PAZAR gecesi iki ayrı Fenerbahçe izledik. İlk yarıdaki Fenerbahçe'ye hayret ettik, ikinci yarıda özellikle beraberlik golünden sonra öznesi futbol alan Fenerbahçe'yi alkışladık.
Bir takımın başkaldıran yanı kötü futbolu bile alaşağı ediyorsa, bir takımda Dzeko gibi bir dava adamı, Szymanski gibi iş bitirici ustası varsa, o takımın galibiyetlerini "sıradan" sayamayız.
Her türlü şartta kazanmaya odaklanmış bir takımın savunmadaki ağırlığını bir maçlık hata limitini aşmış sayalım. Maçın ikinci yarısında Fenerbahçe'nin verilmeyen penaltısını da birilerinin "ligde puan kaybetmeyen takım kalmasın projesi" sayalım. Projesi suya düşenlerin yüzlerini o suda yıkamalarını önerelim. Belki daha adaletli bakmayı öğrenirler.
***
Galatasaray'ın 4 gollü galibiyetinde bir rahatlık hissedilse de eleştirilerden muaf tutulanların, tuhaf sonuçlarla bedel ödetmesi ihtimal dahilinde.
Savunma ve orta alandaki aksaklıklar gecenin donuk resmi. Duayen görüntüsünü ilk maçta sergileyen Hakim Ziyech'in, Icardi'yle birlikte rakip alanda kuracağı "hakimiyet" gecenin parlak resmi.
***
Beşiktaş, Trabzon'da felaketti.
Takım bilincini kaybedenlerin farklı kaybetmesinden doğal bir şey olamazdı. Bu futbolla ve kadroyla ligde bir hedef de olamaz.
Görünen o ki, bu takımın "getirisi" değil sadece "götürüsü" hesaplanacak.
Trabzonspor takviyelerle güçlenmiş. Futbolun etiket değil, yürekli mücadele olduğunu her pozisyonda gösterdiler.
En azından sezon başındaki amaçsız takım görüntüsünden uzaklaştılar.
***
Milli takımın yeni teknik direktörü bekleniyor. Bu takımın başında zarif, bilgili ve o koltuğa yakışacak insani vasıflara sahip birini görmek istiyoruz. Parayı ve zorbalığı kendi tasarrufunda sayanları değil.
