Cuntaya kolay sızdı

Üniversitedeki çalışmalarıyla öne çıkan Mahir Kaynak, Madanoğlu Cuntası'na tesadüfen sızdı. Madanoğlu'nun yeğeni, "Gel darbe yapalım" deyince, o da MİT'ten izin alıp cuntayı izlemeye başladı

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 14 Mart 2013 Güncelleme 14 Mart 2013, 00:00
Cuntaya kolay sızdı

İÇİNDEKİLER

Solun bütün renklerini temsil eden derneklerde dolaştığını ve görevini en iyi şekilde yaptığını belirten Mahir Kaynak, Madanoğlu Cuntası'na girişini şöyle anlattı: "Sanırım 1966 yılının sonlarına doğru devrim ocaklarında Hıfzı Kaçar adında birisiyle karşılaştım. Emekli subay olduğunu, beni izlediklerini ve tanıdıklarını, devrimci düşüncelerimizin benzeştiğini, arzu edersem beni akrabası Cemal Madanoğlu ile tanıştırabileceğini söyledi. İkinci buluşmamızda Paşa lafı dolaştırmadan Demirel iktidarının ülkeyi batağa sürüklediğini, tek çarenin askeri bir darbe olduğunu ve bu amaçla örgütlendiklerini söyledi. Daha önce Hıfzı Kaçar darbeden söz ettiği için işittiklerim sürpriz olmadı. Bir teklif ve kabul seremonisine ihtiyaç olmadan hareketin içinde yerimi aldım. Durumdan hemen teşkilatı haberdar ettim. 15 gün kadar geçtikten sonra darbe hazırlığını önemsediklerini ve takibe karar verdiklerini bildirdiler. Bundan sonra sol derneklerle ilişkim sürdü ama hiçbir istihbarat faaliyetinde bulunmadım. Yani bu konularda rapor vermedim."

O YILLARDA CASUSLUK KOLAY DEĞİLDİ

MİT, Mahir Kaynak'tan "9 Mart Cuntası"nın toplantılarını banda almasını ister. Ama o dönemin ses alma aygıtları son derece ilkeldir. Kaynak, bu teknik yetersizliği şöyle anlatıyor: "Kullanılan cihazlar, herkesin zannettiği gibi dolmakalem veya düğme şeklinde modern cihazlar değildi. Takriben bir el büyüklüğünde hantal aletlerdi. Bele veya kasığa bağlandıktan sonra anteni gömlek içinden omzumuzu aşarak aksi yönde serbest bırakılırdı. Bunu taşımanın gerçek bir azap olduğunu söylemeliyim. Bu cihaz kanalıyla verilen radyo sinyalleri, dışarıdaki bir araçtan alınır ve kocaman bantlı teyplere kaydedilirdi. Artık böyle bir teknikle dinleme yapılabileceğini söylesek, bize gülerler. Batı'da bu tür dinlemeleri ortaya çıkaracak donanımlar işportada satılır oldu."

MADANOĞLU'NUN GÜCÜ
Mahir Kaynak, cuntanın niteliğine ilişkin MİT'le görüş ayrılığı içindedir. Kaynak, bu durumu şöyle dile getiriyor: "Cuntanın kimliği ve rengi konusunda teşkilat ile aramızda ilk günden itibaren anlaşmazlık oluştu. Ben hareketin Avrupa kökenli ve CHP ittifakı olduğu kanaatini taşıdığımı ve raporlarıma bunu yazacağımı söyledim. Türkiye üzerinde bir ABD-Avrupa rekabetinden söz ediyordum. Teşkilat bunu çok anlamsız ve uçuk bir düşünce olarak algıladı.

