Tarihi 23 Ağustos 2009

'Ulan şerefsiz helal olsun sana'!

Biliyorsunuz, yerleştirme sınavlarında başarısız olan pek çok öğrencinin ileri sürdüğü ilk hatta tek mazeret vardır, o da "cevap anahtarında sırayı kaydırmışım" cümlesidir..
Oysa aynı öğrenci "çıktığı" arkadaşı ile buluşmaya gittiğinde, nedense gömleğinin "ilk düğmesini" uygun iliğe denk getirir; bilir ki ilk düğmeyi yanlış bağlarsa diğer düğmelerin yanlış bağlanması ihtimali yüzde yüzdür.
Gömleğinin düğmelerini bağlamayı bilmeyen bir genç kız ya da genç erkeğin "nbr" deyip "slm" verdikten sonra ilk kez buluştuğu kişiden "okey" alması ihtimali ise herhalde yüzde sıfıra yakındır.
Gerçi biz Türkler, bir arkadaşı överken bile "ulan şerefsiz helal olsun sana, üç saatlik işi bir günde yaptın" diyen bir kültüre de sahibiz.
Hani atalarımızdan sadır olan bir söz vardır: "Eşeğe binmeden ayakların ikisini birden sallamak mümkün değildir".
Diyelim ki biri kalktı ve "Arabistan'da kadınların oy verme ve otomobil kullanma hakkı olmadığından bu ülkenin uygar ve demokrat bir ülke sıfatını haiz olması mümkün değildir" dedi. Şimdi bu kadar doğru bir cümle sarf eden insana karşı ise birileri çıkıyor ve Arabistan'ın şeriatla yönetilen bir ülke olması nedeniyle, getirilen eleştiriyi sanki İslamiyet'e yapılmış bir hakaretmiş gibi algılıyor.
Ve çıkıyor "Ama, tek dişi kalmış canavar olan Batı'da da uyuşturucu illeti ve gayrimeşru ilişkiler almış başını gidiyor" diyor..
Bir kısım insan "kızlarımızın sırf inancı nedeniyle giydiği kıyafetten dolayı eğitim hakkı elinden alınıyor" diyor; buna karşılık birileri kalkıyor ve "Bu ülke kadın haklarına saygılıdır. Türkiye kadınlara İsviçre'den önce seçme ve seçilme hakkı tanıdı" gibi saçma sapan bir gerekçeye sığınabiliyor..
Bazıları sporda, sanatta uluslararası başarı gösteren kadınlar ile ilgili olarak manşetlere "İşte Atatürk'ün kızı" diye yazıyor; bunu yazarken aynı dalda finalde yarışan diğer Türk kızına sanki Hitler'in kızıymış gibi muamele yapılmasının garabetini ve vahametini göremiyor.
Bazı dindar Müslümanlar, dindar Müslümanlara yapılan baskıları "inanç kutsaldır; herkes ibadet özgürlüğüne sahip olmalıdır" şeklinde haklı olarak eleştirirken sıra Hıristiyanların kendi "misyonlarını" yaymaya gelince Hıristiyanlara hakaret etmeyi misyon edinirler.
Tabii, bir "gerçeklik" daha vardır: Silginin belirgin niteliklerinden biri "silmek"tir. Diğer bariz vasfı ise sildikçe "küçülmesidir" hatta bir müddet sonra "yok olmaktır"!