İdamda gelen teklif

İdamlarına dakikalar kala son şans çıkmıştı Rosenberg çifti için. Amerikan Başkanı telefonun öbür ucundaydı. 'Hemen itiraf ederseniz özgürsünüz' diyordu. Bu karar anı tarihe geçecekti

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 16 Eylül 2010 Güncelleme 13 Ekim 2010, 11:34
İdamda gelen teklif

İÇİNDEKİLER

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, devasa iki kampa bölünmüş olan dünyada, soğuk savaş dönemi başladı. Taraflar ABD ve Sovyetler'di. Silahlar ise sınırsız güç ve her türlü belden aşağı ölümcül vuruşlar... Casuslar dönemi bütün görkemiyle sahnedeydi artık. ABD o yıllarda ekonomik durgunluğun, Kore savaşının ve aşırı silahlanmanın ülkesiydi. İçerdeki muhalefet ise baş kaldırıyordu. ABD'nin yeni cumhuriyetçi hükümeti, bu duruma hâkim olabilmek ve yükselen muhalif sesleri bastırabilmek için senatör McCarhty önderliğinde yeni bir kampanya başlattı. Bu kampanya, ABD politikalarına karşıt tüm sesleri "komünist ve vatan haini" ilan ederek susturmak ve fiziksel olarak da imha etmekti. Sözü edilen cadı avı işte buydu. İşçiler üzerinde korkunç bir terör estiriliyor, işçi önderleri komünist oldukları gerekçesiyle hapse atılıyor veya işten çıkartılıyordu. Rosenberg'ler için çile dolu yıllar böyle başlamıştı işte. Komünist, Marksist söylemlerin suç olmadığı dönemlerde katıldıkları yürüyüşler, üye oldukları dernekler şimdi korkunç bir suç olarak onların ve yüz binlerce Amerikalının karşısına dikiliyordu. İhbarlar, suçlamalar, tutuklamalar dalga dalga yayıldı. Muhbirlik yapmayanın bile suçlandığı karanlık günler bir bulut gibi çöküyordu Amerika'nın üzerine... 15 Haziran 1950 günü Los Alamos Bilimsel Laboratuarı'nda mekanik uzman olarak çalışan David Greeenglass'ın tutuklanması, Rosenbergler'i karanlığa sürükleyecek olan ilk adımdı. Çünkü Greeenglass, Ethel'in ağabeyi idi ve 'Sovyetlere atom bombasının sırlarını satma' suçuyla yakalanmıştı. Bundan sonra olaylar öylesine akıl almaz bir biçimde ve hızla gelişecekti ki, peş peşe gelen olaylar nükleer casusluk tarihinde yalan ile gerçek sınırlarında dolaşan dramatik bir efsanenin de başlangıcı olacaktı... Federal Büro ajanları, Greenglass'ı uzun süredir takip etmekteydi. Çünkü görev aldığı Los Alamos laboratuarı yeni geliştirilmekte olan atom ve hidrojen bombaları üzerinde çalışıyordu. Ve David'in şüpheli tavırları FBI'ın dikkatini çekti. Özellikle onun sık sık buluştuğu kısa boylu, tıknaz bir adam olan Harry Gold da... Harry Gold yoksul bir Rus Yahudi ailenin oğlu olarak Pennsylvania'da doğmuştu. Şeker fabrikasında kimyager olarak çalışırken, endüstri formüllerini gizlice Sovyetlere vermeye başlamıştı. Sonra işi büyütmüş, Greenglass'tan edindiği nükleer silah sırlarını satmaya başlamıştı. Kısacası Gold tutuklandığı güne kadar zaten 15 yıllık Sovyet ajanıydı ve gül gibi geçinip gidiyordu. David yakalandığı zaman FBI onunla bir pazarlığa girişti. Suçluları ihbar ederse cezası azalacaktı. David'in ilk ihbar ettiği isimler ise, kardeşi Ethel ve kocası Julius olacaktı! 9 Aralık 1950 günü, Harry Gold, 30 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı. David Greenglass ise 15 yıl cezasına alacak ve cezasının onuncu yılında serbest bırakılacaktı. İşte muhbirlere tanınan ayrıcalık! Tüm bu ihanetlerin odağında olmadıkları halde Rosenberg çiftine biçilen kefenler ve verilen idam cezaları ise siyasal bir komplonun ta kendisiydi. David Greenglass, FBI tarafından yapılan şantajlara boyun eğip muhbir olmayı kabul ettiğinde, kendisini ve karısı Ruth'u ancak böyle koruyabileceğine inanmıştı. Bu uğurda kız kardeşi ve kocası aleyhine yalanlarla dolu bir ifade vermişti. Tabii ki Julius için yapılan ihbarların bir kısmında gerçeklik payı vardı ama Ethell tamamen masumdu. David bunu yıllar sonra 2001 tarihinde, gazeteci Sam Roberts ile yaptığı röportajda, 'kız kardeşi Ethel'in, Sovyet ajanları ile bağlantıları olduğuna dair verdiği ifadelerin tümünün yalan olduğunu' açıklayacaktı. O günlerde Rosenbergler'in arkadaşları olan bir çift daha vardı. Martha ve Morton Sobell... Onlar da tehlikenin yaklaştığını gördüler. Bu işlere bir şekilde bulaşmışlardı. Marta, Ethel'e telefon açtı ve kaçmalarını söyledi. Ethel de Meksika sınırını geçmek üzere yola çıkmaya hazırdı. Ama olmadı. Morton Sobell, tutuklamaların başladığını görünce, 22 Haziran 1950 günü karısı Helen ile birlikte Meksika'ya geçti. Bu kaçışın, sınır ötesi operasyonu ise hayli ilginçtir.

