Tarihi 21 Ekim 2022

İki ayrı hayat!

YORGUN adımlarla kazancının çoğunu kira olarak ödediği tek odalı evine girer adam.
Nasırlı ellerinde, bükülmüş demirin taşınmış tuğlanın izleri vardır.
Aldırış bile etmez ölümün her gece prova yaptığı evin içindeki çaresizliğe.
Onu ayakta tutan umutlar vardır.

***

Bir yanda hayat kavgası öte yanda gurbet yarası.
Uzaklarda bırakılan karısını ve çocuklarını düşünür, sedirine uzanır boylu boyunca.
Cüzdanındaki resimlerde biriktirdiği hasretle eski bir şarkıya eşlik eder. "Sevemedim kara gözlüm seni doyunca."

***

En sadık dostu çayını demlemeye bırakır, ardından da nemli gözleriyle duvarlara boş boş bakar.
Onun için ölü gözünden yaş beklemek gibidir hayat. Yatağının altında biriken yevmiyelerin sıcaklığı olsa ne yazar!
Cürmü kadar yer yakar!

***

Gariban analar telefonla mesaj yazmayı nereden bilsin.
Ayrıca elle yazılmış bir mektuptan daha çok ne ısıtabilir bir oğulun yüreğini.
Anadan gelen son mektubu çıkarır da defalarca okur.
"Ne yer ne içersin oğul, efkarda mısın öksürüyor musun yine?" Gözleri dolar da her gece yatmadan önce duasını eder.
Bardağına çayını koyup her zamanki gibi sahanda yumurtalarını kızartır, yanında biraz zeytin biraz peynir.
Allah ne verdiyse onu yer!

***

Adam memleket kokar, adam eski zamanların onurlu insanları gibi bakar diğer insanlara da.
Aç insanın halinden anlar, kapısına geleni geri çevirmez.
İnsanların ömrünü yiyen televizyon dizilerinde gözü de yoktur gönlü de.
Sadri Alışık ve Türkan Şoray'lı Yeşilçam filmi bulursa izler ya da uçurumda gezinen kuşların kitabını okur geceleri.
Sonra uykunun saati çalar, yorganı başına çeker.

***

O küçük evde her gece bir hikaye nasıl başladıysa öyle biter.
İnsanların insanca yaşamadığı bir dünyada sıradan bir işçidir adam.
Hiçbir şartta onurundan ödün vermemeyi yaşantısının öznesi sayar.

***

O sırada cakalı sofralarda başka bir dünya vardır da büyük ekran televizyonlarında çöplerden yemek toplayan yaşlı bir kadının içler acısı görüntüleri yayınlanmaktadır.
O zengin züppelerden biri çocuğuna bu görüntüyü işaret eder.
"Bak oğlum" der!
"Bu ülkede kimse açlıktan ölmez!"

İpek mendil tutardık
Sevdanın gözyaşına
Yetişmek ne mümkündü
Hayatın telaşına
Boş bir kubbede kaldı
O eski hoş sedalar
Gözü yaşlı bir masal
Cumbalı hatıralar
Kendimize yaptık biz
En büyük haksızlığı
Bu yaralı yüreklerde
Şimdi makber yalnızlığı

Hakkı YALÇIN

MUTLULUK TAKVİMİ
Işığı takip et karanlığı değil.
Kredi kartı limitini aşma.
Fotoğraf çektirirken gülümse.

Hiçbir kuş teknolojiye uçmaz nostaljiyi bırakıp da.

HEY GİDİ AŞK!
"Parayla saadet olmaz" diye şarkılarımız vardı bizim.
Sigara paketlerinin arkasına yazılan şiirleri vardı aşkın.
"İçimdeki acıyı ikiye bölsem Sana yollasam yarısını dayanamazsın" Nuriye Özen yazmış 1960'lı yıllarda.
Şimdiki zamanda mumla aransa bile bulunmayan gerçektir aşk.