ARDA USKAN

ARDA USKAN

Tarihi 2 Eylül 2010

Survivor fırtınası...

İnsanın evi, huzur yuvasıdır değil mi? Hayır, Survivor'ın yayınlandığı geceler değil. Evdeki bağrışma, "Yahu gerçekten bu hale mi geldik biz" le başladı geçen akşam. Nedeni; "Takım ruhu derken bile numara yapan, hince hedefe odaklanan beyinler doldurmuşmuş ekranı..."
Oysa ben biraz da eğlenerek izliyorum bu tür programları. Artık önemli olan tek şeyin para olduğu, ne büyük ne küçük, insanımızın bir tek ona hedeflendiği, bu uğurda nelerden vazgeçebildiğini 1980 sonrası doğal bir değişim kabul edip, yok canım abartmayın o kadar da değil diyenlerin kulaklarını çınlatarak. Ama galiba, Ilıcalı'nın son yarışmasında gördüklerimiz, küçük bir örnek de olsa bir kez daha nereye gidiyoruz dedirtiyor hepimize. En çok da gençlerin tüm değerlerinin yerini, paranın alması korkusu sarıyor içimizi.
Sadece para değil, aşk da şekil değiştirmiş. Bu yarışmada mesela bir kibar kız var, İhsan'a duyduğu hisler yüzünden değil, sadece o tarafta güçlü erkekler olduğu için taraf değiştiriyor. Tabii gençlerimizden, verandada oturup aşk uğuruna ince hastalıktan muzdarip, kan tükürmelerini beklemiyoruz ama böyle kodum mu da oturtmasınlar insanın romantizmine. (Şu anda 'I can stop loving you' çalarken de bilhassa iyi oldu... Şarkılar bile 'Allah belanızı versin'le yer değiştirince olacağı buydu zaten.) Bizim evdeki eski toprak, aşkın bu yeni haline isyan ediyor; "Bizim zamanımızda oğlanlar peşimize düşer, ev adresimizi öğrenir zengin miyiz, fakir mi fark etmez analarını görgücü yollardı. Şimdi vazgeçtim evlenmek, ilanı aşk için bile hiçbir kızın peşine takılmıyor delikanlılar" diyor.
Evin genç kuşağı ise; "Bu devirde bedenleri salakça yormanın manası yok anne, internette takip ediyoruz kızları" diyor cevaben...
Diğer yanda adada Seda'nın varsayım ilişkileri Ertan tarafından kolaylıkla dile getiriliyor. Başak kızımızın gözle görülür İhsan beğenisi ise nedense 'aile kızıortam kızı' farkı yaftasından olsa gerek asla dillendirilmiyor.
Acımasızlık diz boyu anlayacağınız.
Biz biliriz ki sadece çocuklar acımasız olurlar, kişiliklerini bulamadıkları için. Peki ya bu gençlerimiz ve o orta yaşlı yarışma fertleri... Gelişmek için neyi bekliyorlar acaba?

EZBERİMİZ BİR KEZ DAHA BOZULDU!

Ekrandan kulağıma çalınan başka sözcükler de var. Nazenin Başak, Seda için, "Dışarıda olsam her türlü kötü huyuna rağmen arkadaşlık edebilirdim" şeklinde ihya ve taltif (!) ediyor kızı. Burnu o kadar büyüyor ki ekrandan dışarı çıkıyor.
Kızım olsa, tabii ki o deli dolu Seda gibi olsun isterim. Hayatım boyunca bu kadar hanım hanımcık kızlar beni hep ürkütmüştür.
Mesela bir Ertan var. Günümüzün geçer akçe zekası işte bu çocukta. Hemen hemen hiçbir oyun kazanmadan finale kadar gelmeyi beceriyor. Demek ki Survivor spora, beden gücüne, matematiksel zekaya dayalı bir yarışma değil, tamamen kurnazlığa dayalı dedirtiyor insana. İhsan'ın ise gözümüzde ne boyu kalıyor ne posu. Değil mi ki o kızı tek başına bırakıyor adada, bittiği anlar oluyor. Nedeni, şeker kızla kendisini düelloya çıkarmış Merve! Madem bu kadar gitmesin istiyordun, düelloyu kaybediverseydin be koçum! İçlerinde bir Kemal abi var, nedense padişah efendimiz şeklindeydi bütün yarışma boyunca. Ama tebaada hıyanetten geçilmiyordu. Nitekim gidiveriyor.
Bu yarışmada elemanların gerçek yüzlerini gösterdikleri tek yer, oy verirken yaptıkları yorumlar. Kemal ağabeyleri, "Kol kanat nasıl kırılıyormuş gör şimdi" diyor dişlerinin arasından. İnsan, 6 ay önce dostum dediği birinden neden bu kadar nefret eder ki...
Altı ay önce bu gurup bir başka yarışmadaydı, Var mısın Yok musun da... Her vesileyle birbirilerine sarılıp ağlaşıyorlardı, mesela arkadaşının kutusundan 10 TL çıktı diye... Tabii orada Hamdi beyin paralarıydı paylaşılan.
Burada 500 milyar var. Diyelim ki kazandılar, etrafta dost bırakmadınız yahu, kiminle yiyeceksiniz değil mi? Can Ataklı haklıymış, "Acun iyi mi yaptı kötü mü, bu insanların bu yüzlerini gösterip hayallerimizi yıktı" derken...