"BENİ İDARE ETTİLER "
Rusya'ya karşı, NATO içinde bir arada bulunan ülkeler nasıl olur da bir üyeleri için istikrarsızlık yaratırlardı? Askerlerin üst düzeyde yönetimi oluşturduğu MİT'in, NATO felsefesi dışında olayı görmesi imkansızdı. Beni idare ettiler ve şöyle demeye getirdiler: 'Sen böyle düşünmeye devam et. Bize olayları bildir yeter. Biz neyin nereden geldiğini biliriz.' Ben de şöyle demek istedim: 'Ben size olayları bildiririm. Siz, bu hareketi bertaraf edin. Neyi bertaraf ettiğinizi anlamasanız da fark etmez'. Onlar Ruslar'ın Türkiye'yi ele geçirme planlarını engellemek, ben asker ve sivillerden oluşacak, sol görünümlü ve İngiltere güdümlü bir askeri darbeyi önlemek amacıyla yola çıktık. Ben herhangi bir rapor yazmıyor, sadece toplantıların önemli noktalarını anlatıyor, soruları cevaplandırıyordum." "Onlar tuttukları notları rapor haline getiriyor, ben de bunu kabulleniyordum. ABD'nin Fransa'daki solculardan değil, De Gaulle'den nefret ettiğini, Türkiye'de Rus izi arayacaksa, bunu solcuların arasında değil, devlet yönetiminde arayacağını düşünüyordum. Teşkilat, komünizm histerisine kapılmıştı. Etraf, kıpkızıl komünist kaynıyordu. Türkiye gerçek bir tehlike ile karşı karşıya idi. Kesin yargıya varmıştım. Teşkilat ciddi bir yanılgı içindeydi. ABD'liler batı içindeki mücadeleyi Türkler'e anlatmak yerine, bunların Ruslar'ın uzantıları olduğunu söylemeyi tercih etmişti."

NAYLON SOL
Üniversitede naylon faturadan esinlenen Kaynak, Türk soluna "Naylon sol" ismini taktığını belirterek, şöyle devam etti: "Bana göre bu isim, Türkiye'deki solun niteliğini çok iyi açıklıyordu. Türk solunun amacı, sosyal düşüncenin evrensel ilkelerini ülkeye taşımak değildi. Olayın bir tek boyutu vardı. O da Türkiye'nin batı içindeki konumunu yeniden belirlemekti. Teşkilat ile aramızdaki bu doktrin tartışması giderek sona erdi. Sadece somut olaylarla uğraşıyorduk. Darbe hazırlıkları hükümeti yakından ilgilendiriyor hale gelmişti. Başbakan Süleyman Demirel, daha o tarihte Mahir Kaynak isminde bir vatandaşın varlığından haberdardı. Ama bu vatandaşla olan ilişkilerini, haberdar olmaktan öte bir çizgiye taşımadı."

SENATOYA DA GİRDİ
Cemal Madanoğlu, 1907'de Eşme'de doğdu. Kuleli Askeri Lisesi'ni ve Harp Okulu'nu bitirdikten sonra 1941'de Kara Harp Akademisi'nden kurmay subay olarak çıktı. 1953- 1954'te Kore Savaşı'nda Türk Kumandan Yardımcılığı yaptı. Tuğgeneralken Siirt'te çıkan Sason ayaklanmasını bastırmak üzere düzenlenen harekatı yönetti. Erzurum'da Ordu Kurmay Başkanlığı, Ankara'da Zırhlı Eğitim, Elazığ'da 1. Tümen Komutanlığı yaptı. 27 Mayıs'ın gerçekleştirilmesine birinci planda katıldı. 26 Mayıs gecesi, Ankara Komutanı olarak harekatı yönetti. Milli Birlik Komitesi üyesi Madanoğlu aynı dönemde Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı'nı da üstlendi. 1965'te Cumhurbaşkanlığı kontenjanından senatoya girdi. 12 Mart muhtırasının ardından 1972'de "Gizli örgüt kurmak" suçundan yargılandı. Beraat etti.


YARIN: CEMAL MADANOĞLU SOLCU DEĞİLDİ...