O zata meşruiyet kazandırmam
Cumhurbaşkanı Erdoğan, New York dönüşü uçakta net açıklamalar yaptı: Darbeci Sisi ile aynı masada olmam. O zata meşruiyet kazandırmak istiyorlar. BM kürsüsünden de gereğini yaptım...
Giriş Tarihi:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, IŞİD'e yönelik bir kara operasyonunun sinyallerini verdi.
BM Güvenlik Konseyi Toplantısı'na katıldığı New York dönüşü uçakta gazetecilere konuşan Erdoğan, IŞİD'le uluslararası mücadele, Türkiye'nin bu konudaki rolü, Suriye'den Türkiye'ye kaçan sığınmacıların durumu, Mısır'daki darbeci Sisi'yi meşrulaştırma hamleleri ve HSKY seçimleriyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İşte Erdoğan'ın açıklamaları:
Sisi ile aynı masada olmam bilinçli mi tesadüf mü bilemem. Fakat o zata bir meşruiyet kazandırma gayreti var. Bir taraftan darbeye karşıyım diyeceksin, sonra darbeciyle aynı masada fotoğraf vereceksin. Bunu yapamazdım.
Dolayısıyla bizim masada kimler var diye sorduğumda, o ismin olduğunu görünce oraya gitme ihtimalim kalmadı. Çünkü gidersem Sayın Mursi ile ilgili inancım noktasında ters düşerim.
HEPSİ İTİRAF ETTİ
Dünyada şu anda pek çok ülke vitrinde farklı vitrin gerisinde farklı söylemler geliştiriyor. İkili görüşmede "Doğru, haklısınız"... Haklıysak o zaman çıkın, meydanlarda da bunu böyle konuşun. Biz de BM kürsüsünden hiç olmazsa seslendirelim dedik.
BM Güvenlik Konseyi toplantısı tamamıyla Irak-Suriye bağlamında olan bir toplantıydı. Özellikle yabancı savaşçılar hassasiyetle üzerinde durulan konulardandı. Burada Türkiye biliyorsunuz devamlı bir ithamla karşı karşıya idi. Fakat herkes orada itiraf etti. Fransa'dan bine yakın İngiltere'den 600 civarında katılım olduğu açıklandı. Tabii bunların bir turist edasıyla gidip daha sonra, bölgeye girdikten sonra orada silahlandıkları anlaşılıyor.
Böyle bir süreci kendi ifadeleriyle de ortaya koydular.
Burada, ikinci, üçüncü sınıf bir ülke konumunda değiliz. Birinci derecede etkilenen ülke konumundayız.
Tabii ki önce ne yapacağımıza kendimizin karar vereceğiz. Suriye tarafında tampon değil ama güvenli bir bölge kurulması gündemde. Silahlı Kuvvetlerimiz bize nerede gereklidir? Tabii ki böyle anlarda.
Sınırlarımız tehdit altına giriyorsa bu adımların da atılması lazım.
ABD, Irak'taki gelişmelerde tavrını ortaya koydu ve özellikle barajlar bölgesinde doğabilecek tehlikelerden dolayı oralarda hava bombardımanlarını yaptı. O hava bombardımanlarının olduğu anda biz her türlü insani yardımı Kuzey Irak'taki tüm gruplara yaptık. Tabii henüz bitmedi. Bunun Suriye'ye doğru yeniden yansıması oldu.
Mesela Cidde'deki toplantıya 40 ülke katılmıştı. Ama şimdi destek sayısının, koalisyon demiyorum, 104'e çıkmış olması önemlidir. Bu sayı belki daha da artacaktır.
Cidde'den sonra bugün ABD, Arap ülkelerinden bazılarıyla birlikte ortak hava harekatı yaptı, 5 veya 6 ülke katıldı. Bu yapılırken, içeride de Özgür Suriye Ordusu'nun işini kolaylaştırdı.
