bu konuda süren görüşmelerde nihayet sonuca gelindi. ABD tarafı ile Münbiç'teki PYD/YPG'li teröristlerin çekilmesi ve orada yerel bir yönetim oluşturulması karar altına alındı…

Münbiç konusunda Türkiye'nin çark edeceğini umanlar, ummadıkları bu gelişme üzerine Münbiç'le alakalı son kararın ABD'nin Türkiye'ye verdiği bir seçim rüşveti manasına geldiğini söylemeye başladılar…

Oysa Münbiç konusunun uzunca bir süredir masada olduğu ve Türkiye'nin ABD'nin oyalama taktiklerine ciddi bir şekilde karşı çıkarak çözüm istediği, herkesin bildiği bir gerçek.

Gelişmelerle 24 Haziran arasında bir bağlantı kurulmasının makul bir izahı yok iken, bu tür iddiaları ortaya atanlar, başka hikayeler de uydurabilirlerdi… Mesela, ABD'nin Türkiye'nin 24 Haziran öncesi Münbiç'e yönelik bir harekatından çekindiği için bu işe razı olduğunu söyleselerdi, belki daha inandırıcı olurlardı…

Milletimiz, yaparız dediğini yapan bir ülkenin vatandaşı olduğumuzun farkında… Yarız demişsek, yapıyoruz…

Dışarıdaki düşmanlarımız Türkiye'nin burada olduğunu ve bölgede kendi aleyhine gelişmelere izin vermeyeceğini anlamış durumda…

Ancak dış mihrakların içimizdeki uzantılarının durumun farkına varabilmeleri için epey zaman geçmesi gerekiyor galiba…