Ergün Diler

ERGÜN DİLER

Tarihi 3 Eylül 2015

Kirli ittifak

DÖNÜŞÜM sancılı ve acılıdır. Kolay olmaz. Kimse kapladığı alanı bırakmak istemez. Bir de kendi için yazılan senaryoyu bilmiyorsa. Türkiye'ye bakın! 1960'tan buyana 10'ar yıllık dilimlerle gelin.
Röntgenimiz budur! Nereden gelip nereye gittiğimizi buradan çıkartabiliriz!
Güneydoğu'yu ve "paralel" diye tanımlanan hareketi anlamak için de GÜNLÜK bakmamak şart. Çünkü tartışmalarımız hep İYİ-KÖTÜ, GÜZEL-ÇİRKİN, FAYDALIZARARLI kapsamında gidiyor.
Olayların tümünü anlamak yerine, ideolojik ve günlük değerlendirmelerle gidiyoruz.
Güneydoğu'daki bir Kürt kardeşimizin KÜRTÇE "Ben Türkiye'den ayrılmayı asla düşünmüyorum" demesi mi daha güzel, yoksa TÜRKÇE "Ben sizinle aynı çatı altında aynı sınırlarda yaşamak istemiyorum" demesi mi?
Biz ne dediğine değil de, nasıl dediğine baktık! Yanıldık. Sadece bu meselede değil. Her konuda neredeyse...
Sermayeyi kimse incelemedi bizde. "Kim nasıl zengin oldu?", "Devlet ne kadar ve nerede destek oldu?", "Hangi kanunlarla kimler korundu?", "Yolu açılan zenginler, hangi siyasete hizmet ediyordu?", "Dine bakışları neydi?", "Nüfusla ilgili projeleri neleri kapsıyordu?", "Ordu nereye, millet nereye düşüyordu?", "Siyasetteki ağırlıkları neydi?" gibi onlarca soru cevap bekliyordu. Ülkenin rotasını birkaç aile belirlerken, bizler kasabadan gelip VEKİL olmuş birinin hem ülkeyi hem dünyayı değiştirmesini bekliyorduk!
PARAYI takip etmezdik! Hangi aileler dışarıda hangi ailelerle ortaktı? Nasıl bir iletişim ve ilişki biçimleri vardı?
Bunu bilmiyorduk!
Bilmiyorduk çünkü bu konulara giren olmazdı!
Bakın bugün Erdoğan karşısında koca bir kitle var!
Aydın Bey, İstanbul sermayesi, HDP, CHP, MHP, bazı ANADOLU kökenli iş adamları, cemaat, Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, Avrupa basını, Murdoch gibi...
Neden Erdoğan aralıksız hedefti?
Ne istiyorlardı? AK Parti ile sorunları olmamasına rağmen bir türlü durduramadıkları Erdoğan ile alıp veremedikleri neydi? Erdoğan'ı BEŞTEPE'ye kilitledikleri an neyi çözeceklerdi? Operasyonun kılcal damarlarını bilen kim veya kimlerdi?
TARTIŞMAMIZ GEREKEN BUNLAR!
Güneydoğu'da KÜRT NÜFUSU etki alanına almak için yıllarca çaba harcayan cemaat, gariptir HDP ile yan yana. SOL'cu Demirtaş, Öcalan'ın "en büyük tehlike" diye nitelendirdiği cemaat ile kol kola... Aydın Bey ve medyası "TÜRKİYE TÜRKLERİNDİR" dese de KÜRTLER'e açık destek verip Demirtaş ve sazını yüceltmekte... "Cici Çocuk" olarak lanse edilen Demirtaş her türbülansta koşa koşa Avrupa'ya gitmekte... Birbirine hiç benzemez gibi duran gazete ve televizyonlar, konu Erdoğan oldu mu gizli bir emirle hemen ittifak yapmakta... Dünya basını aynı anda "Türkler, Kürtler'i bombalıyor" haberleri yapmakta... Suriyeli çocukları bile sınırlarından içeri almayıp ölüme terk endenler, Kürtler'e pek sıcak bakmakta ve insan haklarından söz etmekte...
Mesele PKK da olsa, cemaat de olsa konu dönüp dolaşıp Erdoğan'a geliyordu!
Çünkü Türkiye'nin KONTROL edilmesi için PARANIN yanında etkili iki silah PKK ve cemaatti!
Yabancılar, iki oluşumu da zamanla ele geçirdi. PKK'yı siyasetin üzerinde kara bulut gibi kullandı.