Kara harekatı orada yürüyor. Bundan sonraki süreç çok daha farklı olacak.
ESAD BEDELİNİ ÖDEYECEK
Son açıklamalarda olay sadece IŞİD terör örgütüne karşı değil, aynı zamanda Suriye rejimine karşı da bir adım atılması konuşuluyor. Tabii bu terör örgütünü bünyesinde barındıran bir ülke, bunun bedelini de ödeyecektir.
Çünkü bu terör örgütünü palazlandıran bu ülke. Artık onu ödemek durumunda kalacaktır. Suriye'deki rejim, meşru değildir. Meşru olmadığı gibi, terör örgütlerinin cirit attığı bir alan haline gelmiştir. 200 bini aşkın insan ölmüştür.
6 milyona yakın insan şu anda maalesef Suriye içinde veya dışında göçmen, sığınmacı, mülteci durumundadır.
Dolayısıyla burada terör palazlanıyorsa, örgütleri buradan Irak'a, Türkiye'ye, Lübnan'a, Ürdün'e zarar veriyorsa, atılması gereken bir adım, gereği yapılması şart bir rejim vardır.
2 Ekim'de tezkere Meclis'e gelecek. Tezkere çıkar çıkmaz gerekli adımları atmamız gerekiyor. Zira şu anda Suriye'den 140 bin Kürt kökenli vatandaş, 40 bine yakın Ezidi Türkiye'ye girmiş vaziyette. Yani 1.5 milyonu toplamda bulduk. Bu tabii çok büyük bir potansiyel. Bu potansiyeli bölgede ne kadar absorbe edebiliriz, o ayrı bir sorun. Onun için de bizim üzerinde ısrarla durduğumuz konu, bir uçuşa yasak bölge ilanı, güvenli bölge ilanı, eğit-donat konusu. Eğit-donat konusu üzerinde ısrarla dururuyoruz.
140 bin kişi ülkeme geliyor. Öbür taraftan Ezidilerden 60 bine yakın.
Şurada 1 hafta 10 günde olan şey...
Böyle bir durum karşısında Türkiye'nin eli bağlı kalması doğru mu? Öbür tarafta ABD uçak gemilerinden müdahale ediyor. O müdahaleyi yapmamış olsaydı belki de bugün Kuzey Irak olmayabilirdi. Kobani'nin de ele geçirilmesini engellemiştir. Bunlar son 10-15 günün durum tespiti.
Ama geç kalınmıştır. 4 yıldır söylediğimiz ama uygulamada netice alamadığımız işler.
49 insanımızı bunların eline o şekilde bırakamazdık. 102 gün insanlarımız onların elinde rehineydi. Şu anda şartlar 102 gün öncesinin şartları değil. Dolayısıyla şimdi bu şartlar gereğini değerlendiriyoruz. Ve hükümetimiz, Genelkurmay, bütün istihbarat birimlerimiz çalışmalarını şu anda bu şekilde yürütüyorlar. Şu ana kadar varılan noktayı ele alıp son görüşmeleri de birlikte değerlendirerek gerekeni yapacağız. Hudutlarımızı elbette korumak durumundayız.
İsrail'in adı hiç geçmedi. Bizim görüşmelerimizde adı geçen ülkeler ağırlıklı NATO ülkeleridir. Arap ülkeleridir. Fakat birinci derecede Türkiye'yi ilgilendiren bir konudur.
Çünkü bin 250 km sınırı olan biziz.
Dolayısıyla, sorumluluğumuzu bilmemiz lazım. NATO ülkesisin, Amerika'dan, Almanya'dan, Hollanda'dan Patriot'ları almışsın... Neden kurduk biz bu radar üslerini? Kılıçdaroğlu'nun ifade ettiği şekilde kurmadık. Sadece gelebilecek saldırılara yönelik savunma sistemleri olarak kurduk.