FBI MEKSİKA'DA AVLANIYOR
Sobell
çifti,1945 model Dodge marka arabalarıyla sınırı geçmişlerdi. Gittikleri yer, Ciudad Victoria şehrini, Matamoros'a bağlayan yol üzerindeki küçük Victoria kasabasıydı. Mütevazı bir eve yerleştiler. Planları, Avrupa'ya gidene kadar burada saklanmaktı. 23 Haziran sabahı kasabanın küçük marketinden alış veriş yapıp evlerine döndüler. Bulundukları bölge ABD sınırlarının dışında bulunduğu için FBI ajanları tarafından yakalanmalarına olanak yoktu. Bunu düşünüp kendini rahatlatan Morton Sobell, elindeki anahtarla kapıyı açarken, aklından geçenlerin koca bir teselliden başka bir şey olmadığını anlayacaktı... Martha ve Morton eve girdiklerinde donup kaldılar. Yüzlerinde kar maskesi olan iri yarı dört adam otomatik silahlarını onların üzerine çevirmiş bekliyorlardı. Morton karısına "Kaç" dedi ama az sonra her ikisi de kıskıvrak yakalanmışlardı bile. Yanıldıkları nokta şuydu; FBI sınırı geçip Meksika'da operasyon yapamazdı ama onlar istedikleri an dünyanın dört bir yanında, kendileri için çalışacak paralı askerler bulmakta hiç sıkıntı çekmezlerdi. Gerçekten da Morton çiftini yakalayanlar, Meksika'da bağımsız olarak çalışan bir çetenin üyeleriydi. Birkaç saat sonra karı kocayı Teksas sınırının birkaç kilometre uzağındaki Laredo kasabasında, FBI ajanlarına teslim ettiler. Doğal olarak bu yasadışı bir tutuklamaydı ama FBI'ın yasalara uyduğu pek söylenemezdi zaten... Aynı günlerde, 15 Haziran 1950 gününün sabahı, kaçmayı aklına bile getirmeyen Julius Rosenberg evinde tıraş olurken dış kapının kırıldığını duydu. FBI tarafından tutuklanırken yüzündeki sabunları bile silememişti. Ajanların arasında elleri kelepçelenmiş olan karısının yaşlı gözlerini gördüğünde, kendileri için yapılacak bir şey kalmadığını anladı. Rosenberg'lerin tüm dünyada yankı uyandıran dava süreci aslında bir kara mizahtır. David Greenglass'ın ifadesinin yanı sıra, çift taraflı bir Sovyet ajanı olan 'kızıl İspiyoncu' Elizabeth Terrill Bentley isimli bir kadın da, nedendir bilinmez Rosenberg'ler aleyhine ifade vermişti. Ve tümüyle yalan olan bu ifade (ki bu sayfada onu da okuyacaksınız) Ethel ve Julius Rosenberg'i idama kadar götürecekti. Ve o gece... Rosenbeg'ler küçük bir odaya alınmışlardı. Onları bekleyen Devlet Bakanı WillamCarroll, "Suçlu olduğunuzu itiraf edin, özgürlüğünüze ve çocuklarınıza kavuşun, şu anda Başkan Truman telefonun diğer ucunda, evet dersiniz affedileceksiniz" diyordu. Julius ve Ethel birbirlerine baktılar. Yaşam ve ölüm arasındaki o ince çizgide, karar verebilmeleri için sadece birkaç dakikaları vardı. Hapishanesinin yüksek duvarları önünde birikmiş olan binlerce insan onlar için özgürlük şarkıları söylüyorlardı. Ethel başkanın adamının tam da gözlerinin içine bakarak, onları yıllarca şarkılara filmlere konu edecek efsanevi cümleyi mırıldandı; "Peki ya suçsuzluğumuza inanan onca insan, onlar da bizim çocuklarımız değil mi? Hiç onları satar mıyız?" Ethel ve Julius el ele tutuşarak girdiler odaya ve elektrikli sandalyelerine oturdular. Cellat şalteri indirdi. Can çekişerek ölmeleri 57 saniye sürdü. Bir ömür için çok kısa, bir ideal için çok uzun bir süre. Ya da tam tersi... 1953 yılının 19 Haziran günü böylece tarihe geçecekti.

BİR DÖNEMİN AJAN ÇİFTLERİ
Soğuk Savaş döneminde ABD ve Sovyetler Birliği, üstünlük sağlamak amacıyla ajan çiftleri kullanıyordu. Ancak bugüne kadar gizli kalmayı başaran ajan çiftin sayısı 10'u geçmedi.