Lütfi Albayrak

LÜTFİ ALBAYRAK

Tarihi 19 Temmuz 2016

Kavanozdaki hayat

Profesör, felsefe dersinde büyükçe bir kavanozu masanın üstüne koymuş ve içerisini tenis topları ile doldurmuş.
Öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sormuş.
Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade etmişler. Bu sefer çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza dökmüş, böylece çakıl taşları kayarak, tenis toplarının aralarındaki boşlukları doldurmuş.
Öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sormuş profesör. Öğrenciler:
Evet doldu" demişler.
Profesör bu kez kumu yavaşça kavanoza dökmüş. kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurmuş. tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sormuş.
Öğrenciler de koro halinde "Evet, bu kez gerçekten doldu" demişler. Gülümsemiş profesör ve masanın altında hazır bekleyen iki fincan kahveyi kavanoza boşaltmış.
Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurmuş.
Profesör "Eveeet" diyerek: "Bu kavanozun sizin hayatınızı simgelediğini ifade etmeye çalıştım. Şöyle ki; bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; dininiz, ibadetleriniz, aileniz, çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız vs. Şayet diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatınızı doldurur. O çakıl taşları ise daha az önemli olanlar; İşiniz, eviniz, arabanız vs. Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir. şayet kavanoza önce kum doldurursanız çakıl taşlarına ve özellikle de tenis toplarına yeterli yer kalmaz. Aynı şey hayatımız için de geçerli. Vaktimizi ve enerjimizi ufak tefek şeylere harcar, israf edersek, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır. Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin.
Çocuklarınızla oynayın. sıhhatinize dikkat edin. Eşinize ilgi gösterin. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Kavanoza öncelikle tenis toplarını yerleştirin. Hayatınızdaki incelikleri sıralamayı iyi bilin. Gerisi hep kumdur!" demiş. Bu arada bir öğrenci parmağını kaldırmış ve sormuş: "Peki, o iki fincan kahve nedir hocam?". Profesör bilge tavırlarıyla eklemiş: "Bu soruyu sorduğuna sevindim. Hayatınız ne kadar dolu olursa olsun. Her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan kahve içecek vakti ayırın!"

BİR KÜÇÜK TEBESSÜM
Küçük kız, hüzünlü bir yabancıya gülümsedi.
Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen bir not yazdı, yolladı. Arkadaşı bu teşekkürden o kadar keyiflendi ki, her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş bıraktı. Garson kız ilk defa böyle bir bahşiş alıyordu. Akşam eve giderken, kazandığı paranın bir parçasını her zaman köşe basında oturan fakir adamın şapkasına bıraktı. Adam öyle ama öyle minnettar oldu ki. İki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti. Karnını ilk defa doyurduktan sonra, bir apartman bodrumundaki tek odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altında titreşen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu.
Sıcak odada sabaha kadar koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı.
Bir yangın başlıyordu. Dumanı koklayan köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı sonra bütün apartman halkı. Anneler, babalar dumandan boğulmak üzere olan yavrularını kucaklayıp, ölümden kurtardılar. Bütün bunların hepsi, beş kuruşluk bile maliyeti olmayan bir TEBESSÜMSÜN sonucuydu.