Son damat adayı

Padişah Vahdettin'in kızı Sultan Sabiha, gönlünü genç bir subaya kaptırmıştı. Tüm çabasına rağmen onunla evlenmeyi başaramadı. O genç ve yakışıklı subay, Mustafa Kemal Atatürk'ten başkası değildi

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 07 Ocak 2011 Güncelleme 07 Ocak 2011, 02:26
Son damat adayı

İÇİNDEKİLER

Onu tarih sayfalarından silmek 'şerefi', yine bir başka kadına, Turhan Sultan'a nasip olmuştu.
24 yaşında narin bir Rus devşirmesiydi Turhan Sultan. Kayınvalidesi Kösem'in aksine, şefkatli bir kadındı aslında.
Ama tarihin kendisine yüklediği rolü başarıyla yerine getirmiş, kendi canını tehlikeye atmak pahasına Kösem'in katledilmesini tek başına örgütlemişti.
Aslında tahtta ve taca o kadar meraklı değildi ama gelenek gelenekti. Yine de, Turhan Sultan bu geleneğe son verecek kadın alacaktı.
Onun gücü eline aldığı dönem Osmanlı sallantılı yıllara girmişti artık.
Rüşvet almış başını gitmiş, Celali isyanları baş göstermişti. Yaşlı Vezir-i Azam Siyavuş paşa bütün bunların altından kalkacak yapıda bir yönetici değildi. Her ne kadar Turhan Sultan'ın elini eteğini öpse de önce bu yaşlı vezirin değiştirilmesi gerekiyordu. Ama danışmanları ve sarayın ileri gelenleri her yeni isme karşı çıkıyorlardı.
***

Bir sabah erkenden uyandı Turhan...
Ulema ve sarayın ileri gelenleriyle son bir toplantı yapacaktı. Çıkar çarklarının dışındaki bilginler, padişah hocalarıyla tartışarak yeni bir isim yaratabilirlerdi.
Öyle bir isim ki, hem Celali İsyanlarını bastırsın, hem rüşveti talanı önlesin.
Aklından şunu geçiriyordu "Öyle biri olmalı ki hem söylediklerimi dinlesin, hem de benim kulum kölem olmayacak kadar kişilikli olsun!" O günkü toplantıda kendisine böyle bir adaydan söz ettiler: Köprülü Mehmed Paşa... Ama sarayın ileri gelenleri bu öneriden hiç hoşlanmadılar. Hele vezirler onun ismini duymaya bile tahammül edemiyorlardı. Bu durum Turhan Sultan'ı daha da kamçıladı. Hemen emrini verdi; Köprülü Mehmed Paşa bulunup huzura getirilsin! İlk karşılaştıkları anda anlayacaktı ki Turhan Sultan, Köprülü gerçekten çetin bir cevizdi! Ve öne sürdüğü şartlar yenir yutulur gibi değildi.
İstekleri özetle şöyleydi; Turhan Sultan kendisi hakkındaki bütün şikayetlere kulaklarını tıkayacak, devletin her işine karışmayacaktı. Ayrıca birlikte çalışacağı insanları kendi seçecek, bu konuda hiçbir müdahale kabul etmeyecekti. Turhan kulaklarına inanamadı.
Daha önce böylesine şartlar ileri sürenlerin kellelerini oracıkta kaybettiğini biliyordu. Ama yaşlı adamın kararlılığı ve cesaretinden etkilenmişti doğrusu. Şimdi önünde iki yol vardı; Ya danışmanlarının söyledikleri gibi devleti Siyavuş Paşa, Gürcü Memed gibi gediklilere emanet edecek ve başı ağrımadan yaşayacak, yada kendini Köprülü Memed Paşa'nın ellerine emanet edecekti. Aklının sesini dinledi ve ikinci yolu tercih etti Turhan... Sadrazamlığa Memed Paşa'yı getirdi. Böylece kendisinin ve kendinden önce dört güçlü kadının damgasını vurduğu Harem'in iktidarına da son noktayı koymuştu. Celali isyanlarını bastıran, devleti yeniden yapılandıran Köprülü Memed Paşa'yla birlikte, Osmanlı imparatorluğunda kadınların iktidar olduğu dönem kapanıyor ve 27 yıl sürecek Köprülüler dönemi başlıyordu.
***

