Tarihi 7 Mart 2024

Söz!

ÇANAKKALE'DEKİ deprem sonrasında, "İstanbul'da deprem olur mu" diye sordu biri, "bilsem söylerdim" dedim adam güldü. "Siz de hiçbir şey bilmiyorsunuz." "Cahilliğime verin" dedim adamın pek hoşuna gitti. Her insanın karşısında üstünlük taslayacağı bir insan bulunur ama duvara toslama hesabını yapmaları da rica olunur.

***

"Cevabına inanmak istediğiniz sorular için uygun biri değilim" dedim.
"Ama ekranda bilen de bilmeyen de deprem anonsu veriyor!" "Peki, siz onları niye dinliyorsunuz?" dedim adamın cevabına şaşırdım.
"Uyumak için!" "Guguklu saatin kuşunun sizleri uyandırmak için gösterdiği çabayı sizler nasıl görmüyorsunuz?" diye espri yapmak istedim adam ciddiye aldı.
"Benim guguklu saatim yok!" "O zaman pencerenizin önüne konan kuşlara bakın" diye karşılık verdim.
"Kuşlara kaldıysak yandık" diye itiraz etti, ben de yolu gösterdim.
"O halde kimseden şikayet etmeye hakkınız yok, size iyi uykular!"

***

Bilmeden konuşmak kadar, "nerde kaldı bu deprem" tellallığına soyunan ve felaketin getirisiyle beslenen insanlar da ekranlarda fazlasıyla mevcut.
Korku ikliminden ganimet bekleyenlere karşılık, deprem olma ihtimaline yönelik bilgiler yaymanın ve çocukları depreme karşı eğitmenin yollarından bahseden yok.

***

Uyumak için kitap okuyanlarla uyanmak için kitap okuyanlar arasındaki farkın yansımasıdır, ekran karşısındaki birçok insan. Yaslanacak duvar arayanlara "kendilerinin işaret ettiklerinden gayrısını" layık görmeyenlere bayılıyorlar.
Kimse gerçeği istemiyor, sadece duymak istediklerini söyleyeni istiyor!

***

Deprem yüreklerde olmuş, şiddetini ölçebilen yok! Öçten arınmak yok, güçten yararlanmanın her hali mevcut.
Mahkemelere haklı girip suçlu çıkanlar da var, işlediği suçun hesabı bile sorulmadan yurt dışına çıkanlar da!
Hukuk yoksa hiçbir şey yoktur! Müzik emekçilerinin İstinaf mahkemelerinde kazanılmış dava dosyalarını 6 yıldır bekleten hakimlere 'siz ne yapıyorsunuz?' diyen birileri çıkar mı acaba?
Çünkü gelişmemiş ülkelerde bile böylesine haksız bir zaman tüneli yok!

***

Depreme karşı tedbirlere gelince, izlediğim bir belgeselde dünyanın geleceğinden ve büyüyen çocuklardan kendini sorumlu tutan bir babanın kendi çocuğuna söylediği bir söz vardı. "Seni mahcup eden bir baba olmayacağım." Burada verilen söz; geleceğin dünyasında kızına olan borçlarına sadık kalmak. Gezegene ihanet etmemek, dünyadaki karbondioksiti en çok emme görevi üstlenen denizlere sahip çıkmak.
Ve ağaçların gücünü geleceğe taşımak.
Çocuklarımız kaçak avcılık yüzünden balık bile yiyemeyecek hale geldiyse, depremin sadece toprağın altından saldıracağı zannedilmesin.
1999 depreminden sonra kendimize verdiğimiz sözleri bile unutmuşken!

MUTLULUK TAKVİMİ
Cinsiyet ayrımı yapma.
Popülerliğe özenme.
Şiir oku sesini kaydet.
Baharı hisset.

Rüzgara uçar kuşlar
Hepsine adres sordum
Sadece kalbimden değil
Sırtımdan da vuruldum

Bu haksız gezegende
Herkesten çok yoruldum
Ama gördün be ana
Erkeklerden dik durdum

Hiç kimseye duymadım
Kalbimde hasretine
Duyduğum sızı kadar
Hiçbir aşk fotoğrafı
Bu kadar derin olmaz
Anneyle kızı kadar
Hakkı YALÇIN

Sarı takvimlerdeki değerli bilgiler sosyal medyadaki yozlaşmış cümlelere bin basar

Kayıt!
Bizler şimdiki zamanın eski haliyiz.
Gurbete çıkarken eline sazını alanların mevsimlerinde geziniriz hala. Toplumu ve aile ruhunu bozan teknolojiye karşıyız.
Şiddetin tam ortasına çekilen çocukları çekip kurtarması gereken anneler babalar meseleyi gülümseyerek izliyorsa, şimdiki zamanın pençelerinin yanında, bizim 45'lik plaklarımızın ne hükmü olur ki!
Bizler sadece dipnot düşeriz!
"Annelerin babaların tarihine kayıtlıdır; göz göre göre harcanan çocuklar!"