Tarihi 22 Şubat 2018

Ben ki!

13. Yüzyıl'da yeni dünya düzeni yeniden baş gösterdi.
Osman'ın takipçileri olan Osmanlı Türkleri'nin önderliğindeki yeni bir Müslüman İmparatorluk, bir zamanların küçük Anadolu devletini Bizans İmparatorluğu'nun son kalıntılarına MEYDAN OKUYABİLECEK ve zamanla onun yerini alabilecek MÜTHİŞ bir GÜCE dönüştürdü. Osmanlılar önceki yüzyılların büyük İslam Halifeliklerinin ardılını oluşturmaya başladılar. Kendilerini BİRLEŞİK İSLAM DÜNYASI'nın lideri olarak niteleyerek, kutsal savaş görüntüsü altındaki çatışmalarla, başta Balkanlar olmak üzere her yöne yayıldılar. 1453'te BİZANSIN BAŞKENTİ olan, boğazların iki yanında coğrafi açıdan stratejik konuma oturmuş Konstantinopolis'i fethettiler.
Ardından güneye ve batıya, Arap Yarımadası, Mezopotamya, Kuzey Afrika, Doğu Avrupa ve Kafkaslara ilerleyerek, DOĞU Akdeniz'in EGEMEN GÜCÜ oldular. Erken İslam İmparatorluğu gibi Osmanlılar da siyasi misyonlarını evrensel sayıyor, "DÜNYA DÜZENİ"ni sürdürmek olarak tasavvur ediyorlardı. Sultanlar Kendilerini "Allah'ın yeryüzündeki gölgesi" ve "DÜNYAYI KORUYAN EVRENSEL HÜKÜMDAR" ilan ediyorlardı. Osmanlılar ilişki kurdukları Avrupa devletlerini meşru ya da eşit olarak kabul etmeyi reddettiler. Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları bütün Batı Avrupa Devletlerinin toplamından daha geniş ve onlarca yıl boyunca askeri açıdan bu ülkelerin aklına gelebilecek herhangi bir ittifaktan daha güçlü olduğundan, GÜÇ İLİŞKİLERİ konusundaki gerçek bir yargıyı yansıtıyordu. Avrupa Hükümdarlarına Osmanlı İmparatorluğu'nun Hükümdarları olan Sultan'ın altında, Vezire eşdeğer bir protokol kademesi veriliyordu.
Osmanlılar'ın Konstantinopolis'te ikamet etmelerine izin verdikleri Avrupalı elçiler de sadece RİCACI statüsünde görülürdü.
Bu elçilerle müzakere edilen anlaşmalar iki taraflı değil, yüce gönüllü Sultan'ın tek taraflı olarak bahşettiği ve dilediğinde geri alınabilecek imtiyazlar olarak hazırlanırdı.
Evet yukarıda ecdadımızı, OSMANLI'nın GÜCÜNÜ, kurduğu Dünya Düzenini anlatan satırların hiçbiri bana ait değil.
Tamamı "Dünya Düzeni" adlı kitaptan alındı. O kitabın yazarı, Amerika'da yıllarca başkanları perde arkasından yöneten, ortaya koyduğu stratejiler bir "DOKTRİN" olarak kabul edilip uygulanan Dışişleri eski Bakanı Henry Kissinger'in ta kendisi. Osmanlı'nın nasıl bir SÜPER GÜÇ olduğunu anlattığı kitabında Kanuni Sultan Süleyman'ın Fransa Kralı'na yazdığı ve "Ben ki Sultanların Sultanı, hükümdarların hükümdarı, krallara taç giydiren..." diye başlayan o meşhur mektuba da yer veriyor Henry Kissinger. Ve finalde dünyanın en güçlü İmparatorluğu'nun içerideki karışıklıklar nedeniyle yıkıldığını anlatıyor. İçerideki karışıklıkları çıkaranlar da hepinizin malumu olduğu gibi Batı hayranı ittihatçı kafaların çıkardığı isyanlar ve ihanetler. Aynı ittihatçı kafalar, 100 yıldır bu topraklarda ecdadımıza sövdüler. Ders kitaplarında dahi bizlere, çocuklarımıza BATI'nın SÜPER GÜÇ olarak tanımladığı Osmanlı'ya sövmeyi dikte etmeye çalıştılar. Ancak Osmanlı sevgisini bu ülkeden silemediler. Şimdi 600 yıl üç kıtada hüküm süren, gittiği yerlere adalet ve insan hakları götüren ecdadımızın torunları, dedelerinin at koşturduğu yerlerde, Cerablus'ta, Azez'de, İdlib'te, Afrin'de kurulan tezgahları bozuyor. 80 milyon insanımızın can güvenliği için canını ortaya koyuyor.
Yerlerinden, yurtlarından edilen, terörle tehdit edilerek sürgüne gönderilen mazlumların, çocukların, kadınların yuvalarına kavuşması, insanca yaşaması için mücadele ediyor. Tıpkı Henry Kissinger'in dediği gibi koca İmparatorluğu içten yıkan Batı aşığı ittihatçı kafaların bugünkü kalıntıları da çıkıp "Ne işimiz var Afrin'de" diyor. Çünkü alışmışlar, başkalarının kurduğu daima sömürü içerikli "DÜNYA DÜZENİ"nde yaşamaya. O yüzden, siperde canını ülkesine feda etmek, şehit düşmek için çırpınan MEHMETÇİĞİN şehadet ve vatan aşkına eşlik edemiyorlar.
Osmanlı'nın yazdığı "Ben ki" diye başlayan mektuplardan utanç duyuyorlar.
"Biz neyiz ki Batı varken... Zulüm 1453'te başladı" diyorlar. Gelene gidene... Düzene uyuyorlar!