Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 12 Nisan 2024

Eski bayramlar

BÜYÜK küçük herkes bayramı, bayramlıklarını giyerek karşılardı. Çocuklar bayramlıklarını giymek için sabırsızlanırlardı.
Eskiden bayramlık giymek çok kıymetliydi.
İnsanlar maddi açıdan zor durumda bile olsa bayramlık almak için ellerinden geleni yaparlardı.
Kızlar elbiselerinin altına kırmızı rugan ayakkabı, erkekler ise ilk defa kravat veya papyon takarlardı.
BAYRAM sabahı erken kalkıp ev halkıyla bayramlaştıktan sonra hep birlikte kahvaltı yapılırdı. Daha sonra ise küçükler tüm mahalleyi kapı kapı gezer, herkese "İyi bayramlar" derlerdi.
"Nerede o eski bayramlar" diyenlerin en çok özlediği şey ise çocukların hep bir ağızdan "İyi bayramlar" demesiydi.
KOMŞULAR bayram kutlamaya gelen çocuklar için şekerleri hazır ederdi. Bazı komşular ise harçlık verirdi, bu çok büyük bir mutluluktu.
Ayrıca komşulardan harçlık alan çocuklar, bunu kendi aralarında konuşurlardı. Daha sonra mahallenin tüm çocukları harçlık veren komşuyu veya komşuları özellikle ziyaret ederlerdi.
ESKİ bayramlarda tatil yapmaya değil bayramlaşmaya gidilirdi.
İlk önce ailenin en büyükleri ziyaret edilirdi.
Son zamanların bayramlarında insanlar bunu bir tatil fırsatı olarak görüyor. Ancak eskiden böyle bir şey yoktu. Tüm akrabaların ve komşuların ziyaretine gidilirdi ve bayramları kutlanırdı. Fakat bayramın ilk gününde dede ve anneanne gibi ailedeki en yaşlılar ziyaret edilirdi.
YAŞLILAR, bayramlarını kutlamaya gelen çocuklar için önceden harçlıklar hazırlardı.
Eski bayramlarda yaşlılar, torunlarına olabildiğince çok harçlık vermeyi severlerdi.
Elbette verilen harçlığın miktarı torun sayısına göre değişmekteydi.
EV ziyaretlerinde Türk kahvesi içilir, hazırlanan veya alınan ikramlar yenirdi.
Bayram kutlamalarını bitiren ve karnını doyuran çocuklar, mahallede toplanıp hep birlikte oyun oynarlardı.
O ZAMANLAR bilgisayarlar veya konsol oyunları yoktu.
Çocuklar birbirleriyle oynamayı severlerdi.
Sokaklar şenlik alanı gibi olurdu. Eski bayramlar özlenmeyecek gibi değildi.
Çocuklar mahalleye gelen seyyar salıncağa binerdi.
Daha sonra çocuklar çatapat, maytap ve torpiller patlatırlardı. Mahallede çocuklardan kaynaklanan ses, geç saatlere kadar bitmek bilmezdi.
ESKİ bayramlar çok başkaydı. Herkes mutlu ve samimiydi. Umarız her bayram eskisi kadar güzel ve neşeli olur.

YABAN TAVŞANI
DÜNYA polis teşkilatlanması örgütü, bir gün Alman, Fransız ve Türk polislerin katıldığı bir yarışma düzenler.
Buna göre ormana bir yaban tavşanı bırakılacak ve en organize, en çabuk şekilde tavşanı bulup görevlilere teslim edecek teşkilat, büyük ödülün sahibi olacaktır.
Bütün hazırlıklar tamamlandığında yarışma başlar.
Fizik gücü yüksek disiplinli Almanlar ormana girerler, sağlı sollu koşuşturmacalar, değişik tuzaklarla birlikte yakalanması hayli zor olan yaban tavşanını 5 dakikaya yakın bir sürede görevlilere teslim ederler.
Sıra gelir Fransızlar'a.
Fransızlar, "Ulan ben bir yaban tavşanı olsam nereye saklanırdım acaba?" diye düşünerek, arayıp yaban tavşanını bulurlar, böylece 3 dakikalık bir zaman dilimi içerisinde tavşanı görevlilere teslim ederler.
Türkler son yarışmacı olarak ormana dalarlar, bir curcuna olur ve ortalıktan kaybolurlar. Yarım saat olur, bir saat olur, iki saat olur, hiçbir haber alınamaz.
Yetkililer tam dağılmaya hazırlanıyorken, Türk polisler çıkagelir, yanlarında kelepçelenmiş, ağzı burnu kan içinde bir boz ayı da onlara eşlik etmektedir.
Yetkililer sorar:
- Hani kardeşim yaban tavşanı? Onca saattir neredeydiniz?
- (Polis boz ayıya dönerek) Konuş ulan!
- (Boz ayı ağlayarak) Kur'an çarpsın, ben bir küçük yaban tavşanıyım.

ZANGOÇ
Papaz, iki metre ilerisinde duran zangoça sormuş:
- Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?
Zangoçta derin bir sessizlik...
İyice köpürmüş papaz:
- Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun beni?
- Hayır buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim - Olacak şey mi!
İki adım öteden beni duymuyorsun...
Zangoç bıyık altından gülmüş:
- İsterseniz yer değiştirelim anlarsınız...
Yer değiştirmişler. Bu kez zangoç seslenmiş:
- Kilise için toplanan bağışları kim zimmetine geçiriyor?
Papaz kendi kendine söylenmiş:
- Hakikaten yahu!
Buradan hiç bir şey duyulmuyor.

KONSER
ÜNLÜ grup U2, konser veriyormuş. Bir ara solist Bono herkesi susturmuş ve sık aralıklarla ellerini çırpmaya başlamış.
Sonra seyirciye dönmüş, "Ben ellerimi her çırptığımda Afrika'da bir çocuk ölüyor" demiş.
Bunun üzerine ön sıralardan bir ses gelmiş:
"Çırpma o zaman şerefsiz..."

HADİ LEEEN
YAVRU tavşan yuvasından ilk kez ayrılır ve çiftlikte dolaşmaya başlar.
Karşılaştığı ilk hayvana kendini tanıtır:
- Merhaba kardeş ben TAVŞAN, sen kimsin?
Karşısındaki hayvan; "Ben de KATIR" der.
Tavşanın kafası karışır, "Nasıl yani?" der.
Katır; "Benim annem eşek, babam da at; onlar birlikte olmuşlar sonra ben doğmuşum" der.
Tavşan yoluna devam eder.
Karşılaştığı başka bir hayvana kendini tanıtır:
- Merhaba kardeş, ben TAVŞAN, sen kimsin?
Hayvan, "Ben kurt köpeğiyim" der.
Tavşan yine şaşırır, "Nasıl yani?" der.
Kurt köpeği, "Benim annem kopek, babam da kurt; onlar birlikte olmuşlar sonra ben doğmuşum" der.
Tavşan yoluna devam ederken yavaş yavaş aklından bu bilgileri geçirir ve işlerin nasıl olduğunu anlamaya başlar.
Karşılaştığı başka bir hayvana kendini tanıtır:
- Merhaba kardeş ben TAVŞAN, sen kimsin?
Hayvan, "Ben DEVE KUŞU" der.
Tavşan dehşetle haykırır:
- Hade leeennnnnnn!