Ölüm tehdidi

Öldürülen Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu, TAKVİM'e konuştu: Uğur'un ölümünden 1 ay sonra biri evime geldi. Ben evde değildim, Uğur'un ağabeyi ile konuştu. Eşimin bazı araştırmalarını bildiğimi ve öldürüleceğimi söylemiş. İlginçtir, o gün kapıdaki polisler yoktu

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 03 Aralık 2012 Güncelleme 03 Aralık 2012, 01:18
Ölüm tehdidi

İÇİNDEKİLER

Gazeteci-yazar Uğur Mumcu'nun faili meçhul bir cinayete kurban gitmesinin üzerinden tam 20 yıl geçti. Peki devlet içindeki çeteler, mafya, siyaset ve PKK- derin devlet ilişkilerini araştıran Mumcu'yu kim öldürdü?
Hayat arkadaşı Güldal Mumcu, TAKVİM'e konuştu:

Mumcu suikastına dair ezberleri bozan kitap yazmak için neden 20 yıl beklediniz?

Aslında daha önce yazma konusunda birkaç denemem oldu.
Suikastın üzerinden 20 yıl geçince daha fazla bu işi ötelememem gerektiğini hissetim ve yazdım.

Eşiniz neredeyse gözünüz önünde bombalı bir saldırıda hayatını kaybetti. Zor olmadı mı o güne dönmek, her şeyi tüm çıplaklığıyla anlatmak?

Tabi ki zor oldu ama ben içimdeki duygu fırtınasını kitaba aktarmanın çok doğru olmadığını düşündüm. Olayı nasıl gözlemlediysem, izlediysem öyle anlattım.

'HALKIN DİNAMİĞİ'

Eşiniz suikasttan önce de ölüm tehdidi alan bir gazeteciydi. Hiç kendi aranızda konuşur muydunuz bu konuyu?

Uğur'un öldürülme ihtimali hep vardı. 80 öncesinde de tehditler alıyordu, sonrasında da. Suikasttan önceki yaz Ayvalık'taki yazlığımızdan Ankara'ya dönmeyi hiç istememiştim. Anlayamadığım bir şekilde canım sonsuza kadar o yaz da kalmak istemişti. O yıla kadar Ankara'ya dönerken ayaklarımın böyle geri geri gittiğini hiç hatırlamıyorum.

O yaz bitiminde siz Ankara'ya döndükten sonra bu sezgilerinizi haklı çıkaracak gelişmeler yaşandı mı?

199 sonbaharında, bir sabah Uğur gazeteleri okuduktan sonra ayağa kalktı. Birden 'Güldal bunlar beni öldürecekler' dedi. 'Kim' diye sordum, Yaşar Kaya'nın Özgür Gündem gazetesindeki makalesini gösterdi. Makalede 'Kürtler Cumhuriyetin kurulmasında temel taş oldu. 1925'ten sonra Kürtler inkar edildi. Bu konuda Uğur Mumcu'nun Kürtler'den isteği bir şey var mı? Herkes maskesini çıkarsın. Yoksa yüzlerindeki maskeyi biz yırtacağız. Biz yırtmasak bile Kürt halkının dinamiği yırtacak' diyordu. 'Nereden çıkarıyorsun bunu' dedim. 'Halkın dinamiği yırtacaktır sözünden.
Daha açık söyleyemezler' dedi.

O dönem Kürt sorunu üzerine çalışıyordu. PKK çizgisindeki bir yayın organında hedef gösterilmesi uyarı mıydı?

Uğur 1992'da Kürt sorunu ve PKK konularına yoğunlaşmıştı. Türkiye'de yaşanan terör olaylarının, Kürt isyanlarının karmaşık arka planını araştırdıkça, tahmin edilemeyecek birçok ilişkiye ve ilginç bağlantılara ulaştı. CIA, MOSSAD, MİT, Emniyet ve askeri istihbarat dahil birçok istihbarat örgütünün varlığına ve bu arada Barzani'nin MOSSAD ve CIA ile ilişkilerinin ortaya konduğu yayınlara ulaşıyordu.

Suikastten bir gün önce hangi konu üzerine çalışıyordu?

Öldürülmeden bir gün önce, Abdullah Öcalan ve PKK'yı inceleyen araştırması üzerinde yoğun şekilde çalışıyordu. Abdullah Öcalan'ın korunduğunu düşünüyordu.
Zaten bunu yazdı da.

AĞAR GÜLDÜ GEÇTİ

Buradan Öcalan ile derin devlet arasındaki bağı gördüğü için öldürüldüğü gibi bir sonuca varmak mümkün mü?

