Tarihi 22 Temmuz 2017

Deprem mektubu!

Ege'deki deprem gerçekleri hatırlattı.
"Gelip geçici" olarak.
Deprem betonu sever, deprem korkuyla bayramlaşmayı sever.
Bir deprem asla yıkılan evlerin hüznünden ibaret değildir.
Sorgusunda geç kalınmış deprem en çok da ölümleri ve ceset torbalarını sever!
***
Çekilen fotoğrafların içinde otururken, ya da bir televizyon dizisinin karşısında kendimizden geçerken, deprem unutulmuş bir gerçektir ülkemizde.
O yüzden kör bir sükuneti vardır depremin.
Deprem en çok hazırlıksız yakalamayı sever.
***
Önceki akşam "size dalgalar getirdim" dedi deprem.
"Yanında da size eski zamanları hatırlatan bir mektup getirdim!" Şimdi hep birlikte okuyoruz.
***
Deprem önce sessiz atar adımlarını, sonra ağzını kocaman açıp haykırır.
"Beni siz çağırdınız!" O mektubun içinde anonslar vardır.
"Yakında İstanbul'a da gelebilirim!" İstanbul ki, depremin ağzını sulandıran bir şehirdir artık.
Gökdelenler, bir ağacın kökünün toprağa verdiği gücü emerken, ne yapacağız acaba?
Şimdi Ege'deki depremin korkularından payımızı almakla, üç gün sonra her şeyi unutmak arasında gezintideyken!
***
Magazine, futbola ve dizilerine kurban olduğumuz televizyonlar, toplumsal bilinçlenmenin farkına vardı mı zannediyorsunuz?
Deprem olasılığına karşı elbirliğiyle çalışmamız gerektiğini öğretmek onlar için bir magazin haberi kadar bile değeri olmayacak.
Onlar "serinkanlı" olmakla toplumu birbirine düşürmek arasındaki reyting oranlarını hesaplarken, ölüleri ve yaralıları saymakla izlenme oranlarını artıracak.
Onların tsunamisi de bu!
***
Depremin bizleri nerede ve hangi koşulda yakalayacağını bilemeyiz.
Ama insanoğlu kadar tabiata karşı direnebilen başka canlı yoksa, yapacağımız çok şey vardır.
Ölüme bu kadar yakın yaşarken, birbirimize yaslanmak gibi.
Çünkü deprem bu topraklarda en çok dayanışmanın gücünü hatırlatır.
***
Bizler birbirimizi yerken mektubunu bitiriyor deprem.
"Bana göğüs germek için önce birey sorumluluğunuzu kuşanın." Noktayı koyuyor.
"Çığlıklarınızı haykırırken duyurabilecek kimseniz kaldıysa şükredin!"

O kadar çoklar ki!
İstanbul'daki sel felaketinden sonra hırsızlık olaylarının çoğalması, 1999 depremini hatırlattı.
Kadınların bileklerini kesip, kollarındaki bilezikleri alan sırtlanları.
Evlerdeki değerli eşyaları talan eden çakallar.
Onlar ki, emekli maaşını çekerken yaşlı insanların emekli maaşları bile gasp edecek kadar acımasız.
Olası bir depremde yaşayanları bile "boğazlayacaklarına" şüpheniz olmasın.

Mutluluk Takvimi
Sabah erken kalk kuşların sesini dinle.
Kumların üzerinde yürü.
Çocuklara hayvan sevgisini öğret.

Acılar çadır kurmuş
Gönlümün otağına
Her akşam uzanırım
Hasretin yatağına

Ellere uysal deniz
Bana dinmez fırtına
Her sabah biraz daha
Yükler biner sırtıma

Tütün kokar ellerim
Cebimde ekmek param
Sadece nefes almak
Benim bütün maceram

Ömrüme kilit vurur
Bu şehrin ışıkları
Yüreğime dokunur
O sahte aşıkları

Hakkı YALÇIN