İngiltere ve ABD aynı görüşteydi

Lozan’da İngilizler, “Musul halkının şivesi farklı, onlar Türk değil. Çoğu da zaten Kürt ve İran asıllıdır” tezini işledi. Petrole gözünü diken ABD, bu görüşe destek verdi. Kraliçe de bedelini yüzde 20’lik payla ödedi...

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 13 Kasım 2016 Güncelleme 13 Kasım 2016, 01:47
İngiltere ve ABD aynı görüşteydi

İÇİNDEKİLER

LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASI'NIN ÖNEMİ NEDİR?
Musul'un Lozan'da masaya gelme durumunu anlamak için öncelikle o günkü şartları anlamak gerekir. I. Dünya Savaşı'nın mağlup devletleri Almanya, Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan galip devletler tarafından ağır antlaşmalarla adeta yağmalanmıştı. Aynı şey Osmanlı için de Sevr ile yapılmak istendi ama kabul edilemez şartları yüzünden Sevr hayata geçmeyen bir taslak olarak kaldı. Üstelik Türkler, parçalanmaya direnen tek millet olarak diğer ülkelerden farklı milli bir kurtuluş savaşı verdi. Artık İtilaf Devletleri'nin karşısında sadece I. Dünya Savaşı'nı kaybeden ezik bir ülke ve millet yoktu. Çok ağır bir yenilgi sonrası ayağa kalkılmıştı. Lozan bu şartlar altında, hem büyük savaşın hem de milli mücadelenin hesabının görüldüğü, Osmanlı'dan arta kalan durumun kayıt altına alındığı, Türkiye Cumhuriyeti'nin dünya uluslar ve devletler topluluğu içinde yer almasının tapu senedidir. Bir diğer deyişle de biriken hesapların görülmesidir. Batı için de yüzlerce yıllık Şark meselesinin çözüme ulaşmasıydı.

LOZAN'A NASIL GİDİLDİ?
11 Ekim 1922'de Mudanya Mütarekesi imzalanarak, Kurtuluş Savaşı'nın başarıya ulaşması imza altına alınmıştı. Artık masaya oturulabilinirdi. Sırada I. Dünya Savaşı sonrası yarım kalan siyasi ve hukuki hesaplaşma vardı. Henüz adı Türkiye Cumhuriyeti olarak ilan edilmemişti ama fiilen artık yeni ülke vardı. Türkiye, konferansın İzmir'de yapılmasını istedi ama karşısındaki devletler savaşa katılmamış tarafsız ülke İsviçre'nin Lozan (Lausanne) şehrini seçmişlerdi. Lozan'da çok sayıda Yunan asıllı kimse yaşadığı için gelecek delegelere baskı ve propaganda amacıyla orası özel olarak seçilmişti aslında.

LOZAN'A HANGİ ÜLKELER KATILDI?
İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya konferansın çağrıcısıydılar. Türkiye, Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven ve ABD, tüm görüşmelere katılmak üzere davet edilmişlerdi. Sovyetler Birliği ve Bulgaristan, Boğazlar hakkındaki müzakerelere, Belçika ve Portekiz ise kendilerini ilgilendiren sınırlı konularda müzakerelere katılmak için çağrıldı. Aslında Türkiye'de o anda İstanbul ve Ankara olarak iki hükümet ve iki iktidar odağı vardı. O yüzden iki tarafa da davet gönderilmişti. Mustafa Kemal, iki başlılığı önlemek için 1 Kasım 1922'de BMM'de saltanatı kaldırttı ve Ankara'nın tek ve gerçek temsilci olduğuna dair karar aldırdı. Böylece İstanbul hükümetinin Lozan'a katılması önlendi.

LOZAN'DA NELER MÜZAKERE EDİLDİ?
Konferansın iki temel konusu vardı. Birincisi, Türkiye ve diğer devletler arasındaki sorunlar; ikincisi ise Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunlar. Yunanistan'la olan temel mesele Ege Adaları ve Doğu Trakya'daki sınırdı. Diğer devletler arasındaki sorunlar çok daha çetrefilliydi. Kapitülasyonların kaldırılmasından başlayarak Düyunu Umumiye, Boğazlar, azınlık hakları ve Musul'un da içinde olduğu paylaşımlardı.

İNGİLİZLER'İN İDDİASI NEYDİ?
Musul'daki Türkler'in, aslında Türk olmadıkları çünkü İstanbul Türkçesi'nden başka Türkçe konuştukları; Musul vilayetinde çok sayıda Arap ve Kürt yaşadığı, bu milletlerin de Türkiye'yi istemedikleri; Kürtler'in Türk değil İran asıllı oldukları ve Türkler'le adetleri, dilleri farklı bir millet olduğundan Türkler'le birlikte yaşamak istemedikleri gibi iddiaları öne sürüp Musul'un çoğunluğa sahip olan Araplar'a ait olması gerektiği İngiliz tezleriydi.

ABD'NİN TAVRI NASILDI?
ABD'nin bildirisinde, Lord Curzon'un görüşlerinin desteklendiği söyleniyordu. Çünkü ABD'nin o andaki bütün derdi petrolden pay almaktı. Nitekim İngiltere Turkish Petroleum Company'deki kendi hissesinden yüzde 20 pay vererek bu tarihi desteğin karşılığını ödemişti.

SERT TARTIŞMALAR YAŞANDI
Musul sorunu ilk kez 23 Ocak 1923'te Ouchy Şatosu'nda yapılan oturumda gündeme geldi. Aslında bu konu konferansın başlamasından bir hafta sonra tartışılacaktı ama İsmet Paşa konferansın konusu olmasını istemediği için geciktirilmişti. Oturum Başkanı Lord Curzon açılış konuşmasında, bu zaman zarfında Türk heyetinin Musul'u istemekten hiç vazgeçmediğini, kendisinin buna karşı olduğunu, ısrarın üzücü olduğunu, durumun dünyaya açıklanmak ve müzakere edilmek için gündeme alındığını söyledi. Anlaşılacağı üzere Türkiye, Musul'u tartışmaya bile sokmak istemeden doğrudan geri verilmesini talep ediyordu. İsmet Paşa bunu üzerine bir bildiri okudu. Bildiride özetle Musul vilayetindeki etnik nüfus sayıları verilip, Musul'un bu durum üzerine Türkiye'nin hakkı olduğunu söylüyordu. İsmet Paşa, Musul merkez sancağında 128 bin Türk ve Kürde karşılık 28 bin Arap olduğunu anlatıp, "Süleymaniye ile Kerkük sancağında ise çok az Arap var" diyordu. İsmet Paşa oldukça uzun konuşmasında özetle Musul'un neden Türkiye'ye verilmesini anlatıyor, İngiliz tezlerini tek tek ele alıp tamamını çürütüyordu.