Fakirlik problemi ve vazifelerimiz

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 21 Ağustos 2011 Güncelleme 21 Ağustos 2011, 00:00
Fakirlik problemi ve vazifelerimiz

İÇİNDEKİLER

Fakirlik, iman ve ahlâk değerlerini zedeleyen, sosyal düzeni sarsan ve kamplaşmalara iten bir unsurdur. Fakirlik problemini çözemedikçe sağlıklı ve mutlu cemiyet hayatı kurabilmek mümkün değildir. a) Yeryüzünde Rabbimiz tarafından kulluk denemesine tabi tutulduğumuz için farklı nimetlere sahip kılındığımız bilgisini edinemeyen mü'min için fakirlik imanı sarsabilen bir âfettir.
Çalışan, fakat yeterince kazanamayan işçi, sanatkâr ve memur farklı hususiyetleri olmadığı ve normal ölçüler içinde çalıştığı halde bazı insanların, özellikle haram kılınan sömürü yollarından çokça kazandığını gördükçe, Allah'ın adaletinden şüpheye düşerek ruhî isyana sürüklenebilir.
Bu tehlikeyi işaret etmek içindir ki peygamberimiz: "Fakirlik neredeyse kâfirliğe yol olacaktı" buyurmuştur. (1) Yüce Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.) fakirliğin kuşattığı insanlara olumlu yönde örnek olabilmek için kendi arzusuyla sade bir hayat yaşamışlar, fakat maddî imkânsızlıkların doğurabileceği fakirlikten Allah'a sığınmışlar ve daima şöyle duâ etmişlerdir: "Allahım, açlıktan sana sığınırım. O insanı kuşatan ne kötü bir arkadaştır."(2) "Allahım kâfirlikten ve fakirlikten sana sığınırım. Allah'ım fakirlikten, azlıktan, zilletten, zulmetmek ve zulme uğramaktan sana sığınırım." (3) b) İmanı sarsabilen fakirlik ahlâki hayat için de son derece sakıncalıdır.
Peygamberimiz rüşvet, hırsızlık ve fuhuş gibi ahlâk dışı fiillerin maddî ihtiyaçlar sebebiyle yapılabileceğine değinmişlerdir. (4) O, suçların Allah'a ve Ahiret hayatına inançsızlık ve eğitimsizlik sebebiyle vaki olabileceği gibi fakirlikle bağlantılı olabileceğine de dikkatimizi çekmiştir.
Aşağıda sunacağımız olayı bir örnek olarak alabiliriz. Abdad İbn'ü Şürahbil isimli genç sahabî şöyle anlatıyor:
- Pek çok acıkmıştım.
Medine'de bir bağa girdim. Bir miktar yedim. Bir miktar da götürmek için topladım. Bu sırada bağın sahibi geldi.
Beni dövdü ve elbiselerimi aldı.
Ben de Hz.
Peygambere gelerek durumu arzettim.
Hz. Peygamber bağın sahibini çağırttı ve onu şöylece yerdi:
- Cahil iken bu çocuğa bir şey öğretmedin. Karnı aç iken de onu doyurmadın, (üstelik bir de cezalandırıyorsun.) (5) Bilhassa, çevresindeki muhtaç kişilere karşı ilgisiz kalan zenginlerin, işçilerine karşı şefkatli ve âdil olmayan işverenlerin cemiyetinde; rüşvetin revaç bulduğu ve maddî gücün değer ölçüsü olduğu topluluklarda; fakirliğin başta haset olmak üzere, kıskançlık ve nefret gibi mânevî hastalıkları geliştireceği her zaman beklenebilir ve beklenmelidir de.
Başkalarını sahip olduğu nimetleri içimize sindirememek olan Hased'in, sahibini nasıl kendisinden Allah'a sığınılması gereken bir şer odağı haline dönüştürebileceğine Kur'ânımız Felek sûresinde işaret buyurmaktadır. c) Fakirlik insan düşüncesine zararlıdır. İlmî çalışmaları da aksatan bir unsurdur.
Kendisi ve çocukları için lüzumlu kazancı sağlayamayan insan, nasıl ince ve güzel düşünebilir?
Peygamberimiz, "Hayırlı işler yapmakta acele ediniz. Yoksa siz iyi işler yapmakiçin herşeyiunutturanfakirliğimi bekliyorsunuz" (6) buyurmakla fakirliğin doğurabileceği zihnî dağınıklığı ve fikrî düzensizliği bizlere hatırlatmıştır. 155 Fakirlik yüzünden nice üstün zekâlı gençlerin değerlendirilemediğini ve nice tahsillerin de yarım kaldığını bilmeyenimiz var mıdır? d) Fakirlik aile hayatını da olumsuz yönde etkileyen bir unsurdur. Zira fakirlik aile yuvasının kurulmasını geciktirmekte, kurulan yuvaların devamı ve mutluluğunu da tehdid edebilmektedir.
Uzayan bekârlığın fuhşu geliştirdiği de bir gerçektir.
