Tarihi 14 Şubat 2013

Bilek güreşi

Konu, 1983'te Kurucu Meclis'in de gündemine geldi. Kenan Evren başkanlığındaki darbe yönetimi, özel dershanelerin 1 Ağustos 1984'e kadar kapatılması yönünde bir kanuni düzenleme yaptı.
Turgut Özal geldi, kaldırdı.
Özel dershaneler büyük ve örgütlü bir güçtü ve o güç Turgut Özal'ı ikna etti. Özel dershaneler faaliyetlerine devam etti.
Aradan yıllar geçti. Özel dershanecilik alabildiğine büyüdü. Çok daha büyük bir güç haline geldi.
Bugün, 20 binin üzerinde özel dershane yatırımcısı var.
Bir milyar liraya yakın bir yatırıma sahipler. Bu dershanelerden 100 bine yakın insan ekmek yiyor. Üstüne üstlük ortada bir milyona yakın bir öğrenci kitlesi var.
Yani pasta büyük!
Başbakan Tayyip Erdoğan
ise, buna rağmen özel dershanelerin kapatılmasını gündeme getirdi. Kenan Evren ile Turgut Özal'ın yapamadığını gerçekleştirmeye soyundu. Geçen yıl özel dershanelere açıktan savaş açtı:
-Kusura bakmasınlar; biz birileri daha fazla para kazansın diye Anadolu'daki fakir vatandaşın daha fazla sömürülmesine göz yumamayız. Özel dershanelerin kapatılacağı sinyalini verdi. Onlara da "Özel okullara dönüşmeleri" tavsiyesinde bulundu.
***

Büyük bir tepki ortaya çıktı, ama başlangıçta bu fazla dillendirilmedi. Hatta, Başbakan'ın sözleri üzerine "tamam" diyenler bile oldu:
-Özel okula dönüşüyoruz. Özel dershaneciler, birkaç gün önce ise savaşı başlattı...
Antalya'da toplanan 600'e yakın dershane yöneticisi, Başbakan'a "hukuken kapatma kararı alınsa bile, bunun fiilen mümkün olmadığı" mesajını verdi. Hatta daha da ileri gidildi. "Dershaneler, gerekli değişim ve dönüşümü dikkate alarak misyonlarını sürdürecektir" denildi.
Kısacası...
Uzun süredir susan, kendi ifadeleri ile "Başbakan'dan çekindikleri için ortak ses veremeyen" dershaneciler isyan bayrağını açtı.
Bu kadarla kalmadı...
Başbakan'a yol bile gösterildi:
"Devlet, önce temel eğitimde ve orta öğretimde alt yapı, donanım ve insan kaynakları ile okullar arasındaki farklılıkların giderilmesi gibi asıl sorun alanlarına odaklanmalı."
Bir bilek güreşi başladı!
***

Dershaneciler, "bölgelerdeki, okullardaki, hatta aynı okulun farklı sınıflarındaki kalite farklılıklarından" bahsediyorlar.
Dershanelerin bu boşluktan doğduğunu söylüyorlar. Sınav sistemi var oldukça dershanelerin de var olacağını savunuyorlar.
Bütün bunlardan dolayı, dershanelerin fırsat eşitliğini sağladığı iddiasındalar.
Üstüne bir de "Talep varsa, hizmet de olacaktır" diyorlar.
İlk bakışta doğru gibi görünüyor.
Ancak, dershaneler arasında da kalite farklılıkları var. Bunu da kendi hazırladıkları raporda açıkça ortaya koyuyorlar:
"Dershaneler, her gelir grubundan öğrenciye alternatif sunuyor:"
Durum bu olduğuna göre, sıkıntı ve "eşitsizlik" yine ortadan kalkmıyor. İyi dershaneye iyi para ödeyen yine öne geçiyor!
Anayasasında "Sosyal Devlet" yazan bir ülke için neresinden bakarsanız bakın, ortada iç acıcı bir tablo yok!
***

Erdoğan'ın şu sözlerine kim itiraz edebilir:
-Koleje giden öğrencinin, ayrıca dershaneye gitmesi akılla ve mantıkla bağdaşmıyor.
Doğru, gerçekten bağdaşmıyor.
Demek ki, ortada bir sakatlık var.
Demek ki, sistem doğru işlemiyor. Bu sisteme müdahale edilmesi, bir yerlerden başlanması ve adım adım düzeltilmesi gerekiyor. Bazıları ise, mevcut sistemi korumaya çalışıyor.
Bugünkü tartışmalar da o yüzden çıkıyor!