Paralel yapının HSYK seçimlerini kazanma konusuyla ilgili bir tespit yapmak bana göre şu anda yanlıştır. Şu 12 Ekim'i görelim, sonra herhalde hükümetin de devletin başı olarak şahsımın da bu tabloya göre bir B planı, C planı olacaktır.
BM Güvenlik Konseyi Toplantısı'na katıldığı New York dönüşü uçakta gazetecilere konuşan Erdoğan, IŞİD'le uluslararası mücadele, Türkiye'nin bu konudaki rolü, Suriye'den Türkiye'ye kaçan sığınmacıların durumu, Mısır'daki darbeci Sisi'yi meşrulaştırma hamleleri ve HSKY seçimleriyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İşte Erdoğan'ın açıklamaları:
Sisi ile aynı masada olmam bilinçli mi tesadüf mü bilemem. Fakat o zata bir meşruiyet kazandırma gayreti var. Bir taraftan darbeye karşıyım diyeceksin, sonra darbeciyle aynı masada fotoğraf vereceksin. Bunu yapamazdım.Dolayısıyla bizim masada kimler var diye sorduğumda, o ismin olduğunu görünce oraya gitme ihtimalim kalmadı. Çünkü gidersem Sayın Mursi ile ilgili inancım noktasında ters düşerim.
HEPSİ İTİRAF ETTİ
Dünyada şu anda pek çok ülke vitrinde farklı vitrin gerisinde farklı söylemler geliştiriyor. İkili görüşmede "Doğru, haklısınız"... Haklıysak o zaman çıkın, meydanlarda da bunu böyle konuşun. Biz de BM kürsüsünden hiç olmazsa seslendirelim dedik.
BM Güvenlik Konseyi toplantısı tamamıyla Irak-Suriye bağlamında olan bir toplantıydı. Özellikle yabancı savaşçılar hassasiyetle üzerinde durulan konulardandı. Burada Türkiye biliyorsunuz devamlı bir ithamla karşı karşıya idi. Fakat herkes orada itiraf etti. Fransa'dan bine yakın İngiltere'den 600 civarında katılım olduğu açıklandı. Tabii bunların bir turist edasıyla gidip daha sonra, bölgeye girdikten sonra orada silahlandıkları anlaşılıyor.Böyle bir süreci kendi ifadeleriyle de ortaya koydular.
Burada, ikinci, üçüncü sınıf bir ülke konumunda değiliz. Birinci derecede etkilenen ülke konumundayız.Tabii ki önce ne yapacağımıza kendimizin karar vereceğiz. Suriye tarafında tampon değil ama güvenli bir bölge kurulması gündemde. Silahlı Kuvvetlerimiz bize nerede gereklidir? Tabii ki böyle anlarda.
Sınırlarımız tehdit altına giriyorsa bu adımların da atılması lazım.
ABD, Irak'taki gelişmelerde tavrını ortaya koydu ve özellikle barajlar bölgesinde doğabilecek tehlikelerden dolayı oralarda hava bombardımanlarını yaptı. O hava bombardımanlarının olduğu anda biz her türlü insani yardımı Kuzey Irak'taki tüm gruplara yaptık. Tabii henüz bitmedi. Bunun Suriye'ye doğru yeniden yansıması oldu.
Mesela Cidde'deki toplantıya 40 ülke katılmıştı. Ama şimdi destek sayısının, koalisyon demiyorum, 104'e çıkmış olması önemlidir. Bu sayı belki daha da artacaktır.Cidde'den sonra bugün ABD, Arap ülkelerinden bazılarıyla birlikte ortak hava harekatı yaptı, 5 veya 6 ülke katıldı. Bu yapılırken, içeride de Özgür Suriye Ordusu'nun işini kolaylaştırdı.
Kara harekatı orada yürüyor. Bundan sonraki süreç çok daha farklı olacak.
