Skibbe ve tarihi hayal kırıklığı

Yönetim geçtiğimiz sezon yaşanan şampiyonluğu kendi başarısı olarak gördüğü için Skibbe gibi deneyimsiz bir hocayı getirdi. Bu da Galatasaray için sonun başlangıcıydı

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 26 Mayıs 2009 Güncelleme 26 Mayıs 2009, 00:00

İÇİNDEKİLER

Futbolun içinde başarı olduğu kadar başarısızlık da var. Benim oynadığım dönem 14 yıl şampiyonluk görememiştik. Uzun başarısız yıllar geçirmiştik. 1985-86 sezonunda hiç yenilmeden ikinci olmuş, büyük şansızlıklar yaşamıştık. Ancak kadrolar ve yapılan yatırımlara baktığımızda, beklentilerin yüksekliği dikkate alındığında bu sezonun, Galatasaray tarihinin en büyük hayal kırıklığı olduğunu söyleyebilirim.

KURMAK DEĞİL YÖNETMEK LAZIM
Gelelim sezon başına... Mükemmel bir kadro oluşturuldu. Bu kadroyu ikiye ayırsanız ikisi de ligde şampiyonluğa oynayacak kalitede olurdu. Bu futbolcu grubunun çoğu kendi milli takımlarının yıldızlarıydı. Böyle oyuncuların bir araya getirilmesi şüphesiz maddi bir fedakarlık ve yöneticilik başarısı idi. Sezon başlarken taraflı tarafsız herkes bu kadronun büyük işler yapması gerektiğinde birleşmişti. Ancak bu kadroyu sadece kurmak değil yönetmek de önemliydi ve bu konuda çok dikkatli seçim gerekiyordu. Avrupa Şampiyonası'nı yurt dışında izlemiştim. Uzun bir deniz seyahati nedeniyle Türkiye'deki haberleri takip edememiştim. Geldiğimde Skibbe adını duydum. Biraz araştırdım ve ilk yazımda böyle silik bir hocanın nasıl seçildiğini, kimlerin önerdiğini ve hangi amaçla alındığını sorgulamıştım. Skibbe'nin değil oyuncuların istediği olur diye yazmıştım.

SKIBBE ÇOK SİLİK BİR HOCAYDI
Bence teknik adam seçimi doğru olmamıştı. Oysa bir önceki yıl, yaşı ve sağlık durumu nedeniyle yine yanlış bir seçim yapılmıştı ve Galatasaray son haftalarda alışık olmadığımız bir yönetim modeli ile yönetilmek zorunda kalmıştı. Kalli gittikten sonra kazanılan şampiyonlukta futbolcuların büyük özverisi olmasına rağmen, bu yöntem bir idari başarı olarak algılandı ve aslında bu yılki başarısızlığın da alt yapısını hazırladı. Skibbe Galatasaray'a 5 atan bir takımın hocasıydı... Gençti ama ikinci adamlığı benimsemiş bir kariyeri vardı, yönetilebilir olduğu düşünülmüş olmalıydı. Bu tecrübeli ve kaliteli kadronun idaresi Skibbe'nin işi değildi.

ADNAN ABİLER DESTEK VERMED
Ancak Adnan abilerin desteği ile ve futbolcuların özverisi ile hedeflere ulaşılabilirdi. Yıl boyunca destek hissedilmedi hatta yardımcıları yollanarak az olan otoritesi de zayıflatıldı. Skibbe'nin yardımcılarının yollanmasına sessiz kalması ne kadar silik olduğunun önemli bir göstergesiydi. Üzerine Kalli getirildiğinde de sesi çıkmadı hatta memnun bile olmuştu. Sezon boyunca oyuncularında bırakın özveriyi, doğal çabalarını bile göremedik. Mesela Lincoln büyük hayal kırıklığı oldu. Ümit, Aydın, Nonda, Hasan Şaş hiç faydalı olamadılar, sakatlıklar da geniş kadronun erimesine neden oldu.

