Tarihi 28 Ekim 2022

Hastane!

UZUN vadeli mutluluklar yok artık, küçük şeylerle mutlu olmayı öğreneceğiz.
Bir çay içimi, bir gün batımı ya da bir çocuğun gözlerinde kaybolmak gibi.
Bazen hayatı gözlemek kadar, arada bir hastaneleri ziyaret edip manzarayı izlemek de gerekiyor.

***

Önceki gün hasta bir yakınım için devlet hastanesindeydim.
Hastanenin içi de dışı da alabildiğine kalabalık. Yakınları için ölmeye gün sayanlar da vardı, en çaresiz anında bile kendini yaşamaya örgütleyenler de.
Kendi kendine söylenenler de vardı, başkalarının rahatsızlıklarını dinleyenler de.

***

Afrikalı olduğunu tahmin ettiğim bir anneyle 10 yaşlarındaki küçük kızı Bakırköy'deki Sadi Konuk Hastanesi'ne girerken, 10 yaşındaki kız çocuğuyla göz göze geldim.
"Yaşamak dileniyordu" sanki.
Büyük bir ihtimalle annesi için.
Mültecilere "yaban gözüyle" bakanlar, o kız çocuğunun gözünden dünyaya baksa başka şeyler düşünür müydü acaba?
İnsanoğluna nerede olursa olsun yaşamanın bağışlanacağı bir dünya olmalı.
Bizler nasıl ki başka ülkelerde çocuklarımıza kuracakları bir dünyanın hayaliyle yaşıyorsak, o insanların yaşamalarına da parmak kaldırmalıyız.

***

Alkol ve Madde Bağımlı Tedavi Merkezi AMATEM'in önünde dolandım bir süre.
O gencecik delikanlılar kendilerini öldürmenin yaşındaydılar.
Uyuşturucu ve alkolün kurbanı olmayı seçenler için verilen mücadeleye saygılarımı sundum. Çünkü böyle bir mücadele kutsaldır.
O yüzden bir kez daha yetkililere seslendim; "uyuşturucu baronlarının yollarını da kesin çocuklarımıza uzanan ellerini de!"

***

Bizler eski zamanların parasız yatılı hüznündeyiz hala. Siyah beyaz acıklı filmlere ağlayan.
Tanımadığımız çocukların gözlerinin derinliğinde kaybolurken, adresini bulamamış bir mektup gibi elden ele dolaşan.
Cam kırmak gönül kırmaktan değerlidir diye taş atıyoruz camlara;
"bir dost" imzalı. Okuyan da sağ olsun okumayan da!
Büyüklük insanları kırmak değildir, kötülüklere el uzatmak hiç değil.
Göz selamı, el selamı, Allah'ın selamı esirgenmez kardeşlikte.
Hastanelerde gezinti yaparken, o hastaların yerine kendimizi de koymalıyız.

***

Çünkü bizlere insan olduğumuzu en kolay hastaneler hatırlatır.
O yüzden kendimize küçük mutluluklar ararken bile empati yapmalıyız, bencilliği yaşatmak yerine.

Sirenler çalıyor
Duyuyor musun?
Dünya yeni bir savaşın
Eşiğindeyken
Ben seni ninnilerin
Beşiğinde sallarım

Çocukların gözlerinden
Bakarız dünyaya
Burnumuzda Afrikalı
Filistinli çocukların
Hasreti tüter

Sevda ordularımızı
Amerikan askerlerinin
Üzerine salarız
Üç dakika sürse bile
O saltanat bize yeter
Hakkı YALÇIN

MUTLULUK TAKVİMİ
Papatya çayı iç.
Dişini fırçalarken suyu kapat.
Kitap oku.
Kendinle yüzleş.
Havalara aldanma.

Uzaklara bakmak bile gerektiğinde ihtiyaçtır.

HALİT KIVANÇ
Sunuculuğun en zarif ve en özel ismiydi.
Gazeteciliğin gazetecilik olduğu yılların simgelerinden biriydi.
Spikerliğin nasıl bir emek ve bilgi gerektirdiğinin ve tertemiz maç anlatımının sembolüydü. Ve daha nice güzellikler ona ait. Halit Kıvanç eller üstünde uğurlanırken ardında harika izler bıraktı.
Yeri asla doldurulamayacak insanlar listesinde ilk sıraları alır. Herkesin tabutu el üstünde taşınır ama Halit Kıvanç gibileri yüreklerin de omuzlarındadır.
Mekanı cennet olsun.