ESAD BEDELİNİ ÖDEYECEK
Son açıklamalarda olay sadece IŞİD terör örgütüne karşı değil, aynı zamanda Suriye rejimine karşı da bir adım atılması konuşuluyor. Tabii bu terör örgütünü bünyesinde barındıran bir ülke, bunun bedelini de ödeyecektir.Çünkü bu terör örgütünü palazlandıran bu ülke. Artık onu ödemek durumunda kalacaktır. Suriye'deki rejim, meşru değildir. Meşru olmadığı gibi, terör örgütlerinin cirit attığı bir alan haline gelmiştir. 200 bini aşkın insan ölmüştür.
6 milyona yakın insan şu anda maalesef Suriye içinde veya dışında göçmen, sığınmacı, mülteci durumundadır.
Dolayısıyla burada terör palazlanıyorsa, örgütleri buradan Irak'a, Türkiye'ye, Lübnan'a, Ürdün'e zarar veriyorsa, atılması gereken bir adım, gereği yapılması şart bir rejim vardır.
2 Ekim'de tezkere Meclis'e gelecek. Tezkere çıkar çıkmaz gerekli adımları atmamız gerekiyor. Zira şu anda Suriye'den 140 bin Kürt kökenli vatandaş, 40 bine yakın Ezidi Türkiye'ye girmiş vaziyette. Yani 1.5 milyonu toplamda bulduk. Bu tabii çok büyük bir potansiyel. Bu potansiyeli bölgede ne kadar absorbe edebiliriz, o ayrı bir sorun. Onun için de bizim üzerinde ısrarla durduğumuz konu, bir uçuşa yasak bölge ilanı, güvenli bölge ilanı, eğit-donat konusu. Eğit-donat konusu üzerinde ısrarla dururuyoruz.
140 bin kişi ülkeme geliyor. Öbür taraftan Ezidilerden 60 bine yakın.Şurada 1 hafta 10 günde olan şey...
Böyle bir durum karşısında Türkiye'nin eli bağlı kalması doğru mu? Öbür tarafta ABD uçak gemilerinden müdahale ediyor. O müdahaleyi yapmamış olsaydı belki de bugün Kuzey Irak olmayabilirdi. Kobani'nin de ele geçirilmesini engellemiştir. Bunlar son 10-15 günün durum tespiti.
Ama geç kalınmıştır. 4 yıldır söylediğimiz ama uygulamada netice alamadığımız işler.
49 insanımızı bunların eline o şekilde bırakamazdık. 102 gün insanlarımız onların elinde rehineydi. Şu anda şartlar 102 gün öncesinin şartları değil. Dolayısıyla şimdi bu şartlar gereğini değerlendiriyoruz. Ve hükümetimiz, Genelkurmay, bütün istihbarat birimlerimiz çalışmalarını şu anda bu şekilde yürütüyorlar. Şu ana kadar varılan noktayı ele alıp son görüşmeleri de birlikte değerlendirerek gerekeni yapacağız. Hudutlarımızı elbette korumak durumundayız.
İsrail'in adı hiç geçmedi. Bizim görüşmelerimizde adı geçen ülkeler ağırlıklı NATO ülkeleridir. Arap ülkeleridir. Fakat birinci derecede Türkiye'yi ilgilendiren bir konudur.Çünkü bin 250 km sınırı olan biziz.
Dolayısıyla, sorumluluğumuzu bilmemiz lazım. NATO ülkesisin, Amerika'dan, Almanya'dan, Hollanda'dan Patriot'ları almışsın... Neden kurduk biz bu radar üslerini? Kılıçdaroğlu'nun ifade ettiği şekilde kurmadık. Sadece gelebilecek saldırılara yönelik savunma sistemleri olarak kurduk.
Paralel yapının HSYK seçimlerini kazanma konusuyla ilgili bir tespit yapmak bana göre şu anda yanlıştır. Şu 12 Ekim'i görelim, sonra herhalde hükümetin de devletin başı olarak şahsımın da bu tabloya göre bir B planı, C planı olacaktır.