Sarı-Kırmızılılar, hiç olmazsa UEFA'yı riske atmamak için işi yeterince sıkı tutmak istiyorlardı ve maça öyle başladılar. İlk 45 dakika iyi bir Galatasaray izledik. Ama ikinci yarıda, hele son 40 dakikayı 10 kişi oynayan Ankaragücü karşısında ikinci golü bulamamanın verdiği sıkıntı, bu güzel futbolu gölgeledi.
Sadece penaltıdan atılan gol, girilen pozisyonların karşılığı değildi. Ayrıca penaltı pozisyonunda Lincoln'ün düşüşüne hakem dışında da çok fazla inanan olmadığını söylemeliyim. Son haftalarda Arda'nın yokluğunda G.Saray, 4-3-1-2 sisteminde oynuyordu ve sıkıntılıydı. Dün akşam Arda'nın katılımıyla 4-4-1-1'e döndü.
Oyuncularında arzuları eklenince Sarı-Kırmızılılar bu sistemde başarılı görüntüler verdiler. Özellkle Arda'yı seyretmek çok keyifliydi. Genç yıldız saha dışındaki davranışlarında başarılı değil ama sahanın içinde neler yapabileceğini, ne kadar yetenekli olduğunu dün akşam bir daha hatırlamamızı sağladı.
Lincoln ve Baros çok iyi başladılar. Özellikle Lincoln, ilk 20 dakika eski Lincoln gibiydi. Ama sonra yine kendini en ufak dokunuşta bırakan, güçsüz görüntüsüne büründü. Baros'ta ona eşlik etti. Bu iki oyuncu oyun başındaki etkinliklerini sürdürebilseler, Galatasaray dün akşam çok daha farklı bir skorla sahadan ayrılabilirdi. Orta sahada Ayhan iyidi. Defansta iki Emre, hatasız oyndılar. Sağ tarafta Serkan, çok etkili değildi. Aslında Bülent Korkmaz, Ankaragücü 10 kişi kaldıktan sonra Serkan'ın yerine kulübedeki Kewell veya Sabri'den yararlanabilirdi.
Ankaragücü, iyi mücadele etti ama kazanmak için daha fazlasını yapmalıydı.
İkinci yarı bu konuda istekliydiler ve iyi başladılar ancak 10 kişi kaldıktan sonra bu şanslarını yitirdiler.
Ankaragücü'nün penaltısı ve Bouzid'in kırmızı kartı tartışılablir. Ancak, dengesiz girişleriyle Bouzid, kaptanlığı hakeme posta koymak zanneden Ceyhun ile her maçta eksik kalma şansı çok fazla. Karaman'ın bu konuya çözüm bulması gerekli. Sonuçta, kalitesinden çok mücadelesi ön planda olan ve Galatasaray'ın istediğini aldığı bir 90 dakika izledik.