Fakirliğin, îmanî ve ahlâkî bakımdan olgunlaşamamış bazı ailelerde derin yaralar açtığı da bir hakikattir. Hakikattir, çünkü İslâm Düzeni ile yapılandırılamadığı için yapısal bozukluğu olan cemiyetlerimizde, mahrem olmayan yabancılar içinde çalışmaya mecbur eden maddî zaruretler, ahlâk ve namus değerlerini yozlaştırabilmekte, aile bağlarını da çözebilmektedir.
Ayrıca her aile için aslî ihtiyaç olan yeter sayıda odayı içine alan bir mesken/konut edinilemediği için bir arada, iç içe kalan ana-baba ve çocukların durumu da İslâm ahlâkı bakımından kanayan bir yaradır. Büyük günahlardan olan ensest ilikilerin önemli sebeblerinden biri de hiç şüphesiz mesken yetesizliğidir. e) Fakirliğin mahzurlarından biri de maddî güce ve siyasî nüfuza boyun eğdirecek ortamı geliştirmesidir.
İslâmî iman ve ahlâktan yoksunluk yanı sıra fakirliğin de cemiyetimizde fikir ve çıkar köleleliğine yol açtığı, değer yargılarını alt üst ettiği ve adaleti çiğneterek suça yönlendirdiği bir hakikattir.
Maddî gücün ve siyasî nüfuzun cemiyette üstünlük kazanmasının, dinî ve sosyal hayat için bir yıkım olacağına dikkatimizi çeken Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Bir kimse faziletli de olsa yalnızca zenginliği sebebiyle bir zengine saygı duyarsa dininin üçte ikisi gitmiş olur."(7) İnsanlar akıl, zekâ, bedeni güç ve kabiliyetler bakımından farklı yaratıldığı, üzerinde yaşanılan toprakların verimliliği ve ticarî aktivitesi de değişik olduğu için asırdan asıra ve toplumdan topluma tarifi değişse de fakirlik Kıyamet Günü'ne kadar bir kulluk denemesi olarak varlığını sürdürecektir.
Kuvvetli-zayıf, işveren-işçi, üretici-tüketici ve zengin-fakir olarak dinimizin koyduğu ölçülere göre fakirliği yorumlayıp fakirliğin mahzurlarını giderici görevleri üstlenmek dinî vazifemizdir.
Bu vazifemizde başarılı olabilmek için çalışkan olacak, tembelliğe savaş açacağız. Lüks üretim ve tüketime fikren ve fiilen karşı çıkacağız. Fakirliğin ana sebeplerinden olan faiz ve karaborsacılıktan şiddetle kaçınacak, bunların sömürü ve zulüm aracı olduklarını haykıracağız. Âdil müteşebbisleri yatırıma teşvik edeceğiz. Şirketleşmeyi teşvik edeceğiz. Sıhhatimizi kemiren, üretim gücümüzü zaafa uğratan, toplum ahlakımızı çökerten ve lüzumsuz harcamalara sebep olan içki, kumar ve zinadan uzak duracağız. Bu haramları yaptırtan müesseselere kültürel savaş ilân edeceğiz.
İsçilerimize karşı âdil ve ihsankâr olacağız.
Zekâtlarımızı vereceğiz ve akrabamızdan âciz olanlara da nafaka ödeyeceğiz. Ferdî mülkiyet düşmanlarını ve sömürücü sermaye çevrelerini toplum düşmanı bileceğiz. Zengin-fakir, doktorhasta, âlim-cahil ve bütün toplum fertleri olarak yardımlaşacağız. Hayır kurumlarında vazife alacak ve hizmetlerini yaygınlaştıracağız. Kiralayan olarak kiracılarımızı düşüneceğiz. Sabrı ve kanaati meslek tutacağız.
Fakiri dost fakat fakirliği düşman bilerek ve İslâmî emir ve yasakların özünden çıkardığımız bu ve bu gibi vazifelerimizi ifa ederek fakirlikle mücadele edeceğiz.
Yüce Rabbimizden cümlemize gerçekleri kavratacak şuur vermesini diler, hutbemizi Rabbimizin öğrettiği Kurânî bir duâ ile bitiririm. "(Ey Mü'min!) şöylece yakar:
Bütün varlıkların/yönetimlerin yaratıcısı ve sahibi olan Allahım! Sen yarattığı ve sahibi olduğun mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de çekip alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Hayır yalnız senin kudretindedir. Gerçekten sen her şeye gücü yetensin
." (8)
(1)
Camius-Sağîr, Harfül-Kâf, 2/89.
(2) Riyazüs-Salihin Hn. 1488.
(3) Et-Tac, 3. Baskı, 5/126.
(4) Tecrid-i Sarih, 5/229.
(5) Ebu Davud,.Cihad B. Fi ibnis-sebili..
(6) Sünenüt-Tirmizî, Hadis No. 2307.
(7) Keşfül-Hafa, Hadis No: 2444.
(8) A.İmran 26