Cemaati ise muhafazakar dünyada tek başına bırakıp önünü açtı.
Çünkü yabancılar, sınavları başarıyla geçenleri alır yüceltirdi. Aradaki ilişki, bizim dikkatimizi çekmezdi. Oysa Öcalan'ın gelmesiyle Gülen'in çıkması arasında az bir zaman vardı. Demek ki iki enstrüman günü gelince kullanılacaktı. Kimse bunu görmüyordu. Dedim ya nefret-sevgi denkleminde savruluyor, gerçekle buluşmuyorduk!
İçeride temelleri atılan iki YAPI, Erdoğan döneminde sarsıldı! YIKIM ile karşı karşıya kaldı. 1990'larda Türk askeri Kuzey Irak'a büyük operasyon yapıp PKK'nın bütün liderlerini alacağı anda, ANKARA'dan bir telefon gidiyor ve PKK korunuyordu! Demek ki içeride destekleri vardı! Aynı şekilde cemaat darbelere cuntalara, irtica ile mücadeleye rağmen hiç yara almıyordu!
Belli ki koruyanlar vardı!
Cemaat yetiştirdiği çocuklarla İSLAMİ kesimi KÜRESEL EKONOMİYE taşıyor ve tehlike olmaktan çıkarıyordu. PKK ise Türkiye'nin büyük oyuncu olmasını önlüyor, bölgeye inmemizi engelliyordu!
İki oluşum da ÇOK ULUSLU şirket gibiydi. İçlerinde herkesin adamı vardı.
Son noktada her ikisi de ANKARA'yı yıkmak ya da bloke etmek için harekete geçebiliyordu. Cemaat 17 Aralık'la Erdoğan'ı devirmek, HDP ise ittifak yaptığı AĞA ve BARONLARLA sandığı kilitlemek istiyordu. Amaç Erdoğanlı Türkiye'yi durdurmaktı. Cemaatin başına bir iş geldi mi bütün siyasi partiler hemen yanlarında yer alıyordu. HDP öksürdüğü zaman İstanbul sermayesi anında "çok yaşa!" diyordu. Rengi, konuşması, yemekleri, inançları, evlilikleri, ilişkileri, bölgeleri, kökleri farklı olanlar bir anda Erdoğan'a karşı birleşiyor ve saldırıyordu.
Emri kim veriyordu!
Dışarısının kontrolü ele geçirdiği iki yapı TASFİYE olmak üzere olduğu için ittifakla geliyorlardı. Bu doğaldı!
YABANCI DESTEKÇİLERDEN en önemlisi geri çekilmişti. Bunu görmüyorlardı! Oyunu göremedikleri için de ittifakla maçın sonucunu değiştireceklerini sanıyorlardı. Anlamak istemeseler de iki yapının da ömrü bitti. Erdoğan bunu net söylediği için hedefte. 60 yıldır BATI ilk kez içeride yenildi. Kendi çocuklarımızla mücadele etsek te KUKLACI yabancıydı.
Hazmedemedikleri buydu!
Cemaat TÜRKÇÜ ve İSLAMCI, HDP-PKK ise SOLCU laikti! KISKAÇ buydu! Biri Türkler'e, diğeri Kürtler'e oynuyordu. Biri inanç üzerinden diğeri dava üzerinden geliyordu. İkisinin de kitleleri sürükleyecek MOTTOLARI vardı. Zaten oyun böyle kurgulanmıştı.
İçinde TÜRK DEVLETİNİN olmadığı oyun!
Ama şimdi makas değişti.
Yanılmıyorsam hem eski hem yeni GENELKURMAY Başkanı, cemaati kastederek "Devlet hiyerarşisi içerisinde olmayanlara yer yok!" dedi. İki oluşum da kendilerine artık yer bulamayacaktı.
Avrupa desteğini artırsa da ABD elini çekmişti.
PKK da cemaat de kendilerine verilen görevleri yaptı. 35-40 yılda ikisinin damgası var. Ama oyun bitti! KÜRESEL DENKLEMDE kendilerine yer kalmadı.
PKK gelemiyor, cemaat ise gidiyor gelmiyordu! Bütün sorumlu olarak da Erdoğan'ı gördükleri için saldırıyorlardı.
Erdoğan elbette çok önemliydi.
Mücadelenin ruhuydu! Ama bir yanda da DEVLETİN KARARI vardı. Bu da çok netti: YOKSUNUZ ARKADAŞ! Kızmak darılmak yok. Keşke böyle olmasaydı!
Olmaması için OYUNU görmeleri gerekiyordu! Görmeyen giderdi! Giden dönemezdi!
Üzgünüm...