Ve böylece aradan iki asırdan fazla zaman geçti. Osmanlı 1914 yılına kadar geldi. Ve artık hasta bir adamdı.
Sultanların, vezirlerin, padişahların kaderinden çok, bir imparatorluğun kaderi söz konusuydu. Bu kaderin kilit noktasında ise yine bir kadın yer almaktaydı; Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan... Osmanlı sarayı, bir süre önce yine bir damat kabul etmişti. 1914 yılında Padişah Abdülmecid'in torunu Naciye Sultan ile evlenen Enver Paşa, daha sonra Türkiye'nin II. Dünya harbine girmesine neden olacak insandı.
İşte o günlerde Enver Paşa ile büyük bir rekabet halinde olan genç bir subay, Vahdettin'in kızı Sabiha Sultan'ın gönlünü çalmıştı. Mavi delici bakışların sahibi bu genç adam Sabiha'nın rüyalarından çıkmıyordu. Son Osmanlı imparatoru Vahdettin'in sevgili kızı, günler ve geceler boyunca bu hayalle yaşıyordu. Durumu babasına da açıklamış, hiç karşı karşıya gelmediği halde ona deliler gibi aşık olduğunu söylemişti. O bir padişah kızıydı ve istediğini alırdı. Bu yüzden kendinden emindi... Babasından nikah gününü tespit etmesini rica etti sadece... Ve sarayda dedikodular almış yürümüştü.
Vahdettin'in kızı genç bir subayla evleniyordu!
***

Güneş çoktan batmıştı. Eğer o saatlerde Maçka parkından geçen biri olsa, karanlığın ve ağaçların gizlediği bir banka oturmuş, kısık sesle derin bir sohbete dalmış iki erkeği fark etmesi bile çok güçtü.
Doktor Rasim Ferit Talay, karanlıkta bile parıldayan o mavi gözlere bakarak şu cümleleri söylüyordu; "Eğer evlenirsen... Birinci madde; Sen genelde birkaç ayda bir kadından bıkarsın, bundan da bıkacağın gibi... İkinci madde; Bir Sultan ile evlilik, sana ağır gelecektir ve o merasimlere dayanamazsın... Gelelim en önemli maddeye; Eğer bir Osmanlı Sultanı ile evlenirsen, ayıpladığın ve hiç onaylamadığın Enver Paşa'nın durumuna düşersin!"
Karanlıklar arasındaki mavi gözün sahibi bir an düşündü, sonra dedi ki; "Tek dostum senmişsin doktor...
Herkes bu evliliği yapmam için baskı yapıyor, evet demem için ağzıma bakıyorlar."
İşte o gece Maçka parkının tüm ağaçları, Mustafa Kemal diye genç bir subayın, koskoca bir padişah kızını red ettiğine tanıklık ettiler.
***

Haber, bir kaç gün içinde bomba gibi patladı. O genç subay, padişahın kızıyla evlenmeyecekti. Bu kararla Mustafa Kemal, padişahın iktidarına son vermeden önce haremin politik gücünü de sonsuza dek tarihe gömmüştü.
Ama Kemal Paşa'nın bile yer altına gömemeyeceği bir gerçek vardı; Kadının gücü... Şimdi belki çevremizde Hürrem'ler, Kösem'ler yok ama her erkeğin evinde yanı başında ya da uzağında, kiminin kabuslarında, kiminin romantik düşlerinde hep onlar var; Kadınlar...

* * *
" LADY Dİ'NİN ÖLÜMÜ DE SARAY ENTRİKASIYDI"
Roksan Kunter, Osmanlı hanedanın yaşayan en genç üyesi.
Ünlü basketbolcu Erman Kunter'in kızı olan Roksan,adını Sultan'ın asıl ismi olan Roxelane'den almış.
2. Abdülhamit'in kızı Ayşe Sultan rahmetli Osman Nami Osmanoğlu dedem olurdu.. İsminiz Hürrem Sultan'n asıl isminden esinlenerek konmuş.
Onunla aile bağınız nedir? Büyük, büyük, büyük ninem oluyor...
O kadar eskiye kadar dayanıyor anlayacağınız. Bu gün geriye dönüp baktığınızda Harem'deki kadınların iktidar mücadelesi için ne düşünüyorsunuz? Harem batılılar tarafından çok abartılmış. Ciddi tarihçilere baktığınız zaman orasının aslında bir okuldan farksız olduğu görülüyor. Kadınların mücadelesine gelince, kadının aklı ve zekası her devirde erkeklerle boy ölçüşmüş... Söz konusu olan karanlık cinayetler de var... Tarihin her döneminde her ülkede olmuş bunlar... Fransa'da Lükres Borjiya, Katherine de Medici örneğin. En son Lady Di'nin ölümünün arkasında da sarayın parmağı yok mu acaba?
Osmanlı hanedanı ile ilişkiniz tam olarak nedir?