Tarihi 22 Ağustos 2023

Ah İstanbul!

İSTANBUL'UN en yürekli halini bilirim.
Paranın adam yerine konmadığı, alınanın yerine konduğu yılları.
Bu şehre gelirken sadece toprak kokusunu değil, kara trenli türkülerini de yanlarında getiren insanlara "köylü" denirdi.
O köylülere kurban olayım.
Şimdi para kokusunun her şeyi bastırdığı, kaba saba adamların alacak can aradığı, lüks cipi olanın yasalara karşı çıkma hakkına sahip olduğu bir şehirde aranan insanlığa ulaşılamıyor.

***

Hırsızlık, namussuzluk, rüşvet, uyuşturucu, insanlığın kötü tarafını temsil eder.
Ne yazık ki, her türlü zorbalığı yapanların, yasaları ihlal edenlerin "yaşam alanına" girmek tehlikeli ve yasaktır.
Onların yaşam alanı çocuklarımızın mezarlığıdır da kimin umurunda?

***

İnsanlığın ortak dili el uzatmaktı, o eller sonradan insanların ekmeğine uzandı.
Saflığın korunduğu yıllardan, kire bulaşmanın gurur sayıldığı zamanlara taşındık.
Her türlü pisliği içine sindirenler kazandı.
Hoşgörünün kaybedilmesiyle zorbalığın statü kazanması arasında yakınlık, çoğunlukla erkeklerin başının altından çıkmıştır.
Ama her taşın altından çıkan pespaye kadınlar için "parasız ve silahsız erkek yaramaz adamdır" gerçeği de sistemi beslemiştir.
Bodrum'da Çeşme'de beleş bir tatil uğruna gençliğini satanlar, iç çamaşırıyla sahneye çıkıp şarkı söylerken "yağlı müşteri bakanlar" neyin peşinde zannediyorsunuz?

***

Mutlu sabahları vardı İstanbul'un.
İnsanlar "günaydın" kelimesinden yola çıkardı.
Şimdi yüzlerden düşen bin parça!
Eskiden bir gangster çıkardı da aklı çıkardı insanların. Şimdi "bu çakallardan biri ne zaman karşımıza çıkacak?" diye tedirgin adımlar atılıyor.
Ruhsatsız silah enflasyonunda rota belli; bugün silah yarın cephanelik!

***

İstanbul'un geçmiş yıllardaki manzaralarında huzur veren bir ruhu vardı.
Şimdi bütün gün sokaklarda dilendirilen, güneş altında mendil ve su sattırılan küçücük çocukların içler acısı hali kimseyi ırgalamıyor!
O çocukların patronu olan çakallar "yatırımcı" sınıfına giriyor da o çocukların boğazına kaç lokma ekmek giriyor onun bile hükmü yok!
Not: O çocuklardan mendil alırsanız gözlerine iyi bakın; "beni sokaklarda apaçık sömüren çakalların eline bırakmaktan utanmıyor musunuz?" diyen bir mektup yazılıdır.
Okumasını bilene!

***

Küçücük çocukların kanını emerek lüks ciplere binenler, nereden kazandıkları bilinmeyen milyonlarca dolarlık servetleriyle züppelik taslayanlar, uyuşturucu satarak ülkenin gençliğini harap edenler İstanbul'un krallarıdır.
Yazdıklarımız okunmuyor olsa da onlara dokunulmaması kanımıza dokunuyor!

MUTLULUK TAKVİMİ
Suyu dikkatli kullan.
Çocukluk arkadaşlarınla buluş.
Bebekleri kokla.
Eski giysilerini değerlendir.

Aşk yalanın maskarası
İhanetler yüz karası
Sen o sarı takvimlerin
En zavallı hatırası

Dönme, sakın dönme
Ben dahil burda seni
Hiç kimse özlemedi
Hepsi gönül defterinden
Seni bir bir siliyor

Kime baksan
Utanırsın gözlerinden
Senin ne mal olduğunu
Artık herkes biliyor
Hakkı YALÇIN

Taşlar yerine oturmuyor olsa da sen yine ayakta dur, kimseye eğilme!

Artık çok geç!
İstanbul'da susuzluk büyük tehlike.
2 aylık suyumuz kalmış ama kimsenin umurunda değil.
Yolgeçen hanına çevrilmiş bir şehirde, topluma tüketim bilinci de öğretilmediyse, suyun gönlünü almak mümkün değil.
Küresel ısınma diye bir gerçek var ama denizin kıyısındaki bir şehrin böylesine bir tehlikeyle yüz yüze kalmasının tek sebebi ruhların kurak olmasıdır.
Onun adı da küresel sorumsuzluk!