Suikasttan 1 ay sonra, benim evde olmadığım bir anda Ozan adında bir kişi kapıya gelmiş. Gençten bir adam. Uğur'un ağabeyi Ceyhan'a ilginç şeyler anlatmış.
Enteresandır, o kişinin geldiği gün suikasttan itibaren kapının önünde duran koruma çekilmiş. Bu şahıs Uğur'un Apo- MİT ilişkisini ortaya çıkardığı için öldürüldüğünü, benden de çekindiklerini, çünkü Uğur'un bulduğu şeyleri benim de bildiğimi düşündüklerini; o yüzden de öldürüleceğimi, kendisinin de beni öldürmek için görevlendirildiğini söylemiş. Vicdan azabı çektiği için bunları anlattığını, beni kendisi vurmasa bile başkasının vuracağını, Turgut Özal'ın bunu bildiğini, Ulus'ta Hitit Otelde bir arkadaşıyla kaldığını anlatmış.

Bu sizi korkutmadı mı?

Tabi ki korktum ama ne yapabilirdim ki? Yıllarca bir suikasta karşı iki çocuğumu korumak için 'ne yapabilirim' diye düşündüm.

İstihbarat örgütleri ve İsrail de şüpheli olabilir mi?

Düşünün bu soruyu soran MİT görevlisi de bir suikasta kurban gidiyor. Uğur, Hiram Abas kendisine 'öldürülmekten korkmuyor musun" diye sorunca 'Demirden korkan trene binmez' cevabını vermiş. Suikasttan 15 gün önce İsrail Büyükelçisi de aynı şeyi soruyor. Hem MİT hem de İsrail Büyükelçisi bir anlamda ' Bu konular üzerine yazma, öldürülürsün' mesajı veriyor. Eğer araştırırsan silahlar sana dönüyor.

Bu uyarılar Mumcu'nun birden çok düşmana sahip olduğunu gösteriyor. Çözebildiniz mi bu karmaşık denklemi.

Aslında çok basit ama bize karmaşık gösterilen bir suikast bu. Sadece Hiram Abas ve İsrail Büyükelçisi uyarmadı Uğur'u. MİT Müsteşarı Teoman Koman, 1992 yılını Temmuz ayında MİT Müsteşarlığında gazetecilere bir yemek vermişti. O yemekte toplumda sansasyon yaratacak kişilere yönelik suikastlar düzenleneceğini haber aldıklarını söylüyor. Hatta 'İçinizden biri hedef seçilebilir' diyor. Uğur'a bir Almanya seyahati sırasında metro istasyonunda tanımadığı bir şahıs 'Seni de takip ediyorlar, dikkatli ol' demiş.

Dönemin Adalet Bakanı Mehmet Ağar'la aranızda geçen diyalog yıllardır tartışılıyor.

Kendisine bizi ziyarete geldiğinde 'Sürekli engeller çıkıyor, bir duvar örülüyor sanki' dedim. Hafifçe bana döndü ve ' Evet Güldal bir duvar örülüyor' dedi. O zaman bir tuğla çekin, duvar yıkılsın. Soruşturma için yeni bir ekip kurun' dedim. 'Kusura bakma Güldal yapamam' dedi. Bunun üzerine 'O zaman, başkaları çeker altında kalırsınız' dedim, 'Ona kimsenin gücü yetmez' dedi ve güldü.

Sizce de devlet isteseydi çözülür müydü bu suikast?

Devlet hiçbir zaman bu işin ortaya çıkması için yeterince çaba göstermedi. Bu süreçte derin devleti somut olarak gördüm. Devlet içinde bir yapılanma var ve suç işliyor. Ne dramatiktir ki, bu yapıya karşı kendisini koruyamayan bir devlet var.

Demirel şov yaptı

Necmettin Erbakan geldi. Beni Uğur'un kızı, Uğur'un ablasını da eşi zannetti. Uyarıp kızı değil eşi dediler. Başınız sağ olsun dedi, teşekkür ettim. Oturmadı, gitti. Sonra o sırada Başbakan olan Süleyman Demirel geldi, 'Başınız sağ olsun' dedi. Teşekkür ettim. Kameraların ışıkları yandı. Ona dönerek, bulunacak mı yapanlar diye sordum hafif bir sesle. O ise başını kameralara çevirerek " Şimdi bakın böyle şeyler oluyor. Kennedy'yi bile vurdular. Akıllarına koymasınlar yaparlar" dedi. Sadece dinledim...



Röportaj: Zafer ŞAHİN