Tarihi 19 Ocak 2023

Hatıralar!

BU köşede yazmaya başladığım 1995 yılında bir mahkeme sahnesini dile getirmiştim.
72 yaşındaki anne, kan davasından katil olan ve ağır ceza alan 56 yaşındaki oğlunu hapse gönderirken jandarmalara yalvarmıştı. "Ne olur bırakın bir kez öpeyim." Mesele evlat olduğunda, görmesine yardımcı olan gözlüklerine bile ihtiyacı olmadığını düşündüğüm 72 yaşındaki annenin duygularına mahsuben, "analar oğullarını kokusundan tanır!" diye yazmıştım.
Sarılmasına izin verilmese de!

***

Yıllar önce Sirkeci Garı'nın önünde döner büfelerini seyreden bir adam tanımıştım. Açlığı ve sefaleti her halinden belliydi. Birlikte bir büfeye ilişmiştik, yarım ekmek döner yanında ayran.
Öylesine iştahlıydı ki hayatın oltasına takılan balığı yemişti sanki.
Sivas'tan gelmişti de 4 kötü ay geçirmişti İstanbul'da. "Bakma böyle olduğuma" demişti, "çok kitap okudum." Giderken söylediği sözü hatırlıyorum;
"Denizde bir balığın yokluğu ne kadar hissedilirse, benim ölümüm de onlara benzeyecek!"

***

25 yıl önce "Bizler fakiriz ama" başlığıyla onurlu yoksulları yazmışım.
"Çocuklarımızın bisikleti yoktur, sınıfı geçtikleri zaman tuttukları takımın formalarını hediye ederiz.
Evlerimiz küçüktür ama yüreklerimiz kocaman. Sabahları en ucuz peyniri yeriz, en çok ekmeği biz tüketiriz.
Bütün gün kaynar çayımız, çikolatayı neskafeyi falan bilmeyiz. "Bu ülkede fakir yok" derler ya en çok ona güleriz.
Ülkemizi severiz, her şeye rağmen devletten ümidimizi kesmeyiz.
İsteriz ki kimse kavga etmesin kimse birbirine darılmasın. İsteriz ki dostlukta kardeşlikte sınıfta kalınmasın.
Bizler fakiriz ama iyi insanlarız.
Zenginler alınmasın!"

***

Nostaljik özlemlerim hiç değişmemiş.
"Susarak özlüyorum eski günleri, konuşarak, yarınların kapısını açmaya çalışıyorum. Bende hayatı yaşanılır kılan bütün gerçeklerde çocuk sesleri var. Eski fotoğraflarımda bütün mevsimler yaz.
Akşamları hasretin saçlarına tutunuyorum, şarkılarım biraz mahur biraz hicaz.

***

Pandeminin dönemi üniversite mezunu bir gencin günlüğünden etkilenmişim.
"Çocukluğumda kendi hikayemin kahramanı olmayı hayal etmiştim hep.
Ama hayat beni kendi hikayesine işçi bile yapmadı. Aynalarda yüzüm küçülüyor dertlerim büyüyor. Ekmeğimi taştan çıkaracak kadar güçlüyüm ama ortada taş da yok.
Çalmadığım kapı kalmadı. Her günün sonunda beni kuşatan gecenin nasıl karanlık ve umutsuz olduğunu anlatabilsem de annem ve babamdan başka kimse anlayamaz.
Anladım ki en ağlamaklı yanım olmuş işsizlik. Ama hala umutla benim için bir yerlerde saklanmış hayatı arıyorum."

***

Dipnot: Hayata borcunu herkes kendine ödeyebilir ama gelecek nesillere olan borcumuzu nasıl ödeyeceğiz? Ben de hala bu sorunun cevabını arıyorum.


Sen benden ayrılmadın
Gözlerin ayrıldı
Ve şimdi onlar
Bana mı düşman

Sen benden ayrılmadın
Ellerin ayrıldı
Ve şimdi onlar
Bin kere pişman

Ayrılsa da yollar
Kalplerimiz bir
Sen gitsen de gölgem
Peşinden gelir
Kapım hep açıktır
Hiç çalmadan gir
Bize aşk lazım
Ayrılık değil
Hakkı YALÇIN

MUTLULUK TAKVİMİ
Otomobil plakasından kelime üret.
Çocukluk arkadaşlarını ara.
Hapishaneye kitap gönder.
Günlük tut.

Hayat bir rüyadır, uyandığımızda sadece gerçekleri görürüz!

Onlardan çok var!
Adamın biri 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nden geçerken, kapısı açtı ve sigara izmaritlerini yere attı.
Arkadaki otomobilin sürücüsü, otomobilin yanına yaklaştı ve camını açıp sordu; "niye çöplerinizi yola atıyorsunuz?" Cevaba bakın; "Ne olmuş, senin evinin içine mi attım?" Bunlara cevabım; "yok başka bir İstanbul, git kendine bir orman bul."