Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 9 Kasım 2023

Matruşka

YAŞANANLAR siyasi MATRUŞKA'dan farksız... İç içe geçmiş adımlar, hamleler, ilişkiler...
Buna rağmen SADE bir ritimle gidip bölgedeki nabız yüksekliğinin sebebine bakalım...
Öncelikle başrolde olan, İsrail'e direniş gösteren, savaşan HAMAS'a bakmak gerekiyordu. HAMAS'a gitmeden önce de Müslüman Kardeşler'i bilmek şarttı.
Müslüman Kardeşler, neredeyse 100 yıllık geçmişe sahip bir yapılanmaydı. 1928 yılında ilkokul öğretmeni Hasan El Benna tarafından kuruldu. Mısır'da, yoksullar arasındaki yardım faaliyetlerinin büyük etkisiyle önemli bir güce ulaştı. Halk yalnız olmadığını anladı, hissetti.
Müslüman Kardeşler'in yükselişi doğal olarak Orta Doğu ve Kuzey Afrika başta olmak üzere çeşitli ülkelerdeki İslami Hareketleri etkiledi. Ve aralarında ilişki kuruldu. Mısır'dan yükselen bu anlayış zaman zaman baskı gördü. Şiddetli hem de... Buna rağmen İKTİDARA gelme şansı yakalandı. Tunus'ta başlayan ARAP BAHARI Mısır'a da uğruyordu.
Bu şansları oluyordu. Yaklaşık 30 yıldır koltuğunda oturan Hüsnü Mübarek 2011'deki sokak eylemlerinden sonra gidiyordu. Kötü bir final yapıyordu.
Haziran 2012'deki seçimleri, Müslüman Kardeşler'in bağrından çıkan Özgürlük ve Adalet Partisi'nin öncülüğündeki ittifak kazanıyordu. Yeni cumhurbaşkanı, Muhammed Mursi oluyordu. Yüzlerce kez yazdığım gibi 2013 dünü ve bugünü anlamak yarını görmek için çok önemli tarihti. Çok önemli olaylar yaşanıyordu. Mısır'da MURSİ karşıtı hareket de bu tarihte başlıyordu. Bir güç MÜSLÜMAN KARDEŞLERİ getiriyor bir başka güç de tasfiye etmek istiyordu. Senaryo hep aynıydı. Taraflar da...
Devam...
2013'teki sokak çatışmaları ülkeyi kaosa sürükleyince kan gövdeyi götürünce Mursi'nin getirdiği isim olan SİSİ yani Genelkurmay Başkanı darbe ile yönetime el koydu. Müslüman Kardeşler terör örgütü ilan edildi. Bir yıl sonra Özgürlük ve Adalet Partisi kapatıldı.
Mursi de hayatını kaybediyor ve HAREKET silinme noktasına geliyordu.
Bunun üzerine bir KOL Londra'ya bir KOL da İstanbul'a gelip sığınıyordu.
Yaşamak için... Türkiye'de 2013'te ve sonrasında neler yaşandığına bir bakın!
Hatırlayın!
Bu dava Mısır'la sınırlı kalmıyordu.
Birkaç yıl sonra 2017'ye gelindiğinde KÖRFEZ ülkeleri KATAR'a karşı ambargo başlatıyordu. Mısır'daki türbülans Türkiye'ye, buradan da KÖRFEZ'e iniyordu...
Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri dahil bazı Arap ülkeleri Katar ile ilişkilerini kesiyordu. Suudi Arabistan Katar'ı, "Orta Doğu'da terörizme destek vermekle" suçluyordu.
Doha yönetiminin Suriye'de adını "Şam'ın Fethi Cephesi" olarak değiştiren Nusra Cephesi'ni ve Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünü desteklediğini iddia ediyordu. Suudi Arabistan'la birlikte Mısır'ın dile getirdiği bir diğer suçlama ise Katar'ın Müslüman Kardeşler hareketine hem siyasi hem de finansal destek vermesiydi. Bahreyn ise tepkisini "Katar ülkedeki İRAN'a yakın SİLAHLI GRUPLARA destek veriyor" şeklinde açıklıyordu. Mısır da Suudi Arabistan da Müslüman Kardeşler hareketini de "terör örgütü" olarak kabul ediyordu.
Kriz sanıldığı gibi bir günde gelmiyordu. Öncesi vardı.
Katar'ın resmi haber ajansı QNA, Emir Şeyh Tamim Bin Hamid es- Sani'nin askeri okul mezuniyet töreninde yaptığı bir konuşmayı yayımlandı. Haberde es-Sani, İran ve Körfez ülkeleri arasında artan gerilimi eleştiriyor, Hizbullah ve HAMAS'a karşı anlayış gösterilmesi gerektiğini söylüyordu. Ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'ın Beyaz Saray'da uzun süre kalamayacağını belirtiyordu.
Haliyle bu büyük yankı uyandırıyordu.
Kırılmayı kaçınılmaz olarak peşinden getiriyordu. Katar "BİLGİSAYAR KORSANLARININ İŞİ" dese de Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri, El Cezire dahil Katar yayın organlarını ülkelerinde yasaklıyordu.
Hatta Suudi Arabistan'ın El Arabiya televizyonu "QNA'nın hacklenmediğinin kanıtı" başlıklı bir haber yayınlıyordu.
Emir es-Sani'nin açıklamalarının QNA Instagram hesabında da olduğunu ortaya koyuyordu. Katar, hakkındaki tüm iddiaları yalanlıyordu.
Trump da "KATAR'la ilişkileri bitirin" mesajı veriyordu. KATAR ARABULUCULUK olduğunda parlıyordu. TALİBAN meselesinde de IŞİD parantezinde de öne çıkıyordu.
