CHP şartlar-şurtlar öne sürüp
'yersen!' demeye getirmeseydi...
...
MHP her şeye-her teklife karşı çıkıp
'huysuz kaynana!' sendromu
sergilemeseydi...
...
Şüphe yok ki şu an bir
'koalisyon hükümeti' işbaşındaydı!
...
İyi olurdu-Kötü olurdu...
Orasını bilmem!
...
Ama edindiğimiz tecrübe şu ki;
Fırıldak gibi dönmekle...
Sürekli aksi bir tavır izlemekle…
Memleket meselelerine üçkâğıtçı
tarzda yaklaşımla bir yere varılmıyor!
Netice almak mümkün değil...
...
Son dakikada bile...
CHP ya da MHP deseydi ki, örneğin;
'Memleketin acil çözüm bekleyen
sorunlarının hâlli için, şartlarımı
şu an için bir kenara bıraktım!
Koalisyona varım!'...
Bu teklif mutlaka kabul edilmek,
hükümet de her halükarda kurulmak
durumundaydı...
...
Şakayla karışık, durum şudur;
...
Kılıçdaroğlu'nun biri lokantaya girip
masaya oturuyor ve garson 'ne yemek
istediğini' sorunca;
'Kuşkonmaz çorbası ile kuru
fasulye' diyor...
Ancak birkaç da şartı var;
'Kuşkonmazlar iki gün salçada
dinlendirilmiş, kuru fasulye de
bal ve sirke kullanılarak pişirilmiş
olmalı!'...
Garson, bırak salçada dinlendirmeyi
kuşkonmaz çorbasının listelerinde bile
olmadığını, ayrıca kuru fasulyenin de
Anadolu usulü pişirildiğini, böyle bir
tarifle pişmiş yemekleri bulunmadığını
belirtince...
Hışımla masadan kalkıp lokantayı terk
ediyor Kılıçdaroğlu'nun biri ve hemen
kapıda açıklama yapıp;
Aç kalmasının sorumlusunun
'lokanta yönetimi ve aşçı'
olduğunu bağıra bağıra ilân ediyor!
...
Lokanta yöneticisinin savunması da şu;
"Öyle garip şartlar ileri sürdü ki,
o'na uygun yemek bulamadık"...
...
Bahçeli'nin biri lokantaya girip
masaya oturduğundaki durum da şu;
Garson, 'önce çorba alır mısınız'
diye soruyor ve sıralıyor;
'Şehriye, mercimek, domates
ve yayla çorbaları var'...
Yanıt: Hayır, istemem!
...
Garson bu kez etli yemeklere geçiyor;
'Patlıcan kebabı, bamya, türlü...?'
Yanıt yine: Hayır, istemem!
...
Uzatmayalım...
Lokantadaki tüm yiyecekleri, sebze
yemeklerini, zeytinyağlıları, salataları,
tatlıları, cacığı-ayranı da sayıp hepsine
'Hayır, istemem!' yanıtı alan
garsonun;
'Beyefendi, madem bir şey yemeye
niyetiniz yok, o zaman lokantaya
niçin geldiniz' diye sorma hakkı
doğmuş olmuyor mu?
...
Sahi;
Yemek yemeğe niyeti olmayanın...
Menüdeki yemekleri beğenmeyenin...
Yemek yeme adabına aşina olmayanın
lokantada ne işi var?
...
Gerçi;
Lokantayı (TBMM'yi) ortaklaşa (oy ile)
oluşturan toplum, böylesi müşterilerden
(uzlaşma kültüründen, ülke sorunlarına
çözüm bulmayı en öne almaktan uzak
parti başkanlarından) ne gibi bir fayda
umar, orası da belli değildir!
...
Bunlar…
Bir kez daha ortaya çıktı ki;
'Yaralı parmağa bile ş'etmekten'
kaçınmaktadırlar…
…
Toplumun bugün ve ileride en çok
dikkat etmesi gereken de, demek ki;
'Bunlara hiç güvenmeyip, elinin
yaralanmaması için ciddi gayret
sarf etmesi' olmalıdır…
Malûm;
'İstikrar' her şeyden önde gelir!