STEAUA MAÇLARI SONU HAZIRLADI
Skibbe gibi tartışılan bir teknik adamın işi kolay değildir. Daha yolun başında kötü bir algı oluştu mu, o teknik adamın ve kadronun işi kolay olmaz. Kısa sürede çok başarılı olması gerekir ve her maçı kazanarak güven oluşturabilir. Burada Galatasaray ve Skibbe'nin işe şanssız başladığını da belirtmeliyim. Avrupa Şampiyonası'nın yorgunluğu, sakatlıklar, De Sanctis'in hazır olmaması, Baros'un geç transferi nedeniyle erken bir Steaua Bükreş hüsranı yaşandı. Skibbe, Steaua ile Ali Sami Yen'deki ilk maçta taktiksel hatalar yaptı. Elde stoper çok diye hepsini takıma koydu. Oysa Galatasaray tarihinde evinde hiç defansif oynamamıştır ve rakipler Ali Sami Yen'i cehennem olarak görmüşlerdir. Steaua kendi evinde oynar gibi rahat başladı. 13 dakikada 2 gol attı. Sonra maç 2-2 bitti ama evdeki avantaj kaybedilmişti. Ve Romanya'daki maç da 1-0 kaybedilince büyük bir hüsran yaşandı. Maddi ve manevi olarak kayıp büyüktü ve tartışılan Skibbe için de bu eleniş sonun başlangıcı olmuştu. Bu başarısızlık sezonun ilk kırılma noktasıydı. Skibbe yabancılarla yerlilere farklı davrandı. Baros, Lincoln, Kewell ve Meira'ya Portekiz'de oynanan Benfica maçı sonrası izin vermesi takımda sıkıntı yarattı. Skibbe'nin özellikle deplasman karnesi çok kötüydü. Yabancılara güvendi ama onlar da sert oynanan deplasmanlarda kayboldular. Taktiksel olarak da müdahaleler yapamadı. Rakipler tek oyuncu ile Galatasaray'ı mağlup ettiler. Mesela Bursa Yusuf'la, Eskişehir Youla ile Galatasaray'ı yıktı. Bu hatalar Ümit Davala'ya mal edildi. Oysa bir teknik adam rakipleri inceler, izler ve kararını kendisi verir. Ayrıca Lincoln'ün ikinci yarıdaki geç katılımı... Taviz verdiniz mi takım içine bomba koyarsınız. Lincoln'e kaptanlık verir sonrad a "sen geç" derseniz bomba patlar.

SİVAS'LA İLK YARI OYNANSAYDI...
Sivas maçı ilk yarının son haftası olsa farklı olurdu. 17. haftanın 2. yarıda olması Galatasaray için ligdeki kırılma noktasıydı. Ümit'in haksız atılışı ve Sivas mağlubiyeti sonun başlangıcıydı.

EN BÜYÜK YANLIŞ SEZGİN
"2000'de UEFA Kupası'nı aldığımızda önemli bir iş başarmıştık. Ne yazık ki bizden sonraki yönetimler bu akışı durdurdu ve sistemi değiştirdi. Galatasaray'ın iskeletiyle oynadılar. Aslında Adnan Polat'tan bir mucize beklememek gerekir. Zaten o da pusulası olmayan bir gemiyi devralmıştı ve onu düzeltmeye çalışıyor... Adnan Sezgin çok yanlış bir isim. İyi bir insan olabilir ama ne var ki A.Ş. Genel Müdürlüğü ince ve kritik bir görev. Bu misyonu Adnan Sezgin taşıyamıyor. Bence en ciddi yanlış Sezgin"dir... Lincoln problemli ancak yetenekli bir futbolcu. Onu istenilen seviyeye getirmek yöneticilerin işidir. Bunu başarabilirsen işte asıl o zaman takıma katkı yaparsın. Yoksa 'ne işin var o koltukta' diye adama sorarlar... Başarılı olunduğunda futbolcular yere göğe sığdırılmaz. Aynı şekilde başarısızlıkta da oyuncuların eleştirilmesi çok doğaldır. Beşiktaş maçında yüzde 65 topla oynayan takım Galatasaray. Ama Beşiktaş kazandı. İster istemez düşünüyorsun. Bülent Korkmaz ne yapsın? O mu çıksın da gol atsın"...

UEFA KUPASI'NIN RÜYASINI GÖRDÜLER
"Bu sezon Galatasaray beklentilerin çok uzağında kaldı. Şampiyon olacağız dediler olamadılar. Şampiyonlar Ligi'ne kalacağız dediler o da olmadı. Sonra UEFA Kupası'nı alacağız dediler onu da başaramadılar. Açıkçası bu sene tam bir fiyasko yaşandı. Taraftarlar ve camia hüsran yaşadı. UEFA'da final oynayacağız dediler ancak UEFA finalinin rüyasını gördüler. Öyle final oynamak kolay değil. UEFA başarısının tekrarlanması bu şartlarda çok zordur"...

HATALAR ZİNCİRİ
Skibbe'nin gelişi
İlk ve en büyük hata yönetimin Skibbe'yi getirmesi oldu... Kurulan kaliteli kadroya rağmen sevk ve idare konusunda yapılan hatalar, teknik adam seçimi ilk nedendi...

Karl H. Feldkamp
Yönetimin yanlış müdaheleleri ve Karl Heinz Feldkamp bilmecesi...

Takım sorunları
Teknik adamların uygulamaları, kadronun iyi kullanılamaması (oyuncuların verimsizliği), sakatlıklar...

Federasyon kavgası
Federasyonla gereksiz kavgalar... Alınan cezalar...

GÖRÜŞ
Bülent Tulun: Takımdaki çıbanın başı Cassio Lincoln
Lincoln bir an evvel takımdan yollanmalı. Çıban başı Lincoln'dür. Her hareketiyle takıma büyük zararlar veriyor. Üç beş kuruş verip bedeli neyse hemen yollanmalı. Spor ahlakından yoksun bir isim Lincoln. Ayrıca yönetim hergün Florya'da. Futbol takımına bu kadar müdahele edilmez ki? Böyle olursa takım üzerinde büyük stres oluşur ve başarı gelmez. Takım rahat bırakılmalı.