Şimdi de HAMAS'ın elindeki rehineler için kapısı çalınan bir ülkeydi. Ayrıca ABD'nin oradaki üssünde 13 bin askeri mevcuttu!
Neyse... Gelelim GAZZE'ye...
HAMAS 7 Ekim sabahı daha önce hiç denemediği bir boyutta saldırı düzenledi.
İsrail resmen şaşırıp kalıyordu. HAMAS'ın kuruluş tarihi olarak kabul edilen 1987'den bu yana böyle bir operasyonu yoktu! HAMAS, AKSA TUFANI'nı gerçekleştirince İsrail karşılık veriyordu. HAMAS'ın yani İSLAMİ DİRENİŞ HAREKETİ'nin İsrail karşıtlığı üzerinden bile siyasi DNA'sını anlamak mümkündü. 1960'lar ve 1970'li yıllarda Filistinli örgütler içinde asıl öne çıkanlar, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) bünyesinde yer alan, ağırlıklı olarak milliyetçi-seküler ve sol eğilimli örgütlerdi. Daha sonra HAMAS'ı kuracak olanlar ise Filistin Müslüman Kardeşler'in kadrolarıydı. Bu yapı sadece sosyal hizmetlere, dini temelli eğitim veren okullara, camilere ve hatta spor kulüplerine yoğunlaşmıştı. Ve "Filistin'i unutmuyoruz ama gelecekteki çatışmalar için kuşaklar yetiştiriyoruz" diyorlardı.
HAMAS kurulduktan kısa bir süre sonra silahla birlikte görüntü veriyordu. Zaten 1991'de örgütün silahlı kanadı İzzeddin El Kassam Tugayları kuruluyordu.
ABD'nin öncülüğündeki FKÖ'nün yer aldığı bütün barış görüşmelerini de protesto ediyorlardı. Baltalıyorlardı.
Kendi içlerinde İKİ EKOL'düler!
Tarihler 2005'i gösterdiğinde ise İsrail GAZZE'den çekiliyordu. 2006'da HAMAS, tavır değiştirdi. Seçimlere katıldı. Seçimler, Filistinliler arasında El Fetih'in uygulamalarına eleştirilerin ve yolsuzluk iddialarının arttığı bir döneme denk geliyordu. HAMAS seçimlerin kazananı oluyordu. Seçim sonrası El Fetih ve HAMAS arasındaki gerilim 2007'de yoğun silahlı çatışmalara dönüşüyordu. Savaşıyorlardı...
Bu sürecin sonunda HAMAS kazanan olacak ve 2007'de Gazze'den El Fetih'i çıkartacaktı.
Gazze HAMAS'tan, Batı Şeria ise El FETİH'ten sorulacaktı.
İşte bu serüven bizi 7 Ekim sabahına götürüyordu. HAMAS'ın saldırısından sonra Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas "Her iki taraftan da sivillerin öldürülmesine karşıyız. Tutuklu ve esir olan siviller serbest kalsın. Filistin halkının tek meşru temsilcisi Filistin Kurtuluş Örgütü'dür. Başka bir örgüt değildir..." çıkışı yapıyordu. GAZZE'yi yalnız bırakıyor, HAMAS'ı karşısına alıyor, FİLİSTİN'i ayırıyordu. Yukarıda özetlemeye çalıştığım gibi bölgede son dönemde yaşananlara uygun bir adımdı bu. Haliyle aldığı bu pozisyon GAZZE için HAMAS için ve destek verenler için kabul edilemezdi. Bu nedenle KONVOYU taranıyor ve ÖLÜMDEN dönüyordu.
Devam...
SİSİ'nin gelmesi, Mursi'nin tasfiye edilmesi ABD'nin açık destek verdiği bir hamleydi. Zaten KATAR'ın yalnız bırakılmasının ve atılan diğer adımların temelinde MÜSLÜMAN KARDEŞLER olgusu yatıyordu.
ARAP BAHARI'nda da öncesinde de sonrasında da uzun zamandır sözünü ettiğim İKİ EKOL çatışıyordu.
ABD ile İNGİLTERE... 7 Ekim'den sonra sık sık belirttiğim gibi GAZZE'de olan da buydu. Bu nedenle olan biteni ABD'nin İNGİLTERE'yi ORTADOĞU'dan kovma operasyonu olarak görüyordum. Diğer bir deyişle DÜNYA EGEMENLİĞİNİ BURADA KAPTIRMAK İSTEMİYORDU.
Bir de son dönemde New York Times'ın daha 1956'da attığı manşetin dedikodusu yapılmaktaydı... İsrail, ABD'nin talebiyle KIZILDENİZ'den SÜVEYŞ'e rakip BEN GURION KANALINI AÇACAKTI... Yaklaşık 50 milyar dolarlık bu projeyle dünya ticaretine de kelepçe vurulmuş oluyordu. KANAL Kızıldeniz'den gelip GAZZE topraklarından denize çıkıyordu! Bu olursa İPEK YOLU da BAHARAT yolu da ABD'nin egemenliğinde kalacak demekti. Olur mu? Bilmem. Yine de GAZZE'nin acımasızca bombalanmasına bir de bu açıdan bakmakta fayda vardı.
Yüzbinlerce insan neden evinden yurdundan uzaklaştırılıyordu? Düşünmek gerekiyordu... Yaklaşık son 15 yılı dolaştığımız satırların altına, İngiltereÇin- İran-Katar-Türkiye bir yana, ABD ve Avrupa Birliği diğer yana yazmak yanlış olmazdı! Kutuplaşma ve mücadelenin ritmi böyle seyrediyordu. Kanal projesi de Mahmud Abbas'a suikast de Türkiye'nin içeride yaşadığı sorunlar da aynı kavganın rauntlarıydı...