Âhiret hayatına; Cennet ve Cehennem'e iman

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 26 Kasım 2010 Güncelleme 09 Aralık 2010, 15:30
Âhiret hayatına; Cennet ve Cehennem’e iman

İÇİNDEKİLER

İSLÂM Dîni'nin îman esasları başlıca üç kısma ayrılmaktadır. Bunlar, yaratıcı, yaşatıcı ve yasa koyucu olarak Allah'a inanmaktır; Allah'ın insanlar arasından seçtiği ve kendileri aracılığıyla emirlerini ve yasaklarını bildirdiği peygamberlerini tasdik etmektir/doğrulamaktır ve bir de ölümle başlayacak Âhiret hayatına; Cennet ve Cehennem'e îman etmektir.
Peygamberlere/peygamberlik kurumuna inanma, Meleklere, Kutsal Sayfalar'a / Kitaplar'a ve diğer inanç kurallarına îmanı içine almaktadır. İslâm Dîni'nin inanç esaslarından biri olduğu için, bu dinin son kitabı olan Kur'ân ve onun açıklaması olan Sünnet, âhiret hayatı üzerinde ısrarla durmaktadır. Âhiret hayatını bütün Peygamberler/ilâhi kitaplar tebliğ ettiği gibi, bilimsel akıl ve insan fıtratındaki adâlet ve ölümsüzlük duygusu da onaylamaktadır.
Bilindiği gibi insanların bir bölümü Âhiret hayatını kabul etmeyerek kâfir/inkârcı olmuştur.
Hz. Âdem'den Hz. Muhammed'e ve onun döneminden devrimize kadar Âhiret hayatını yalanlayanların temelsiz görüşleri de hemen hemen aynı olmuştur.
Onların, tarihler boyunca ileri sürdükleri gerekçeleri, Kur'ân diliyle ifade edersek şöyle olmuştur: {"Ne! Öldükten, vücudumuz toprak ve kemik yığını olduktan sonra mı diriltileceğiz. "Biz öldüğümüz ve toprak olup kemik yığınına dönüştüğümüz zaman, biz mi diriltilip sorgulanacak ceza veya mükâfat göreceğiz?."}(Müminun 82-83,Saffat 53) Âhiret'e îmanı emreden Yüce Rabbimiz, Kur'ân'da, onların inkârlarının bir temele dayanmadığını, aklını kullanabilen ve mantıklı bir düşünceyle göklere, yer küresine ve insanın yaratılışına bakan bir insan için yeniden dirilişe, bir diğer anlatımla Âhiret'e îmanın kaçınılmaz olduğunu beyan buyurmuştur.
Biz burada, Kur'ân'dan yapacağımız akıllara yol açıcı, düşündürücü ve inancı pekiştirici aktarımlarla Âhirete; Cennet ve Cehennem'e îman konusunu temellendireceğiz.
Yarattığı insanı, insandan iyi bilen Yüce Mevlâmız, Kur'ân-ı Kerîm'de Âhiret'e îmanı emretmektedir: "Ey îman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba îman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse, derin bir sapıklığa düşmüş olur. " (Nisa 136) "Hakîkati inkara şartlanmış olanlar, tekrar diriltilmeyeceklerini iddia ediyorlar! De ki: "Evet, Rabbime andolsun! Siz kesinlikle diriltileceksiniz ve o zaman, (hayatta iken) yaptıklarınız size mutlaka gösterilecektir! Bu, Allah için kolay bir şeydir!" (Teğabün 7) Âhiret'e îmanı emreden Rabbimiz aşağıda örneklerini sunacağımız türden sorular yöneltmekte, şöyle buyurmaktadır: "Gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmada hiç bir güçlük çekmeyen Allah'ın ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini görmüyorlar/anlamıyorlar mı? Evet, elbette O her şeye gücü yetendir." (Ahkaf 33) "(Yeryüzünde) Allah'ın rahmetinin izlerine bir bak! Ölümünden sonra yeryüzüne nasıl hayat veriyor. O, ölüleri de böylece diriltecektir. O her şeye gücü yetendir." (Rum 50) "İnsan dökülen meniden bir damla değil miydi? Sonra kan pıhtısı oldu (da Allah onu kan pıhtısından) yarattı ve ona şekil verdi. Ondan da iki çifti; erkeği ve dişiyi var etti. Şimdi bunları yapan Allah'ın ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi?" (Kıyame 37-40) Âhiret hayatına inanan müminler olarak îmanımızı akıl plânında güçlendirmek için yukarıda sunulan âyetler izinde tefekkür edebiliriz.
A) Evrendeki, dünyamızdan irili ve ufaklı trilyonlarca gezegenin yörüngelerinde dehşet verici bir ahenkle seyr ettiğini, milyonlarca yıldır güneş, ay ve dünyamızın mihverleri etrafında döndüğünü kabûl etmek kolay mıdır?
Ama kabûl ediyoruz.
B) Bir küçücük tohumun düştüğü ve beslendiği toprağı çatlatarak büyük bir ağaç olduğunu, yüzlerce dala ayrıldığını, farklı hacim ve renk tonlarında yüzlerce, binlerce meyve verdiğini, hele hele yapı maddesi aynı olan toprağın on binlerce şekil, renk, tad, koku ve hacimdeki bitkileri sergilediğini kabûl etmek kolay mıdır?
Ama kabûl ediyoruz.
C) Bitkisel ve hayvansal gıdalardan meni oluştuğunu, bir kaç damla menide milyonlarca sperm bulunduğunu, bunlardan yalnız birinin döllediği dişi hücrenin akıllara durgunluk veren bölünmelerden sonra trilyonları aşkın hücreden teşekkül eden üstelik gören, işiten ve düşünen insanın vücuda geldiğini kabûl etmek kolay mıdır?
Ama kabûl ediyoruz. Şimdi sunduğumuz örneklerdeki gerçekleri kabul edebilen bir akıl, insanın toprağa karışmış vücud birimlerinden biri ile yeniden diriltilebileceğini nasıl kabul edemez?
Kabul etme zorunluluğunu nasıl duyamaz? Kaldı ki rûh diridir.
Diriltilecek olan toprağa karışmış vücuttur.
Şimdi varlık âleminde, vücud hücrelerimizde ve de her akşam -sabah uykuya yatış ve kalkışta ölüm ve diriliş olayı her an yaşanırken düşünen bir insan, "Akıl yeniden dirilişi kabul edemez!" diyebilir mi?
Evreni, yerküresini, bütün canlıları ve tabii kanunları yaratan Allah olduğuna, yeniden diriltecek olan da O olduğuna göre, akıl yeniden dirilişi nasıl kabul eder, denilebilir mi? Her doğan insan, toprak-ürün-kan-meni macerasını takip ederek topraktan dirilişi haber vermiyor mu?
Yoktan var eden Allah'ın ikinci bir defa yaratamayacağını ileri sürebilecek akıllarını kullanamazlara, Allah'ın sorduğu suali yöneltmek ve yaptığı açıklamayı duyurmakla yetiniyoruz: "Biz ilk yaratmadan aciz mi kaldık?
Hayır, onlar yeniden yaratılmaktan şüphe ediyorlar." (Kıyame 37-40) "(Yeniden yaratılıştan şüphe eden insan) kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek sundu da soruverdi:
Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek? (Ey Peygamber!) cevap ver:
Onları ilk defa yaratan diriltecek. O yaratmanın (çeşitleri ve inceliklerini) çok iyi bilendir." (Yasin 78-79)